İçeriğe atla

Yasam

Alçısız Amerikan Ateli ve Satış Fiyatı

Bugün İstanbul Çapa ve Cerrahpaşa hastaneleri etrafında Amerikan Ateli arama günümdü. Doktorumuz alçısız olan bu üründen başkasını kullanmak istemediği için çaresiz kaldık. Alçısız Amerikan ateli diye adı çıkan bu ürün aslında yine alçıdan ama alçı kısmı sadece sabitlenmesi gereken kısımda yani bir tarafı alçı diğer tarafı boşta, suya batırılarak hazır hale getiriliyor sonra sabitlenmesi gereken yere yerleştirildikten sonra kalan kısmı bandajla ayağa yada kola sarılıyor, su geçirmiyor ve su ile temas ettiği zaman normal alçılar gibi erimiyor.

Bu ürünü belki 15-16 yere sordum. Bulduğum ürün alibaba.com sitesinde üreticisi tarafından tanesi 2.5 dolar ile 7.5 dolar arasında satılıyor. İstanbul satış fiyatı? 110 TL Bu ürünleri ithal edenler malum 6-7 ay bazen 1 sene öncesinden ithal etmiş oluyorlar. Doların 2.5 TL olduğu zamanlarla şimdileri kıyaslasak bile aradaki fark FAHİŞ. Basit bir bakkal hesabıyla, bu aldığım ürünün maliyeti-gümrüğü-kargosu herşey dahil 10 dolar olsa. Geçen senenin kuruyla 25 TL bu senenin kuruyla 37 TL. 110 TL’ye sattıklarında aradaki fark birinde %450, diğerinde %300. EL İNSAF!

Bu merhametsizliği, bu vicdansızlığı toplumumuza sokanlar kazandıklarını zannediyorlar, bu ürünleri alan kişilerin kendilerine sokulan kazığı anlamadığını zannediyorlar. Halbuki bu şekilde canlarını yaktıkları insanlar yavaş yavaş merhametlerini kaybediyor. Bu ürünleri alanlar ve kazığı yiyenler; doktor, öğretmen, memur, işçi olsun. Ellerine bu kişilerin yakınları geçtiği zaman apandisitlerinden, bademciklerine kadar bütün organlarını para için kesecekler. Öğretmenler yol gösterilmesi gerektiğinde çocuklarına merhamet etmeyecekler, memur işlerini görmeyecek, işçi betonu güzel karmayacak dolayısıyla kendi açtıkları pislik içinde hem kendileri hem toplum olarak hepimiz boğulacağız.

110 TL'ye satın aldığım Alçısız Amerikan Ateli Senboni XB430
110 TL’ye satın aldığım Alçısız Amerikan Ateli Senboni XB430
$2.46$ ile 7.05$ arasında üreticisinden satılan Alçısız Amerikan Ateli Senboni XB430 Alibaba Satış Fiyatı
$2.46$ ile 7.05$ arasında üreticisinden satılan Alçısız Amerikan Ateli Senboni XB430 Alibaba Satış Fiyatı

Konferans – Seminer ve Diğer Sosyal Faaliyetleri Takip Edebileceğiniz Siteler

Türkiye’de hep negatif şeyler oluyor gibi göze çarpıyor ama hayat herşeye ve her türlü probleme rağmen devam ediyor ve güzel şeyler oluyor. Gözüme çarpan ve en çok hoşuma giden iki tane siteyi sizlerle paylaşmak istedim.

1. www.girisimhaber.com : Girişim Haber sitesi İdris Cin beyin önderliğinde güzel bir kadroyla, Türkiye’de nerede aktivite ve girişimcilik ile ilgili haber varsa paylaşıyorlar. Bilhassa yeni alanlara yönelmek isteyenler ve her türlü sektörden haberdar olmak isteyenler için sık kullanılanlara eklenmesini ve gün aşırı bakılmasını tavsiye ederim.

2. www.etkinlik.com.tr: Tam olarak nasıl bir ekip tarafından yönetildiğini bilmememekle birlikte, kendisine has bir tasarımla ve güncel içeriğiyle bilhassa İstanbulda düzenlenen konferans, seminer gibi programları takip edebileceğiniz güzel bir site. İstanbul sayfası faaliyetleri organize bir şekilde görmenizi sağlıyor. Bunun yanında siteye üye olursanız, isteklerinize göre size yeni faaliyetlerle ilgili bildirim emaili gönderiyorlar.

Meetup.com, eventbrite.com gibi yabancı menşeili siteler mevcut ama yerli olmaları açısından bu iki siteyi paylaşmak istedim.

IŞİD – Ortadoğu ve Fitne Üzerine

2015 yılına gireli 3 ay oldu. Bilhassa Suriye’deki iç savaşın başladığı 2011 yılından beri aklımda devamlı bir fikir dolaşıyor.

Dünyada yanan ateş neden hep müslüman topraklarında? Filistin, Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Tunus, Libya, Bangladeş, Myanmar, Doğu Türkistan …

Efendim, islam zaten gerici, müslümanlar cahil vesaire vesaire, GEÇİNİZ lütfen. Eğer bu argüman doğruysa, sadece müslümanlar mı cahil? Güney amerikadakiler, Çin’in büyük bir bölümü çok mu ileri?

Ben ise durumu çok farklı değerlendiriyorum. Şu an yaşadıklarımızla 100 yıl önce dedelerimizin jenerasyonunun yaşadıkları arasında çok büyük benzerlik görüyorum. Ne tarihçiyim ne de sosyolog dolayısıyla bu konuyu metodlarına uygun bir şekilde tahlil edemiyorum. Okumaya devam et

Birbiriyle Yarışan Aynı Kulvarın İnsanları

Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum, toplumlar halinde yaşayan insanlar kendileriyle belli ahlak kavramları içerisinde adeta yarışıyorlar. Necip Fazıl’ın o veciz ifadesiyle, “oluklar çift, birinden nur akar birinden kir” dediği gibi. İyilikte yarışanlar bir kulvarda giderken, ömürlerini dünyaya adayan insanlar da ayrı bir yarış içindeler ve bu yarışlar nedense ahlaksızlık ve hayasızlık istikametinde artarak devam ediyor.

Kadınlar ve erkekler haya duygusunu yitirdikçe, sınırlar aşılmaya başlıyor. Önce mahrem diye bildiğimiz vücut bölgelerinin fâş ediliyor. Erkek için kısa kollu tişört olabilir, bayanlar için yine kısa kollu bir tişört veya gıdık bölgesinin gösterilmesi olabilir. Ondan sonra giyilen kıyafetlerin boyunun kısalması, uzun eteğin kısalması, diz altına gelmesi süreci başlıyor. Önemli toplantılarda veya iş görüşmelerinde, mini etek giyilebilir hale geliyor. Bu süreçte başka bir boyut da örneğin denize girme alışkanlığında yaşanıyor. Baştan belki bayan olmasına rağmen şortla v.s. ile girerken artık bikini yani bildiğimiz “iç çamaşırı olan don ve sütyenin renkli hali” ile ortalıkta dolaşma durumu başlıyor. Türkiye’de bu işin ilk temelini atan yerler orta okullar ve liselerdir.

Perdeler yırtıldıkça o kişinin gözünden kendi dünyası ile etrafı da kendi değer normlarına göre normalleşiyor. Etrafında o tarzda insanları görmeyi arzu ediyorlar. Eşlerini ve hayat arkadaşlarını o şekilde belirliyor. Bu şekilde bitmiyor. Bu sefer çocuklarına sıra geliyor. Çocukları doğduğu zaman, yola çıktıkları kıyılardan artık çok uzakta başka limandalar, yani yaşama bakış açıları bambaşka bir hal almış ve o anki değer yargıları neyse çocuklarını da oradan yetiştirmeye başlıyorlar. Yani ne kadar kirlenmişlerse, yeni gelen nesil o kirliliğin içine doğmak zorunda kalıyor.

Burada dikkat çeken ama bir o kadar da rahatsız edici bir hatıra anlatmak istiyorum. South Carolina’da doktora yapan bir arkadaşımın birebir gözünün önünde gerçekleşen bu olayda, iki genç kız var. Bu kızlardan bir tanesi diğerine kızmış ve sokak ortasında bağırıp çağırıyor. En sonunda, çok afedersiniz, “senin benden farklı neyin var, işte bendekiyle aynı” diyerek, iç çamaşırlarını çıkartıyor. Aynısını karşısında bağıran kız da yapıyor ve durum söz de eşitleniyor. Sokak ortasında gerçekleşen olayın garabetine bakar mısınız? Peki bu genç kızlar, en mahremlerini nasıl sadece bir organa indirecek bu noktaya geldiler? Bunun cevabını aramaya, Amerika’da ortalama bekâretin yitirilme yaşının 13 olduğuyla başlarsınız, daha iyi anlarsınız. 18-20 yaşlarına kadar neler yaşanıyor, yani mahremiyet perdesi denebilecek neredeyse birşey kalmıyor.

Sanırım bu durumlardan dolayı, Amerikan imparatorluğu bir toplumu ele geçirmeye ilk televizyonlardan ve filmlerden başlıyor. Görmedikleri şeyleri onlara göstermek ve gözlerindeki perdeleri yırtmakla başlıyorlar. Perdeler yırtıldıkça, kendisini daha medeni sanan bir toplum ortaya çıkartıyorlar. Bu toplumlar da kendilerinde yine bu belirlenen kulvarlarda ve yarış kuralları içeresinde, “ahlaksızlık ve hayasızlık” yarışı içinde yuvarlanmaya, nesilden nesile aktarılan bir hastalık olmasından dolayı da içinden çıkılamayan kronik bir vakıaya dönüşüyor.

Filistin, Suriye, İsrail ve Ahir Zaman

Malum, Filistin bombardıman altında. Daha doğrusu Filistin’den kalan, açık hava hapishanesinde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz ramazanda oruçlu olarak kurban ediliyor. Peki biz ne yapıyoruz? Birleşmiş Milletlere başvuruyoruz. Ne kadar garip değil mi? 2 Milyara yakın Müslüman aleminin başvurabildiği tek merci, yine bu zulmü yapanların buluştuğu Hristiyan ve Siyonist ajandaların birleştiği Birleşmiş Milletler.

Bir hadis-i şerif sabahtan beri zihnimi kurcalıyor. Ahir zamanda müslümanların ölüm korkusu ve dünya sevgisi… Neticesinde kazandığını zannederken birer birer kaybedeceği; dini, nesli ve insanlık gururu. Suriye ve Mısır’ın refah kapısı sınırına 1 MİLYON Müslüman gitse ve “EY ŞEREFSİZ ESED, ŞEYTANYAHU BU KAHPELİĞİ DURDURMAZSANIZ BİZ SINIRDAN GEÇİP SAVAŞMAYA GELİYORUZ” dese, sizce sonucu ne olur?

Sizi bu düşüncelerle ve Peygamber efendimiz (sav) ‘in hadis-i şerifiyle başbaşa bırakıyorum:

Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.”
Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sordu:
“Hayır,” buyurdular. “Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!”
“Zaaf da nedir ey Allah’ın Resulü?” denildi.
“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.

Filistin Üzerine Şu Ana Kadar Yazılanlar

Dikkatimi çeken güzel bir siteyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Dunyabizim.com sitesi entellektüel yazılarla dolu, gündemin boş tartışmalarının dışında, fikir ve analiz paylaşan bir site. Malum, Filistin dediğimiz küçücük ada parçası yine çalkantılı, benim de dikkatimi bu sitede yayınlanan “Filistin üzerine kimler ne yazmış” yazısı dikkatimi çekti, sizinle paylaşmak istedim.

Farklı Olmak

Toplumların ve modern dünyanın yöneldiği tek yön “aynılık”. Bizden istenilen, satır satır birbirimizin üstüne yığılmak ve kendimizi hep farklı hissettiğimizi düşünmemize ve istememize rağmen, birçok alışkanlıklarımızın ve yaptıklarımızın aynı olmasıyla sonuçlanan bir modernleşmeyi yaşıyoruz. İlginç tarafı ise, bunca ortak noktamıza rağmen birbirimize karşı yanlızız. Bize özelleştirildiği iddia edilen bütün sunumlar sahte bir duygudan başka birşey değil. Bizi bizden daha iyi tanıyabileceğini iddia eden ama kendisini dahi bilmeyen birkaç bilgisayar ahmağından ibaret teknoloji. Bizi bize özelleştirmeyi isteyen ve kendisini “seçilmiş güruh” olarak gören ademoğullarından bir kesim, dünyadaki sayıca azlığına rağmen 7 milyarlık dünyayı kapsayabilmenin ve yönlendirebilmenin arzusu ve hırsı içinde iken biz kendimizle ilgili bütün verileri ortalığa saçmakta birbirimizle yarışıyoruz. Bize ait olan bütün verileri toplayan, bunları kategorilere ayıran ve bu verilerin üzerinden bize tavsiyelerde bulunacak 21. yüzyılın yeni “robot”ları üzerinde çalışan, aldıkları her veriyi patentleyen ve adeta özel kutucaklara koyup ilanihaye silinmeyecek şekilde muhafaza eden bu kişileri nasıl oluyor da hiç göremiyoruz? Kölesi yapıldığımız modern kapitalist hayatın getirdiği acılar yetmemiş gibi, ortalığa saçtığımız ve şahsiyetimizi temsil eden bilgilerin kölesi de olmamız ne kadar acı.

Kimden mi bahsediyorum? Google’dan, Facebook’tan, Twitter’dan, internetten, cep telefonlarından, cep telefonlarındaki uygulamalardan ve dijital ortama bizimle ilgili aktarılan her türlü bilgiden bahsediyorum. Bu her türlü bilginin hiçbirisini silemeyecek oluşumuzdan. Bir dakika sonra öldüğümüz takdirde, üzerindeki sahte mülkiyet hakkımız (sadece kullanmaya yönelik) bulunan bu verilerin hepsini tamamen devrettiğimiz asıl sahiplerinden bahsediyorum. Bu verilerin hiçbir zaman silemeyişimiz bir yana, kaç kopyasının yapıldığını, kaç kez satıldığını, kaç analizde ve lab çalışmasında kullanıldığını dahi bilemiyoruz.

21. Yüzyılda kendisi olmak isteyen, özgür olmak isteyen ve sadece kendisiyle muhatap olmak isteyenlere, neleri yaparsam farklı olurum diyenlere cevabım:
-Facebook/Twitter/Pinterest/Instragram hesabınızın olmamasıyla
-Sizden istenen TV programlarını (Acunun ABD’den çalıntı yarışmaları, TV’deki tartışma programları, saçma sapan magazin programlarını) izlememek ile
-Futbol/Basketbol gibi sporların S’sini dahi yapmazken, taraftarlığıyla vakit kaybetmemekle
-Bütün gün internette gazete sitelerini okuyarak vakit geçirmemekle
-İnterneti bir amaç olarak değil araç olarak görüp, kullanıp bir kenara atarak gerçek hayatımızı yaşamakla
-İçinde onlarca kansorejen kimyasal madde ve hayvanlardan elde edilen hormon ihtiva eden parfüm, şampuan, jöle, ruj, saç boyası kullanmamakla

Bu liste daha çok uzayıp gider ama modernitenin üzerimize kurduğu baskının belki bir kısmını burada zikrederek hatırlatmak istedim. Daha bunun gibi birçok şeyi “YAPMAMAK” ile bunları yapan milyonlarca insandan farklı olabiliriz.
Bunların hepsini yaparken ve bize yüklenmek isteyen her türlü algıyı alırken ve bizden beklenen her türlü tepkiyi verirken, nasıl farklı olduğumuzu düşünebiliriz? Twitter profili olup, arka görüntüsü ve farklı bir mesaj veren kişi ile yine twitter profili olup farklı arka görüntüsü ve başka bir mesajı olan ikinci bir kişinin birbirinden ne farkı var? İkisi de bu bilgilerin muhafazası için Twitter’a %100 güveniyor ve ikisi de kendisi profilini ziyaret edenlerde farklı etkiler oluşturmayı bekliyor. Hepsi bu kadar.

Halkın Seçim Yapmasına Darbe

Devletsizleştirme projesinin ilk adımı, sosyal olarak birbirinden kopmuş, aile-komşuluk bağları asgariye inmiş toplumun, yavaş yavaş birbirlerinden kopartılmaları ve farklılaşmaları neticesinde hızla galeyana getirilebilme dinamiğinin ateşlenmesi ve bu olaylara dışarıdan bakan, tam manasıyla idrak edemeyen 40 yaş üstü yönetici zümrenin eski taktiklerle cevap vermesi zorlanırken, aradaki nesil farklılığının iyice başkalaşmasının sağlanması.

Okulunda öğretmenine hürmet göstermeyen bir öğrenci, çalıştığı yerde üstünün emirlerine ehemmiyet vermeyen bir çalışan ve ortak alanların yönetimi için seçeceği kişilere güvenmeyen bir toplum teşekkül etmesi. Dolayısıyla siyasetin ve seçim hakkına darbe yapılarak “kaş yapıyoruz derken gözü hatta yüzü parçlayan” bir hareketin teşekkül etmesi sağlanacaktır.

Neticesinde geçersiz kılınan seçimler, seçilmişin kabul edilmeyişi ve bölgesel isyanlar.
Bu bölgelerin yavaş yavaş birbirinden kopuşları, hali hazırda psikolojik olarak kopmuş (Doğu ve Güneydoğu – Kırım, İspanya v.s.) bölgelerin tamamen kendisini farklı görmeye başlamış ve Mısır+Ukrayna’nın birleşim kümesi bir toplumsal tezahür. Bütünden kopan, bir yandan da seçimle adam getirmek yerine darbeyle başına elinde silah olan ve tek iradesi olan ekipleri getiren, genç 40 yaş altı, deneyimsiz ama bir o kadar kibirli ve ben en iyisini bilirimci nesiller.

21. YY Milletleri Devletsizleştirme Yüzyılı

Eğer duymayanınız varsa rahmetli Aytunç Altındal’ı (Aytun Altındal) Youtube’dan bulup izlemenizi tavsiye ederek başlamak istiyorum. İçinden geçtiğimiz süreç ve anlam veremediğimiz birçok olayla ilgili göz açıcı, basiret ve feraset yüklü birçok beyanatını bulabilirsiniz.

Arap coğrafyasıyla başlayan ve sırasıyla Türkiye, Doğu Avrupa ve bilahere diğer ülkelere sıçrayacak bir” devletsizleştirme projesiyle” karşı karşıyayız. Devletleri yönetenlerin gizli sandıkları kirli ilişkiler, daha da kirli ekipler tarafından ifşa edilmek suretiyle çok ciddi bir düzensizlik, anarşi ve çatışmaların yaşanacağı bir sürece girdik. Bu süreç neticesinde, coğrafya dersinden bildiğimiz adeta yer kara parçalarının oynaması, sınır sandığımız yerlerin değişmesi, devlet sandığımız bölgelerin başka güçler tarafından yönetilmesi gibi bir süreçten bahsediyoruz. “Yeni Dünya düzeni” ismiyle de anılan bu süreç Aytunç Altındal’ın tespitine göre 1989 yılında başladı. Yine kendisinin anlatımıyla 36 yıllık sürecek bu süreçte, hepimiz bildiğimiz ve inandığımız herşeyin aslında öyle olmadığını görmek zorunda bırakılacağız. Bu şekilde olması neticesinde, çok ciddi bir güvensizlik-huzursuzluk ve savaş ortamı oluşacak. Bu 36 yıllık süreçleri, Aytunç Altındal’ın 1989 yıl tercihini dayanak alarak alttaki şekilde kendimce yorumluyorum:
1881 – 1917 süreci – Dünya çapında kafa karışıklığının başladığı süreç
1917 – 1953 süreci – acıların çekildiği süreç
1953 – 1989 süreci – sefa sürülerek bu süreçte yeni nesillerin geçmişi unutmasını sağlanması
1989 – 2025 süreci – Dünya çapında kafa karışıklığının başladığı süreç
2025 – 2061 süreci – acıların çekileceği, muhtemelen büyük savaşların olacağı dönem
2061 – 2097 süreci – tekrar bir keyif, neşenin temin edilip tarihin unutulacağı dönem

Bu yazıyı okuyan genç arkadaşlarımıza, şiddetle sahih tarih kitapları bulup okumalarını tavsiye ederim çünkü günümüzün bütün dertlerinin şifası tarihte mevcut. Şu an yaşananların hepsi tarihte onlarca kez yaşanmış ve aynı acılar çekilmiş, tarihten ders çıkartanlar bu fırtınalı ortamlardan hep sağ ve salim çıkmıştır.

İçinde bulunduğumuz süreçte, devletsizleştirme projesinin en büyük ayağı, “açık istihbarat” denilen, internete saçılmış bilgi ve verilerin, analiz-sentezden geçirilmesi, bu bilgilerin sistemin içine enjekte edilmiş kişilerden elde edilen diğer istihbaratlarla birleştirilmesi suretiyle, toplumları galeyana getirilecek şekilde ifşa edilmesinden geçiyor. Bunlar ifşa edildikçe, “ne kerizmişiz”,”ne salakmışız”,”aldanmışız” diyen yüzbinler sistemi düzeltme aklını göstermek yerine, içlerine yerleştirilen provakatörler vasıtasıyla anarşiye kayıyorlar. Akl-ı selim ile acaba biz neredeyiz, bu sistemi en başından nasıl tesis edebiliriz demek yerine, insanlar kendi elleriyle büyük bir buhranın ve karışıklığın içine itiliyor.

Bu blogda bundan önce dile getirdiğim gibi, bu sistemi yönlendirmeye çalışan ekiplerin nihai hedefi bu sefer Amerika imparatorluğunu yıkmak suretiyle yerine Büyük İsrail projesi olarak hayal ettikleri, ortadoğuda Hz. Davudun veya Hz. Süleyman’ın yönettiği tarzda bir imparatorluk hayal ediyorlar. Zamanın ve mekanın öneminin kalmadığı, istedikleri zaman çok büyük kütleleri yerinden taşıyabildikleri çok büyük bir güce sahip bir imparatorluk hayalini yaşayan bu zümre, Wallstreet’ten trilyonlarca doları 2001-2008 sürecinde, bütün dünyaya göstere göstere çaldıkları halde, karşılığında hiçbir cezaya tabi tutulmadılar. Dünyada çok büyük bir fesat peşinde koşan bu zümreyi Kuran-ı Kerim’de birçok kez anlatılırken şahit oluyoruz. Kuran-ı Kerim’de fesat çıkarmayla ilgili mevzuların çoğunun İsrail oğullarıyla ilgili bölümlerde geçmesi ise çok dikkat çekicidir. Kendileri birçok kez uyarılmalarına rağmen, son bir kez daha dünya çapında çok büyük bir fesat peşinde koşmaktadırlar.

Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. (Bakara 11)

Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik. (Bakara 60)

Uyanıklar!

Uyanıklar!

Malcom X (rah)’e ait çok düşündürücü bir söz:
Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter.

Müslümanlar uyuyor. Hatta bütün Dünya uyuyor. Ellerine verilmiş bir teknoloji çılgınlığı, twitter-facebook-iphone-android ve acaba bu akşam TV’de oynayacak dizide ne var, hafta sonu şu filme gidelim mi ile haftalar-aylar geçiyor. Parayı kontrol eden finans merkezleri hiç uyumuyor. Devamlı fitne-fesad çıkartmak için operasyon yapıyorlar. Venture Capitalist ismi altında oluşturulan paralı haçlılar (aslında ellerinde Davudun yıldızı var) bütün dünyaya sanal bir ruh giydirdi. Startup ve girişimcilik adı altında herkese altın tepside sunulan “milyarder” olabilme hayali ve herkesin bir Mark Zuckerberg olabilme durumu adeta fenonemenleştirerek, yüzbinlerce telefon uygulamarının, yüzbinlerce facebook oyunlarının ortaya çıkmasını sağladı. Bu sanal ruh, insanları topluluklar içinde yanlızlaştıran, inanılmaz bir bilgi akışının içinde cahilleştiren ve her yönden gelen datalarla insan muhakemesini işlevsiz hale getiren bir yapıya dönüştürdü. Artık kim hakiki, kim yalan, söylenenlerden hangisi doğru, hangisi yanlış ve en kötüsü ne yapmalıyızın cevabını bulmamız neredeyse imkansızlaştı. Her konunun savunucusu birçok taraf var. Bu birçok tarafın birçok taraflarla gizli menfaat ve çıkar ilişkileri var ve iş bu şekilde içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Dikkatimi çeken en hassas nokta. Birileri uyumuyor! Yahudi diyebileceğiniz, Siyonist diyebileceğiniz ama neticesinde bütün dünyayı yeni bir imparatorluk başlığı altında yönetmek isteyen, yeni kurulacak oluşumun merkezini Büyük İsrail ismini verdikleri Osmanlı coğrafyası merkezli topraklardan yapma hissiyatları hiç değişmiyor. Adeta 11 Eylül 2001 saldırısını bir başlama atışı gibi kullanarak, önce global finansal sistem içindeki trilyonlarca dolarlık parayı zimmetlerine geçiriyorlar. Akabinde Büyük İsrail projesiyle ilişkili olabilecek bütün ülkelerde birer birer fay hatlarını çatlatmaya ve orta-büyük ölçekli depremler oluşturmaya çalışıyorlar. Kurdukları fesad oyunu çok büyük ve içinden çıkılması çok zor gözüküyor. Yazımın başında bahsettiğim Malcom X’in (rah) sözüne geliyor. Şu anda uyuyan bütün milletleri uyandırmak için bir uyanık yeter. Ama bu uyanma safhası, 1. Dünya savaşında yaşandığı gibi çok kanlı bir operasyonla mı olacak yoksa gerçekten insanlık başına örülen bu çorabı erken bir noktada tespit edip, doğal bir reflekse bertaraf mı edecek?

İkinci ihtimalin olması çok zayıf gözüküyor. En iyisini Allah bilir ama resim çok iç karartıcı. Ailelerin dahi parçalandığı, toplumların bireyselleşme-bencilleşme ve sadece kendi isteği etrafında bir düzen kurma nefsaniyeti içinde böyle bir tâbi olma olayının gerçekleşmesi çok zor. “Ben aslında”, “ben söylemiştim”, “ben yaptım”,”bundan olduğu için” ile başlayan enaniyet cümlelerini herkes, bir diğerinin yüzüne veya gıyabında söylerken, şahsi üstünlüğünün baskınlığını ve kabul edilirliğini sağlamak adına karşısındakini ikna etmek için 2 katı daha fazla konuşmak zorunda kalması ve daha nice ruh-i enfeksiyonlar ve bunalımlar gösteriyorki, insanların bir hakikat etrafında ittifak etmesi gün geçtikçe zorlaşıyor. Çünkü herkesin içinde “ben” diye bir put ve putun etrafında “benim isteklerim” ve “benim hayallerim” şeklinde putcuklar tezahür ediyor.

Halbuki günlük koşuşturmanın dışına çıkılması halinde belki elimizden gelebilecek o kadar çok şey varki. Örneğin bir Kürt meselesi. Bu kadar büyük bir toplumsal mevzuyla ilgili en azından şöyle 5-10 milyonluk bir nüfusun Doğu şehirlerini seyahat edip olayları yerinde görmesi, arkadaş biz kardeşiz siz niye böyle yapıyorsunuz demesi gerekmez miydi? Örneğin Suriye meselesi. Halep-Latakya İstanbul’a uçak+karayolu ile 3-4 saat mesafede. Şu anda Türkiye’yi en derinden etkileyen bu mevzularda yüzlerce tweet atmanın, binlerce dakika internet sitelerini kurcalamanın ve haber okumanın halbuki kazandırdığı hiçbirşey yok.

Editörlerin, habercilerin, haber ajanslarının ve daha belki bilemediğimiz hangi güç katmanlarının kontrolünden geçip yayınlanan haberlerle bizim algımız kontrol edilirken, uyanıklar uyumuyor.

Amerikan Türkçesiyle Konuşulanları nasıl anlarsınız?

TV’lerde her akşam farklı bir tartışma ve analiz-sentez programı var. Her birinde sayısız uzman. İlgimi çeken ortak noktaları, hepsi de zuzaylı gibi bir dil ile konuşuyor. Az çok ne demek istediklerini hepimiz anlıyoruz ama bu tabirler nereden türedi diyorsanız işte kullandıkları tabirler ve ingilizceleri.

Not: Bu listeyi, çakma türkçe konuşan asilzadelerimizin dediklerini duydukça güncelleyeceğim.

At the end of the day – Günün sonunda
Bunu en çok finans ve ekonomiyle uğraşanlar söylüyor. Hasılı, netice olarak, son tahlilde gibi bir ifade kullanabilecekken “günün sonunda” demeyi tercih ediyorlar.

Big picture – Büyük Resim

Pull the plug – Fişi çekmek

Light at the end of the tunnel – Tünelin sonundaki ışık

Worst case scenario – En kötü senaryo
En kötü ihtimal

Best case sceneario – En iyi senaryo
En iyi ihtimal

Road map – Yol haritasi

Hard choices – Zor seçimler

Common ground – Aynı zemin
Hem fikir olduğunu belirtmek için kullanıyorlar.

Bring to table – Masaya getirmek
Bu konuyu masaya sen getirdin, gündeme sen getirdin.

In real world – Gerçek dünyada

Gezi Parkında Düzenlenen İntifada Üzerine Analiz

intifada (intifa:da) Filistin halkının başkaldırısı. Zalim İsrail devletine karşı isyan ve başkaldırı.

Gezi Parkındaki İntifada (?!!): Zalim Türkiye Cumhuriyetine karşı bir başkaldırı.

Acaba gerçekten öyle mi? Gerçekten Zalim bir Türkiye’ye karşı yapılan meşru bir hak araması mı? Meşruiyetini alkol yasağından, çarpık kentsel yapılaşmadan, PKK’ya verildiği iddia edilen hayali imtiyazlardan, devletin parçalandığı iddialarından, sosyal hak arayışından, ranttan ve adam kayırmacılığından aldığını iddia eden bu çatışma ne kadar reel?

Gezi Parkı neticesinde gözünü ufka çevirmiş ve ileride neler yapacağını düşünen Türkiye birden bire önündeki at pisliğini görmüş ve ona da dürbünle bakmaya zorlanmıştır. Enerji ve zaman kaybetmenin yanında sosyal olarak ikiye, üçe, dörte ayrılmış. Facebook ve Twitterda birbirini takip etmeyi meziyet sayan kesimler, bütün mahremlerini sokağın ortasında sergilemiş ve toplum kamplaşmış durumda.

Bu olayın “haklı” iç dinamikleri olmasına rağmen benim dikkatimi çeken en önemli dış boyutu Suriye. Suriyede süren, Bosnadan bile çok daha kanlı bir savaşın birebir müdahilleri, Suriye-İran-Rusya-Irak-Lübnan alenen Türkiye’yi yönettiğini düşünen kadrolara bence çok ciddi bir mesaj vermiştir. Bu mesaj şudur: “sen bizim Moskovamızda, Tahranımızda, Beyrutumuzda, Bağdatımızda toplumsal hiçbir faaliyet gösteremezsin ama biz bütün olarak çalışarak sizin İstanbulunuzda hem de Taksiminde çok ciddi bir isyan ve galeyana sebep olabiliriz”.

20.YY yeni düzeninde kurgulanan her toplumsal olayın arkasında finansal kaygılar zinciri dönüyor. Bunun ne olduğunu toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan beyaz ve mavi yakalı nüfusun anlaması çok güç çünkü ticari menfaat, bir işten nemalanmak, bir diğerinin zayıflığından faydalanmak ve oradan güç elde etmek ne demek aylık mutad maaşlı yaşayan bir kesime izah etmek çok zor. Serbest piyasanın vahşiliğinden, para adına yapılan dostluklardan ve menfaat ilişkilerinden bahsedemezler. Birbirini tasviye etmeye çalışan güç gruplarının kendi içindeki mücadeleleri ve köşe kapmak için yaptıkları piyasa savaşlarını, evini geçindirmeye, çocuklarını yetiştirmeye çalışan bir nüfusa izah etmek çok zor.

Manidar olan; Suriye savaşının tarafları olan Doğu Cephesinin Türkiye’de yapmak istedikleri bu operasyonun tam bir iz düşümünün eş zamanlı olarak Batı Cephesi dediğimiz Avrupa ve ABD’deki Siyonist-Hristiyan koalisyonu tarafından da istenmiş olması. Düşmanımın düşmanı dostur şeklinde bir senaryonun içinde miyiz yoksa çok taraflı-çok menfaatli-çok güdümlü bir oyunun aslında hedef tahtasına konmuş devlet biz miyiz?

Koç Grubu, Boynerler, Doğan Medya (provakatörlüğü çok ustaca yaptı bu sefer!), Bilgi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, yurt dışında yatırımcı kisvesi altında Newyork Times-Washington Times’a ilan verenler, Faiz lobisi, Fenerbahçe-Beşiktaş spor klüpleri, sanatçı diye önümüze konulan kişiler ve diğer menfaat gruplarının olaya Batı cephesini teşkil etmesi.
Rusya odaklı Komunist parti grupları, Cem Evleri – Caferi Şiileri ve Aleviler (el altından ama kesinlikle organize), Ulusal Kanal, Halk TV, Ulusalcı-Kemalist yapı Doğu cephesini teşkil ediyor.

Peki biz bu noktaya nasıl geldik veya getirildik? Bütün düşmanlarımız neden bir anda bir araya geldi? Şöyle bir hatırlayalım.

  • Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Filistin’e Haziran ayında resmi bir seyahat düzenleyecek ve oradan bütün ortadoğuya bir mesaj verecekti.
  • Suriye’deki savaşta önce Reyhanlıda bomba patlatılarak Türkiye’de alevi kısım galeyana getirildi. Ulusal Kanal, Halk TV yüzlerce insan öldü diye lanse etti.
  • Hizbullah ve İran resmi olarak savaşa katıldı. Kuseyr ele geçirildi, Haleb’i işgal etmeye yukarıya geliyorlar.
  • Şii Caferi Selahaddin Özgündüz, Alevi CHP’li Hüseyin Aygün, yazar adında geçinen İran mollalarının dizinden kalkmayan Kenan Çamurcu, anti kapitalist İhsan Eliaçık, BOP’un ve Fethullah Gülen camiasının en büyük düşmanı Haydar Baş şiilerin itikadlarını överek taarruza geçti.
  • Irak Devlet Başkanı Şii Maliki ve Kürt bölgesi başkanı Barzani ilk defa bir araya geldi.
  • İranda uzun süreden sonra seçimler oldu, ılımlı denilen yeni lider ve mahkemeye hesap veren bir Ahmedinejad görüntüsü çıktı
  • Avrupa Birliği ile ilgili gelişmelere gebe olan ilişkilerin bilhassa Alman Yeşiller partisinden gelen grubun Almanyada canlı yayınlara çıkarak, Türkiye devleti faşist-terörist bir devlet olarak lanse etmesiyle Almanyada çok ciddi bir Türkiye aleyhtarı reaksiyon gelişti

İçerde:

  • 28 Şubat davasındaki 75 sanıktan 37’si tahliye edildi. Tankları yürüttüğü ifade edilen komutan Erdal Ceylanoğlu ve Engin Alan tahliye edildi.
  • Türkiye tarihinde en düşük faiz seviyelerine düştü. Ev satışları ve iç piyasada faizden etkilenen bütün sektörler inanılmaz bir hareketlenme yaşıyordu.
  • Dolar bugün itibariyle yeni rekorlar deniyor, dolarla borçlanan birçok kurum da çok büyük zararlar var.
  • Borsada yapılan operasyonlarla 2 milyar doların üzerinde likit gitti.
  • Devletin zararı 200 milyon TL’nin üzerinde diye ifade ediliyor.

Bunların arasından en büyük zarar ülke içindeki psikolojik parçalanma. “Dost sandığımız kişiler bizden nefret ediyormuş algısı” bütün ilişkileri bitirme noktasına getirdi. Halbuki bu kadar kin duyacak ne vardı? Kemalist ideolojinin bir kesime verdiği “sen üstünsün çünkü sen türksün, senin asaletin kanından, Atatürkünden gelir, rakı içmeden, başını ONLAR gibi değil de köylü ninelerin gibi bağlamandan gelir” şeklinde giydirdiği karakter tam manasıyla bu olayda bir mütedeyyin kesim düşmanlığıyla neticelendi. Tencere tavaları parçalarcasına dövenler, Kabataşta başörtülü bir anneyi darp edip tecevüze yeltenenler, TEM’de arabalar geçerken teker teker içlerini kontrol edenler bunların tezahürü idi.

1908 Meşrutiyet isyanıyla 2013 Gezi Parkı isyanı arasında ilginç bir benzerlik söz konusu. 1908 yılında Türkiye’ye telgraf ve iletişimin kısalma durumu daha yeni gelmişti. Bu imkanları kullanarak çok hızlı hareket eden bir güruh sistemi egale etti. 7 yıllık Facebook, 4-5 yıllık Twitter Türkiye’de bir kesim tarafından o kadar domine edilmiş ve adeta savaş aracına dönüştürülmüşki, 1908’de telgrafı ve hızlı iletişim araçlarını kullanarak, azınlık oldukları halde sistemi ele geçirme darbesine kalkışanlarla 2013’te bu operasyonları yapanların aynı kesim olması çok düşündürücü. Ergenkonun bittiği, Balyozun kenara konduğu sanılırken sanırım herkesin hafızası iyice tazelenmiştir.

Mihraç Ural ve Banyasta Olanlar

Reyhanlıya yapılan saldırı içimizi dağladı. Ama içimizi daha derinlemesine dağlaması gereken bir konu daha var. Son 2 haftadır günlük neredeyse 100’ün üzerinde müslüman Suriye’de şehit ediliyor. Son haftalarda bilhassa İran, Lübnan ve Türkiye’den ciddi bir Şia militanlarının Suriye’ye girdikleri ve Esed’in ordusunun önünde Şebiha denilen terör örgütünü oluşturduklarını söylüyorlar. İlk sırada Şebiha, arkada da Esed’in ordusu, dolayısıyla karşı tarafı oluşturan Özgür Suriye ordusundaki kişiler Şebiha güruhunu halletse arkadan ordu top ve havan mermileriyle savaşırken öldürülüyor veya bulundukları binalar ağır hasar alıyor.

Son haftalarda bir düzine soykırım yapılan şehir bilgisi geliyor. Bunlardan en acısı Banyas’ta Mihraç Ural denilen şerefsiz bir Hataylı nusayri köpeğinin eseri. Şehire girmeden önce vidyoya kaydettikleri emir konuşmasında, şehirde yaşayan hiçbir canlının kalmamasını söyleyen Mihraç Ural, yanında İranlı Şialıların ve bunların katliamına şahit olanların ifadesiyle Lübnan’dan gelen Hizbullah mensuplarının bulunduğu geniş bir orduyla, büyük bir katliam yaptılar.

http://baniasmassacre.blogspot.com/ sitede güncel haberlerin yayınlanıyor.
Fotoğrafları da http://www.flickr.com/photos/baniasmassacre/ sayfasına aktarılıyor.

Twitterda: https://twitter.com/search?q=%23baniasmassacre&src=hash

Kutlu Doğum Haftası Bidatdır

Türkçe sözlük Bidat anlamı
bidat; 1 . İslam dininde hz. muhammed zamanından sonra ortaya çıkan değişik yargılar ve ilkeler.
2 . sonradan türeyen şey.

Son 10 yılda türetilen, kuvvetli olmayan hadislerden yola çıkarak ecdadımız tarafımızdan takip edilen diğer kandiller kadar dahi bile dinimize, hadise ve sünnete hürmeti olmayan bir bidattır hem de. Örneğin Berat kandili İslam aleminde, Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve İran’da iştirak edilmektedir, diğer ülkelerde yaşayan müslümanlara “Berat” deseniz, Şabanın 15’i deseniz dahi bişey anlamazlar.

Kutlu Doğum haftası ise hicri takvime bile tabi olmaya gerek duymayan, laik devletimizin ve müstakbel Diyanetimizin otoritesindeki Türk-İslam sentezinin bütün kurallarına uyacak şekilde, Nisan ayının son haftasında doğum günü – nevruz edasında kutlanan, tamamen alelade bir haftadır.

Geçen sene bana gelen “kutlu doğum haftanız mübarek olsun, hayırlara vesile olsun” şeklinde mesajlara “bilmukabele desem, bidata iştirak etmiş olacağım, cevap vermesem size hürmetsizlik etmiş olacağım, ne diyeceğimi bilemedim” diye cevap attığım kişiler benimle irtibatı kesti.

Vahabi (Selefilerin) iddia ettiği gibi her bidat cehennemdir hadis-i şerifini kullanmak niyetinde değilim ama bu mevzuyu da tarihe not düşmek istedim. Bu hafta için Yasinler, Tebarekeler okunmaya, tesbih namazları kılınmaya başladı bile. Mazallah tarih olur da yarın birileri çıkıp Kutlu Doğum kandili diye bişeye dönüştürmeye kalkanlar olursa, birileri de bu yazıyı belki okur da bu işin böyle olmaması gerektiğini hatırlar.

İTÜ Teknokent Firmaları

İTÜ Teknokent firmalarını sitelerinden almaya çalıştım ama flash tabanlı hazırlandığı için akla karayı seçtim. Başkaları bu zorluğu çekmesin diye firmaların listesini buraya ekliyorum.

1. AES MÜHENDISLIK DANISMANLIK YAZILIM VE DONANIM HIZMETLERI LIMITED SIRKETI
2. AIM ENERJI TEKNOLOJILERI A.S.
3. AIR TELEKOMÜNIKASYON ÇÖZÜM.SAN.TIC.A.S.
4. AKADEMI BILGISAYAR YAZILIM OTOMASYON VE DAN.A.S.
5. AKIS ISI VE YANMA TEKNOLOJILERI TIC.LTD.STI.
6. AMVG ULUSLARARASI INTERNET VE TELEKOMÜNIKASYON HIZM.TIC.LTD.STI.
7. ARASTIRMA YAZILIM OPTIMIZASYON VE HIZMETLERI LTD.STI.
8. ARGELA YAZILIM VE BILISIM TEKNOLOJILERI SAN. VE TIC. A.S.
9. ARGENIT AKILLI BILGI TEK. SAN. VE TIC.LTD.STI.
10. ARIT ÇEVRE TEKNOLOJILERI ARASTIRMA GELISTIRME LTD.STI.
11. ARNECA DANISMANLIK VE TICARET LTD.STI.
12. ARTI TEKNOLOJI BORA TAYFUN SAHINOGLU ISMAIL BURÇ SAHINOGLU KOLLEKTIF SIRKETI (TIKLE)
13. ASSECO SEE TEKNOLOJI A.S. (ITD)
14. ATOS BILISIM, DANISMANLIK VE MÜSTERI HIZMETLERI SANAYI VE TICARET A.S
15. ATP TICARI BILGISAYAR AGI VE ELEKTRIK GÜÇ KAYNAKLARI ÜRETIM PAZARLAMA VE TICARET A.S.
16. AUSTEK AKILLI ULASIM SISTEM TEKNOLOJILERI IBRAHIM DELIBASOGLU
17. BILGE ADAM BILGISAYAR VE EGITIM HIZM. SAN. TIC. A.S.
18. BIOT HÜCRE KÖK HÜCRE GENETIK BIYOTEK MAD. SAN. TIC. A.S.
19. BIZITEK BILGISAYAR YAZILIM INTERNET TEKNOLOJILERI TIC. A.S
20. BORDA TEKNOLOJI ARAS. GELIS. ITHALAT IHRACAT LTD. STI.
21. C BILISIM TEKNOLOJILERI VE TELEKOMÜNIKASYON HIZMETLERI A.S
22. DEFNE BILGI ISLEM ÜRÜNLERI SAN. VE TIC. LTD. STI.
23. DENIZ TEKNO DANISMANLIK, BILGI TEKNOLOJILERI VE BILGISAYAR, ITHALAT IHRACAT SAN. TIC. LTD. STI.
24. DIVIT DIJITAL VIDEO VE IMGE TEK.SAN.TIC.LTD.STI.
25.DOGUS PLANET CO., LTD.
26. E – ÇÖZÜM ELEKTRONIK TIC. HIZ.SAN VE TIC. LTD.STI.
27. EASTERN NETWORKS ÇÖZÜMLERI TICARET A.S.
28. EDA (ENERJI, DINAMIK VE AKUSTIK) LTD. STI.
29. EDS HAVA UZAY TEKNOLOJILERI MÜHENDISLIK LTD. STI.
30. EDUSE INTERAKTIF SISTEMLER ARASTIRMA GELISTIRME MÜHENDISLIK VE DANISMANLIK TIC. LTD. STI.
31. EKOMIM-EKOLOJIK MIMARLIK HIZMETLERI ZERRIN YILMAZ VE OGUZ BAYAZIT
32. EKSI BIR ARTI BIR YAZILIM DANISMANLIK SANAYI VE TICARET A.S.
33. ENVIS ÇEVRE VE ENERJI SIS.ARAS. VE GELIS. LTD. STI.
34. ETCBASE YAZILIM VE BILISIM TEKNOLOJILERI A.S.
35. ETERATION BILISIM ÇÖZÜMLERI TIC.A.S.
36. FONOKLIK ILETISIM HIZMETLERI VE TIC. A.S.
37. FOREKS BILGI ILETISIM HIZMETLERI A.S.
38. GEM TEKNO GEMI DENIZ YAPILARI TASARIM TEK. VE ELEK. ELKTR. SAN. VE TIC. LTD. STI.
39. GERGER YAZILIM VE DANISMANLIK HIZMETLERI LTD. STI.
39. HITIT YAZILIM A.S.
40. HITTITE MICRODALGA SAN. VE TIC. LTD. STI.
41. INGENICO ÖDEME SISTEM ÇÖZÜMLERI A.S.
42. INNOVATIVE TECHNOLOGIES AND SYSTEMS LTD. STI.
43. IGDAS(ISTANBUL GAZ DAGITIM SANAYI VE TICARET A.S)
44. I2I BILISIM DAN. TEK. HIZ. VE PAZ.TIC.LTD.STI.
45. IMS YAZILIM DANISMANLIK VE TIC. LTD.STI.
46. INNOVA BILISIM ÇÖZÜMLERI A.S.
47. INOVENSO DANISMANLIK ARASTIRMA GELISTIRME TEKSTIL MAKINA SANAYI ITHALAT IHRACAT VE TIC.LTD.STI.
48. IO ÇEVRE ÇÖZÜMLERI ARASTIRMA GELISTIRME LTD. STI.
49. ISBAK ULASIM HABERLESME VE GÜVENLIK TEKNOLOJILERI SAN. VE TIC.A.S.
50. ISTANBUL BILGI ILETISIM SIST.SAN.TIC.A.S. (IBS)
51. ISTANBUL ULASIM SANAYI VE TICARET A.S.
52. ITÜ MADEN FAKÜLTESI VAKFI IKTISADI ISLETMESI
53. KALEDATA BILGI SISTEMLERI SANAYI VE TICARET A.S. (KALEHOLDING)
54. KARAKULLUKÇU DANISMANLIK LTD. STI.
55. KARBIL YAZILIM VE BILISIM TEKNOLOJILERI TIC.LTD.STI.
56. KARTEK KART VE BILISIM TEKNOLOJILERI LTD. STI. (SMARTSOFT)
57. KARTNET BILGISAYAR SAN.VE TIC.LTD.STI.
58. KODA YAZILIM SAN.VE TIC.A.S.
59. KRON TELEKOMÜNIKASYON HIZMETLERI A.S.
60. MATRIKS BILGI DAGITIM HIZMETLERI A.S.
61. MAXIM MIKROELEKTRONIK TASARIM VE GELISTIRME LTD.STI.
62. MEG ELEKTRIK ELEKTRONIK BILGI VE ILETISIM SIS. SAN. TIC. LTD. STI.
63. MEKATRO MEKATRONIK SISTEMLER ARASTIRMA GELISTIRME TICARET VE SAN. LTD.STI.
64. MIKROELEKTRONIK ARASTIRMA GELISTIRME TAS.VE TIC. LTD STI
65. MIKRO YAZILIMEVI YAZILIM HIZMETLERI BILGISAYAR SAN. VE TIC. A.S.
66. MITOS MEDIKAL TEKNOLOJILER SAN. VE TIC. A.S.
67. MODEL BILGI ISLEM HIZMETLERI SAN.VE TIC.LTD.STI.
68. MVT ENERJI VE SU MÜH. MÜS. ARAS. VE GELIS. TIC. LTD. STI.
69. MYNET MEDYA YAYINCILIK ULUSLARARASI ELEKTRONIK BILGILENDIRME VE HABERLESME HIZMETLERI A.S.
70. NEVOTEK BILISIM SES VE ILETISIM SISTEMLERI SAN. VE TIC.A.S.
71. NTI TEKNOLOJI GELISTIRME VE DANISMANLIK LTD.STI.
72. ODAKENT-ALTYAPI VE ÇEVRE ÇÖZÜMLERI MÜHENDISLIK MÜSAVIRLIK ARAS. GELIS.LTD.STI.
73. ORION ELEKTRIK ELEKTRONIK BILISIM SAN. VE TIC. LTD.S STI.
74. OTAM OTOMOTIV TEK. ARAS. GEL. SAN. VE TIC. A.S.
75. PORTNEO BILISIM SAN. VE TIC. A.S.
76. POZITRON YAZILIM A.S.
77. RASYONET BILGISAYAR YAZILIM VE DANISMANLIK LTD. STI
78. RISK YAZILIM TEKNOLOJILERI LTD.STI.
79. SELEKTIF TEKNOLOJI SAN. VE TIC.LTD. STI.
80. SENTROMER DNA TEKNOLOJILERI LTD. STI.
81. SESTEK SES VE ILETISIM BILG.TEKN.SAN.VE TIC.A.S.
82. SIMTERNET ILETISIM SISTEMLERI REKLAM SAN. VE TIC. LTD. STI.
83. SFS DAN. BIL.ISLEM SAN. VE DIS TIC. LTD.STI.
84. SK PLANET CO., LTD.
85. SOBEE YAZILIM TIC. LTD.STI.
86. SOFTTECH YAZILIM TEKNOLOJILERI ARAS.GELIS. VE PAZ.TIC. A.S
87. SOLVOYO YAZILIM ARASTIRMA GELISTIRME TICARET LTD. STI
88. TAYF OPTOELEKTRONIK ELEKTRON ALETLERI BERK ALKAN
89. TECHNOBEE PROJE VE TEKNOLOJI GELISTIRME YÖNETIM DANISMANLIK EGITIM HIZMETLERI SAN. VE TIC.LTD.STI.
90. TICEM ILERI YAPI TEK.SAN.TIC.DANISM.LTD.STI.
91. TREND TEKNOLOJI VE PROJE GELISTIRME A.S.
92. TÜRK TELEKOMÜNIKASYON A.S.
93. ULUKOM BILGISAYAR YAZILIM DONANIM DANISMANLIK VE TIC. LTD. STI.
94. V.R.P. VERI RAPORLAMA PROGRAMLAMA BILISIM YAZILIM VE DANISM. HIZM TIC A.S. (VERIPARK)
95. VALENSAS TEKNOLOJI HIZMETLERI A.S.
96. VERIFONE ELEKTRONIK VE DANISMANLIK LTD. STI.
97. VESTEK ELEKTRONIK ARASTIRMA GELISTIRME A.S.
98. VIRGASOFT YAZILIM, OTOMASYON SAN. VE TIC. LTD. STI.
99. VISTEK ISRA VISION YAPAY GÖRME VE OTOM.SAN.VE TIC.A.S.
100. VODAFONE TEKNOLOJI HIZMETLERI A.S.
101. YALIN MEKATRONIK – ÖMER HAKAN YALIN
102. YOGURT BILGISAYAR TEKNOLOJILERI TIC. LTD. STI.

Antalya SGK’dan Hukuksuzluk rezaleti

Antalya SGK tam 15 yıl sonra başlattığı borç takip ile bir aileyi baştan sona huzursuz etmeyi becerdi. İl Müdür Yardımcısı Mustafa Dağdelen ve şef Metin Arslan imzalı dökümanlar birkaç haftadır gündemimizi lüzumunun elli katı meşgul etmekte ve bu konuyla alakalı görüştüğümüz kimseler tamamen lakayt bir şekilde “mahkeme açın, kaybederseniz %10 cezamızı alırız, mahkeme açmanız icranızı durdurmaz, açmazsanız da canınız sağolsun faiz işliyor biz paramızı alırız” diyerek hem göz dağı hem de hukuksuzluğun bütün boyutlarını gözler önüne seriyor.

sgk-15-yillik-borc

1998 yılına ait olan 15 yıllık borcun asıl rakamı 150 TL. Gecikme faizleriyle bu para 3500 TL’ye vardırılmış ve bununla ilgili yaklaşık 200 bin TL’lik mülke icra yapılmış. Yapılan bu icralar, hem şirketle hem borçla alakası kalmamış insanlar olmasından dolayı herkes arasında büyük bir huzursuzluğa sebep oldu.

Önümüze koyulan alternatiflere bakalım:
1-Karşı mahkeme açmak. Avukat ve mahkeme masrafları minimum 1500 TL. Kaybetme durumunda hem karşı tarafın avukat masrafını hem borcu hem de borcun %10 fazlasını. Yani 3500 + 1500 + 350 + 1300 = 6650 TL

antalya-sgk-mustafa-dagdelen

Kurumumuz tarafından düzenlenerek gönderilen ödeme emirlerine karşı yapılacak itirazlar da itiraz mercisi 6183 Sayılı Kanunun 58. Maddesi amir hükmü gereğince Kurumumuz değildir.
Tarafınıza tebliğ edilen ödeme emrine karşılık yetkili İş Mahkemelerinde yasal süreci içinde Kurumumuz aleyhine dava açarak borca itiraz edebileceğiniz, yetkili İş Mahkemelerinde borca itiraz etmenizin icra takibini durdurmayacağı ve açacağınız davanızda haksız çıkmanız halinde 6183 Sayılı Kanununu 58/5. Maddesi gereğince %10 oranında icra inkar tazminatına hükümün olunacağı hususunu;
Gereğini bilgilerinize rica ederim.

İl Müdür Yardımcısı
Mustafa Dağdelen

2-SGK’ya mahkeme açtık ve kazandık desek, avukat ve mahkeme masrafları 1500 TL. Üstüne üstük mahkeme açmamız icrayı durdurmuyor, 3500 TL paralarını istedikleri yollardan yine tahsil ediyorlar ve 1 yıl sonra eğer kazandıysak, mahkeme ne kadarını uygun gördüyse o kadarını geri alabiliyoruz.

3-Bu haksızlığa karşı durup ödemezsek, mülkleri icraye veriyorlar, 3500 TL için başkasına ait 200 bin TL’lik mülk satılıyor veya e-haciz dedikleri melanet başlatıldığı zaman kimin banka hesabında para bulurlarsa ona el koyuyorlar. Paralara el koyana kadar da gecikme faizlerini işletmeye devam ediyorlar.

Mürur-u zaman (zaman aşımı) kanunu kullanırız ve dava açarsak kazanırız diye araştırırken SGK’dan öğrendikki gıyabımızda her 5 senede bir “ilanen tebliğ” yani “biz sizi aramayla uğraşamayız, ilan ettik, siz öğrenseydiniz, bizi ırgalamaz” diyerek, her 5 senede bir borcu “kasıtlı” bir şekilde uzatmak suretiyle ana paranın 25 katı parayı tahsil edebilmelerinin önünü açıyorlar.

Siz böyle bir duruma vatandaşlık bağıyla bağlı olduğunuz bir devlet tarafından konsanız ne yaparsınız bir anlatın Allah aşkına?

PKK ile barış neden şimdi?

Maddeler halinde aklıma ilk gelen düşünceleri yazacağım ve yorumu size bırakıyorum.

-Dünya devletleri olarak adledilen siyonist finansörlerin (Rothschild Bank, Lazard Brothers, JP Morgan, Lehman Brothers, Goldman, Sachs v.s.) gölgesindeki süper güçler, Kuzey Irak’ta çıkan petrolün ve doğalgazın (milyarlarca dolarlık rezervler bulundu) piyasaya girmesini istiyorlar.
-Türkiye son birkaç haftada Kandile ve PKK kamplarına yaptığı operasyonlarla masa başında verilebilecek kapitülasyonlara karşın Türk halkında mağlubiyet hissinin önünü almaya çalıştı.
-BDP’nin terörist Öcalan’ı ziyaret etmesinin tarihi Başbakan’ın Afrika gezisine çıkmasıyla aynı zamana getirildi, dolayısıyla siyasi olarak Başbakan’ın zor duruma düşmesi engellendi. Bundan öncede PKK ile yapılan birçok girişimde Başbakan yurtdışı seyahatindeyken yapıldı.
-PKK ve BDP, “anadilde eğitim”, “valileri kendilerin seçeceği” ve demokratik zemin deyip durdukları, “demokratik özerkliği ve eyalet düzenini” öne sürüyorlar.
-“Ana dilde” eğitim dedikleri konuda, Milli Eğitim Bakanlığına sızacak PKK’lıların adedi nedir? Kürtçe, matematik,fen,kimya,biyoloji anlatabilecek Türkiye Cumhuriyetinin varlığını birliğini savunacak öğretmen sayısı çok tartışılır.
-Jandarma ve Emniyet kuvvetleri valiye bağlı, dolayısıyla bir yandan teröristleri ülke dışına çıkartırken, yönetimin ve kontrolün en üst seviyeden kendilerine geçmesini istiyorlar.
-Özerklik ve demokratik haklar argümanıyla ortaya çıkan Barzani, Kuzey Irak’ta tam manasıyla kendi krallığını ilan etti. Bunun yanında Kerkük’te referandum olmadan önce yüzbinlerce kürdü oraya gönderip kütüklere yazdırmak suretiyle, oradaki çoğunluğu ele geçirdi.
-Barzani ile Maliki birkaç hafta evvel aralarında çatışma çıktığı zaman, Barzani Kerkük’ün civarına 125 tane tank ve birçok ağır silah gönderdi. “Kuzey Irak” kürdlere verileli ne kadar oldu ve bu kadar ağır silahı sınırımızın öbür tarafına ne zaman yığdı? Bu ağır silahları kim satıyor?
-Ortada ne gibi bir ittirip kaktırma dönüyor bizden gizleniyor ama Barzani’nin Suriye sınırını kapatması ve oradaki PKK yandaşı kürtlere yardımı engellemesi sanki Türkiye’nin anlaşmanın bu tarafından koştuğu şart gibi duruyor.
-Türkiye kamuoyundan büyük güçlerin Kuzey Irak’taki petrol, doğal gaz menfaatleri gizlenerek, herşey barış tabanında olmalı gibi bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor. Bu iş için birçok gazeteci seferber edilmiş durumda ama Kürtler’in, Osman Baydemir’in ve diğerlerinin açık seçik olarak devamlı ifade ettiği, “kürtler bir halktır, Türkiye’nin doğusu kürdistandır ve siz burada işgalci güç konumundasınız” dedikleri ifadeler gizleniyor en azından ortalık yere dökülmüyor.

Açık ve net bir çözüm önerisi:
-Resmi rakamlara göre Türkiye’nin nüfusu 75 milyon.
-Terör ve sıkıntıların yaşandığı bölgenin nüfusu yaklaşık 8 milyon. Bu 8 milyondan, 3.5 – 4 milyon civarında özerklik, kürdistan ve PKK’nın taleplerini destekleyen bir toplum var.
-Bu şehirlere yakın alternatif bölgelerde toplu konutlar kurulup, buralara 3-4 milyon batı bölgelerinden-karadeniz-akdeniz ve anadolu bölgelerinden nüfus devlet desteğiyle taşınsa. Bir nevi Barzani’nin Kerkük’ü ele geçirmek için kullandığı göç yaklaşımı ile bu bölgelerde tekrar kardeşlik ve sükunet tesis edilse?
-Bu toplumlara toplu halde ayırım yapılmaksızın hizmet götürülse.

Son söz.
Bu ülkede birlikte, kardeşçe, elemde-kederde-mutlulukta-sağlıkta-zaferde barış içinde-eşit şekilde yaşamaya sonuna kadar “EVET”.
Burnumuzun dibinde siyonizmin 21. yüzyıl için gündemine aldığı “Büyük İsrail” hayallerini çağrıştıran ve bu fikirlerini fiilayata sokmasını sağlayacak bütün projelere sonuna kadar “HAYIR”.

Ağrı Dağına Uzaydan-Uydudan bir bakış

Ermenistan devlet başkanı Sarkisyan’ın yaptığı “Karabağı biz aldık,Ağrı’yı da siz alın” açıklamasının akabinde Google’da araştırma yaparkan, Ağrı dağının uzaydan yakın çekim yapılmış bir fotoğrafına rastladım. Resmin üstüne tıklarsanız daha genişlemiş halini görebilirsiniz.

Resimdeki ingilizce ifadeler: Ararat – Ağrı dağı, Armenia – Ermenistan, Java Flows – Lav akıntıları

Ağrı Dağının Uzaydan çekilmiş görüntüsü
Ağrı Dağının Uzaydan çekilmiş görüntüsü

ISS028-E-15023 numaralı bu fotoğraf, Nikon D2Xs dijital kamera ve 65 mm lenslerle 8 Temmuz 2011’de çekilmiş ve ISS Crew Earth Observations deneyi ve Johnson Space Center’deki Image Science & Analysis Laboratory tarafından paylaşılmıştır.

PKK (firatnews) ve Siyonistlerin (odatv) siteleri

PKK ve yeni yeni tanıştığımız Ergenekon-Balyoz davalarının arkasındaki insanlar (yaratıklar)… Bu davalar ve bu olaylar, PKK ile bize uzun zamandır oynatıldığı için baştan garipsedik sonra kolay alıştık. Peki bu davalara konu olan kişiler bu kadar kolay alıştı mı? Alışmadılar ve hergün aleyhte; tehdit, saldırı, hakaret ve tecavüzde bulunuyorlar. Bunların bir kısmı medyada yankı buluyor büyük bir kısmı bulmuyor ama bu kişiler hem ideolojilerini hem de fikirlerini yaymaya devam ediyorlar.

İnternette bu kişilerin sözcülerine nasıl ulabilirsiniz?
PKK’nın ve PKK sözcülerinin bütün haberlerini Hollanda’dan yayın yapan firatnews.org sitesinde saatlik güncellemelerle takip edebilirsiniz.

Siyonistlerin yayınlarını yayınlayan odatv.com malum başı da sabateistler ve beyaz türkler hakkında kitap yazan ve onlardan hoşlarına gitmeyenleri ifşa eden Soner Yalçın efendi.

Bu iki sitenin haricinde PKK’nın doğuda açtığı irili ufaklı haber portalları. Örneğin Batman PKK sorumluluları: durushaber.com Hakkari PKK sorumluluları yuksekovahaber.com Ağrı ve Van’da da var ama bu siteleri güncelleyecek çok vakitleri yok, daha çok firatnews.org u güncelliyorlar.

Guncel-online.net mevzusu
Bir de enteresan bişeyden bahsetmek istiyorum. Firatnews.org haricinde bu kişilerin bir de geçen sene aktif olan gundem-online.net diye siteleri vardı. Gece gündüz Türkiye aleyhinde yazılar yazar, hakaretler ederdi. 4-5 ay kadar evvel site birden yayından çıktı. Arada bir kontrol etmeye devam ediyordumki site birden ERMENİCE bir haber portalına dönüştü. Şimdi eğer gundem-online.net sitesine girerseniz ne dediğimi anlayacaksınız. Acaba neden bir başka dile değişmedi de Ermeniceye değişti? Gundem-online.net ve abdullah-ocalan.com siteleriyle alakalı önceden yazdığım bir yazıyı da dikkatinize sunuyorum.

PKK’lılıklarından ve BDP’liliklerinde en çok da kürt geçmişinden ve kafatasçılıkla bişeyler yapmaya çalışanlara sesleniyorum.

Tarihinizi Fransada, dilinizi Ermenistanda, kuluçka döneminizi Suriyede, askeri eğitiminizi İsrailde ve bunlar için bütün paraları da EROİN, KOKAİN ve ESRAR ticaretinden beslenerek oluşturmaya çalıştığınız davanız, şehitleriniz ve kurmaya çalıştığınız özerk demokratik bölgesi, size HELAL olur mu? size YAR olur mu? Bu dünyananın bir ahireti, bu hayatın bir berzahı (kabir hayatı) varsa sizi toprak bünyesine alır mı?

Sizi değil İsrail’deki ağa babalarınızı, Ariel Sharoun’unuzu ve nicelerini almadı sizi de almaz, almıyor ve almayacak.

Hesaplanmış Kaos – Calculated Chaos – Danışıklı Dövüş

Türkiye’yi kaybetme ve ipini elinden kaçırma korkusu olanların planladığı bir kaosun tam ortasına düşmüş durumdayız. Ergenekon, Balyoz ve KCK. Üçünün de ucu dünyayı kontrol etme hırsıyla yanıp tüten ve bütün varlık nedenlerini buna adamış siyonistlerin kontrolünde, Türkiye’nin içine yerleştirdiği ajan-terörist-hain odakları.

“Kontrolü ele geçirdiniz, söyleyin ağzınıza geleni” diyen arkadaşlarıma defaatle anlatmama rağmen anlamadılar, anlamıyorlar. Türkiye’de olan ve sanki devletin zirvesinde gerçekleşiyor gibi gözüken bu mücadele, neredeyse Yüzüklerin Efendisi filmindeki, iyilik savaşçılarıyla – kötülüğün kalesi arasındaki savaş kadar keskin bir savaş. Bu savaş, Türkiye’yi 1800’lerin sonundan itibaren beri eline geçirmiş, Kazım Karabekir’in insafına sığınan doğudaki gayr-i müslim gençlerin orduya teğmen olarak girmesinden, 60’lardan başlayan ihtilal kuşaklarına ve 90’lardeki faili meçhul cinayetlere kadar uzayıp giden bir savaştan bahsediyoruz. Hak ile batılın, bir milletin sadece dini ve milli değerleri değil, neredeyse özgürlüğünün ve varlığını Anadoluda sürdürebilmesiyle alakalı bir savaş.

Bunu göremeyenler ve bunların içeride ve dışarıda kimlerle ilişkili olduğunu anlamayanlar, olayın açık-seçik nerelere gittiğini bırakın anlamayı, tasavvur bile edemezler. ABD’deki siyonist lobilerinin birebir sinir ağlarıyla bağlı olduğu ve Türkiye içinde irtibatta olduğu odakları ben bir zatihi müşahede ettim. Türkiye içinden İsrail’e; Genel Kurmayın, bu ülkenin kalbinin geçtiği karargahında gizli odalarda “canlı istihbarat” gönderdiğini ve bu odalara savcılar-hakimler gönderilmek suretiyle, bu kişilerin devletin en mahrem yerlerinden çıkartıldığını ne çabuk unuttuk? ABD’nin Orta Doğu, İsrail, Balkanlar, Avrupa, Rusya ve bütün dünya genelindeki stratejilerini anlamaya kafa yormayan ve bu stratejilerin içinde ve dışında Siyonistlerin nerede durduğunu göremeyenler, kat-i surette ne Türkiye’nin ilerlemesini, ne de birgün Ortadoğuda baskın güç olabileceğini anlayamıyorlar.

Gelelim “hesaplanmış kaos” meselesine. Recep Tayyip Erdoğan bütün seçim kampanyası boyunca “MHP-CHP-BDP bunların hepsi aynı” diye diye dolandı ama kimse dinlemedi, buna ben de kısmen dahilim. Şimdi dönüp bakıyorumki, aslında hakikati söylemekten başka birşey yapmamış. Neden mi?

CHP – Ergenekon sanıklarından 2 tanesini aday yaptı
MHP – Balyoz sanıklarından 1 tanesini aday yaptı
BDP – KCK sanıklarından 1 tanesini aday yaptı

Dikkatiniz çekiyor mu? Her birisi, Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde başına açılmış en büyük politik davalardan “1’er tane numunelik” aday seçmişler. Peki hedef nedir? Hedef, kanunlarla ve sistemlerle donatılmış koca bir devin beyninin içine bomba atmak. Nasıl? Bu davalarda göz altında bulunan 1’er kişiyi “kaçma tehlikesi yok” demek suretiyle çıkartabilirlerse, bu davalardan şu anda göz altında tutulan bütün sanıklar serbest kalacak. “Bu kişilerin de bir kaçma tehlikesi bulunmuyor ve eğer bir tanesi milletvekili olup çıkabiliyorsa kalanlarının günahı ne” denmek suretiyle kalanların hepsini de davalardan evlerine göndertcekler. Peki benim bu duruma “danışıklı dövüş, önceden hazırlanmış senaryo” dememin sebebi nedir? Bu konuştuğumuz numune alma, bütün bu davalardan tutukluların dışarı çıkartılması projesini, bizle “Türkiye yine seçime gidiyor, hadi şu gündem bi durulsun da kafamız rahatlasın” dediğimiz Şubat-Mart aylarında, bundan 3-4 ay evvel tasarladılar.

Şimdi birileri: “Efendim, zaten hukuka aykırı bir durum var, geç kalmış adalet adalet değildir.” Sistemin köküne ve devletin hukuki düzenine alenen tecavüz edilmeye çalışılmasa, yani sizin yaşamınıza kasteden bir yabani hayvanın varlığı ve buna karşılık sizin bu hayvanı elinden-kolundan tutup bir kenara hapsetmeniz gerekmese – Kesinlikle haklısınız. Ama belirttiğim gibi, bu kişilerin kurduğu kuruluşular ve aralarındaki bağlar neredeyse temeli 1600’lü yıllarda atılmış ve 400 yıldır gizli gizli ilerleyen grupların kontrolüyle hareket ediyor. Bu kadar derinden ve köklerden giden bir mikroba karşı siz nasıl mücadele edebilirsiniz?

Peki CHP – MHP ve BDP nasıl aynı? CHP ve MHP’nin içinde Anayasa ve Ceza Hukuku profesörleri var. BDP’de ve PKK’lılarda zaten avukattan bol bişey yok. Bunların hepsi bilinçli ve aralarında irtibatlı yapılmış bir koordinasyon ile, her birinin 1’er tane göstermesiyle bu mukavemeti kırmak, toplumda bir kaos çıkartmak ve seçimlerden daha yeni çıkmış bir ülkeyi tekrar bir bilinmezliğin içine sokmak için yapmışlardır. Bu savaşta CHP’nin önderliğini belirtmek için CHP 2 aday göstermiş, MHP 1 ve BDP 1 olmak üzere; bu hukuki mücadeleden en çok hasarı CHP alıyor gibi göstermek suretiyle, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin daha çok sesinin çıkması hedeflenmiştir.

CHP ve BDP’nin nabzını yakınen takip etmek istiyorsanız iki tane siteyi bir gözlemci gözüyle izlemenizi tavsiye ederim.
odatv.com -> CHP’yi ve CHP’nin içindeki odaklar
firatnews.eu -> BDP ve PKK TERÖRİST ÖRGÜTÜ içindeki odaklar

Yukarıda bahsini ettiğim konuların, ingilizce tabiri Calculated Chaos – Hesaplanmış Kaos (11 Eylül saldırılarında olduğu gibi) ve bizim öz türkçemizdeki karşılığı Danışıklı Dövüştür.

Doğuda görev yapan bir doktorun BDP’li ve PKK’lılarla ilgili izlenimi

Anti PKK - Terorist Abdullah OcalanHürriyet Gazetesi Yalçın Bayer 13 Haziran tarihli köşesinden alıntı yaptığım mektubu alta ekliyorum. Geçenlerde yazdığım Her Fırsatta Kürtlükleriyle Övünen Ayrımcı BDP’li – PKK’lılara yazısını geçen hafta izlediğim bir tartışma programının akabinde, belki bu insanlara çok yüklendim ve haksızlık yaptım diyerek siteden kaldırdım. Ama devletin doktorunun Doğu ile ilgili yazdığı mektubun %99’unun benim bildiklerimle, gördüklerimle ve duyduklarımla paralellik gösterdiğini görünce artık şeksiz, şüphesiz hem o yazıyı yayına geri koydum, hem de bu yazıyı yayınlıyorum. Bu mektupda belirtilenin yanında “çocuklara eğitim için verilen para 1-2 gün gecikince okula gidip çocukları eğitimden almakla tehdit eden annelerin, kollarında altın bilezik dolu olduğu halde sırf öğretmenler ceplerinden para harcasın diye çocuklara üst baş almadıklarını” biliyor muydunuz?

DOĞUDA YAŞAYAN VE YETİM HAKKI YİYENLERİ ALLAH’A HAVALE EDİYORUM.

(S. Hakyemez, elektronik postayla gönderdiği yazısında bir gerçeği ifade ediyor.)

BURAYA ilk gelince insan önce bir şeyler başarmak istiyor ve bütün olanaklarını zorluyor. Ancak bir süre sonra bütün isteğini kaybedip “Ben burada ne arıyorum?” diye sorgulamaya başlıyor. Malzeme temini yerel firmaların kontrolünde (ki hepsi siyasilerin). Hastane yönetimlerine baskı had safhada. Siyasiler hastane üzerinden resmen devleti soyuyorlar. 1’e mal olanı 4’e satıyorlar.

İnsanlar doktorlara karşı büyük bir öfkeye sahip. Geldiğimden beri darp edilmeyen arkadaşım kalmadı.

Burada halk aşırı şımartılmış. İnsanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “Ben PKK’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. Can ve mal güvenliğimiz sıfır. Kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.

Herkese ayda 150 TL çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
Okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
O çocuklar ne yapıyor peki? Üzerlerinde üniformaları, ellerinde PKK bayrakları ile DTP mitingine gidiyor. Herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
Bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. Adam 5’i 50 yazdırabiliyor. Van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. Her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
Buralarda tek vergi verenler devlet memurları… İnsan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(Bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. Neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. Terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir… İsterler mi bu rantın bitmesini!)
Sevgiyle kalın!

GYM FORM ABS & CORE – SAKIN ALMAYIN!

Biraz evvel ShowTürk Euro (gurbetçilere yönelik yapılan yayın) kanalını izlerken “Gym Form ABS & CORE” isimli ürünü gördüm. Bu ve buna benzer ABD’nin artıkları şeklinde olan ürünlerin Türkiye’de satılmaya başlanmasının verdiği hayal kırıklığını bahsetmeden edemiyorum. Bu ürünleri ABD’de bundan 6-7 sene önce sattılar halen satmaya devam ediliyor ama bu şekilde yayınlar yapılarak reklamları yapılamadığı için eski hızında devam edemiyorlar. Bundan dolayı da Telemarket dedikleri satış taktiğiyle Türkiye’de ve 3.dünya ülkelerinde bu ürünleri satmaya başlamışlar anlaşılan. İşin kahpeliğine ve hainliğine bakarsanız, Türkiye’de ve halkımıza yönelik satmaya çalıştıkları ürünlerin “Firma adı”, websitesi bile bulunmuyor. Vapurlarda 1 TL’ye bütün bir ofis araç gerecini satan sahtekarlar gibi bunlar da bir seferlik vurgun yapıp, o an aklını çeldiklere ürünü satıp geçiyorlar. Gerçekten çok yazık.

Bunları belirttikten sonra bu ürünle ilgili benim birebir yaşadığım deneyime geliyim. 2006 yılında kilo vermeye başladığım zamanlarda, karın kaslarım ortaya çıkartmak için ne yapabilirim diye Amazon.com da zayıflama ürünlerine bakarken aynı üreticinin 2006 yılında çıkartmış olduğu başka bir ürününü buldum. Reklamlarından izleyip internetten araştırdığım kadarıyla o ürün ile yeni çıkarttıkları “Abs & Core” ürünü aynı şekilde çalışıyor. İşin enteresanı internette hiçbir yerde bu ürünü ve bu ürünün nasıl çalıştığını izah eden bir çalışma bulamıyorsunuz. Benim deneyimlerimden edindiğime göre bu ürünün çalışma taktiği: Elektrik sinyali vererek kasın tepki vermesini ve bu şekilde oturduğunuz yerden kasın çalıştırılmasını hedefliyorlar. Bu mantıkla kas uyarıya cevap vererek bir kasılma gerçekleştirdiği için zayıflayacağınız ve oradan kas ortaya çıkacağını iddiasında bulunuyorlar.

GYM FORM ABS & CORE ZARARLARI

Gelin görünki kazın ayağı kesinlikle öyle değil. Elektrik sinyaliyle bir manada sinir sisteminize müdahale ederek karnınızda veya cihazı koyduğunuz her yerde bulunan kasların kasılmasını sağlayan alet, vücudunuzun düzenini alt üst ediyor. Bu aleti kullandıktan sonra 3-4 gün tuvalete çıkamadığım, baş ağrıları ve vücudumda çok garip bir huzursuzluk yaşadığımı ben biliyorum. Geri vermeye veya şikayet etmeye çalıştığınız zaman da karşınızda kimsenin olmaması işin ayrı bir boyutu.

Nasıl ilerleriz?

Duygu ve düşüncemiz, Amerika’ya, Çin’e, Rusya’ya, Hindistan’a dünyanın neresine gidersek gidelim, insan yapımı olan ne varsa onun ana yapıtaşını öğrenip, Türkiye’ye gelip üretmek olmadıkça hiçbir yere ulaşamayız.

Amerika tink-tankleri ve istihbarat birimleri 21. yüzyılda “sanal savaşları”, “uzay savaşları” için hazırlık yapıyor. 7500 mil öteden (Kaliforniya merkezinden Afganistana olan mesafe) insansız hava araçlarıyla, yerden 10 km. yükseklikten Afganistan’daki hedef belirledikleri yerleri bombalıyorlar. Uzaya özel firmaların uzay cihazı yapıp adam göndermesini planlıyorlar. Ay’a üst inşa etme, orayı işgal etme planları yapıyorlar.

Bu noktalara nasıl geliyorlar? “Hiç ölmeyecek gibi çalışmakla” ve devamlı araştırma yaparak. İşin ilginç tarafı araştırma makalelerinin birçoğu internette mevcut. Doğru dürüst ingilizce öğrenen, ufkuna bunları geliştirmeyi koyan, doğru bilimlerle donanmış kişilerin bunları yapabilmelerinin önünde hiçbirşey bulunmamaktadır.

Bundan önce “IEEE ve Diğer Akademik Kaynaklar” şeklinde yazdığım makaleyle ilgili 1 tane bile email almamak ama günlük “1000 in üstünde” “msn şifremi unuttum” diye siteyi ziyaret edenlerin olması, geçmişimizle ve geleceğimizle ne kadar gururlanabileceğimizin ilginç bir göstergesidir.

Filistin’e yaptıklarından dolayı nefret ettiğimiz İsrail’i yerden yere vursak da, yaptıkları araştırmalarla 50 yıl içinde geldikleri noktayı bahsetmemek tam manasıyla haksızlık olur. Biz nerdeyiz? Darbecilerin bize yaptıklarıyla şikayetlerde, bizi geriye götürdükleriyle. Nasılsak öyle yönetiliriz. Kütüphanelerdeki bütün kitapları okuduk ve toplum olarak çok entellektüel bir seviyeye geldik ve çocuklarımızı farklı türde yetiştirdik de mi bu hallerdeyiz? Yoksa kendi menfaatimiz, bencilliğimiz ve perişanlığımızın peşinden koşturup hiçbirşey yapmamızdan ve başımıza çakalların geçmesinden dolayı mı?

Türkiye’deki Kürtlere açık mektup

Bundan önce yayınladığım başka bir yazı: Kürt kardeşime mektup

Kürt olmak, Türk olmak, Arap olmak, Acem olmak, Urfalı olmak, Ankaralı olmak, Diyarbakırlı olmak, Edirneli olmak kimsenin elinde değil. Seçemediğimiz bir ırkın ve milletin bireyi olarak geldiğimiz bu dünyada, ortak değerleri bulmak yerine adeta deliler gibi birbirilerinde olan kusurları kusmaya çalışmak, karşısındakilerin kusurlarıyla adeta gurur duymak kelimenin tam manasıyla “ahmakların” yapacağı birşeydir. Doğuda 30 yıldır olanlar, doğuda yaşayan milletimizin içinden geçtiği süreçler ancak yaşanarak öğrenilebilir. 10 çocuklu bir aileye doğmak, eğitim almamış anne ve babanın kimi zaman umarsız, kimi zaman çok şiddetli tavırlarına maruz kalmak, evden çıkıp okula gittiğinde doğru dürüst eğitim alamamak, bir kızı sevip onunla yoksullaktan dolayı evlenememek, doğru dürüst hizmet alamamak bunlar çok iç acıtıcı şeyler.

Ama bunun bir de öbür tarafı var. Bu şekilde doğan ve büyüyen 80 nesili şu anda 30 yaşında. Kendilerinin ve kendilerinden sonra gelen kardeşlerinin ve çocuklarının yaşam koşullarını değiştirmek, bunun için iki katı – üç katı çalışmak yerine, devletle ve batıda yaşayan toplumla savaşmak, onlara adeta kan kusturmaya çalışmak, kaynak parası esrar, eroin ne olursa olsun eğitime ve sanayiye yapabileceği yatırımı teröre, silaha ve dağda yaşayan hanzolara yatırmak, bu nasıl açıklanabilir? Bundan önce Avrupadaki PKK destekçileri diye bir yazı yazmıştım. Avrupadaki PKK destekçisi kürtler, geride kalan kardeşlerine, eşlerine, dostlarına oradan eğitim, para ve destek sağlamak yerine, “PKK desteği” gönderiyorlar.

Bu kadar acı birşey olabilir mi? Kendilerini Avrupaya SIĞINARAK, oraya “PKK tehtidi var abey, biz zulüm görüyoruz” diye bahanelerle mülteci olarak sığınmış vatandaşlar, geride kalan kardeşlerinin çağ atlamasını sağlamak yerine, onlara bomba, silah ve kurşun gönderiyorlar. “Siyasi kanat” dedikleri kahpe ve hain bir kesim http://www.gundem-online.net/ gibi http://www.abdullah-ocalan.com/ siteler açarak, youtube sitesinde “biji apo” diye her deliğe yorumlar yazarak “mücadelemizi devam ettiriyoruz” diyorlar. Bizleri millet olarak bu hale getiren “CEHALET”, “FAKİRLİK”, “ERDEMSİZLİK”, “SAHTEKARLIK ve NAMUSSUZLUK”, “GÜVENSİZLİK” gibi hastalıklardan temizlemek için mücadele vereceklerine, kendi nefisleriyle mücadele edip “biz nasıl doğru dürüst bir birey oluruz” diyeceklerine, ta Avrupalardan (bu websitelerinin ve yayınlarının çoğu Almanya ve Hollanda kaynaklı) Türkiye’deki insanların huzurunu kaçırıyorlar. Oradan adeta yangın söndürme aracı olup bu yangını söndürüp, güller ekeceklerine, daha çok bomba atıp, ateşin daha da harlanmasını sağlamaya çalışıyorlar. Avrupadaki türk işçiler memleketlerinden ev alırken, memleketlerinde yatırım yapıp, cami yaptırırken; yine aynı yerdeki kürt arkadaşlar memleketlerine silah ve bomba gönderiyorlar. İsyan ediyorum, lanet ediyorum ve bu cehalete için için en derinlerimden küfrediyorum. Böyle bir cahillik, böyle bir kokuşmuşluk olabilir mi?

Daha 10 yaşındaki, okul ve top oynama çoğundaki çocuğun eline taş verip, “oğlum şu polislere taş fırlat, fırlatmazsan seni döverim” diyen bir babayı düşünebiliyor musunuz? Oğlunun ve kızının polis araçları önünde koşturulmasına, onlara su sıkılmasına “evet” diyen bir anne-baba dünyanın neresinde olabilir? Biz buna benzer görüntüleri Afrikadan başka bir yerde görmemiştik, şimdi ülkemizin doğusunda oluyor.

Çözüm nedir? Çözüm kürt halkının kendi bilinçlenmesi ve bu topluma entegre olmaya çalışmasındadır. Şirketlerimiz varken çalışanlarının yarısı kürt idi ve hiçbirisiyle birgünden birgüne ne bir problem, ne bir kavga yaşamadık. Neden? Onlar birlikte yaşamak için çaba sarfediyorlardı, biz de birlikte yaşamak ve iş yapmak, başarılı olmak istiyorduk. İşte olay bu kadar basit. Birlikte çalışmak, elele vermek, daha kuvvetli ve güçlü olmayı istemek. Yoksa “haklarımız için savaşıyoruz”, “milletimiz için savaşıyoruz” safsataları ne kürtleri, ne türkleri, ne türkiyeyi ne de kalan hiçbir orta doğu ülkesini (israil hariç) mutlu etmez.

css.php