İçeriğe atla

Amerika İsrail ve Yahudiler

Filistin, Suriye, İsrail ve Ahir Zaman

Malum, Filistin bombardıman altında. Daha doğrusu Filistin’den kalan, açık hava hapishanesinde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz ramazanda oruçlu olarak kurban ediliyor. Peki biz ne yapıyoruz? Birleşmiş Milletlere başvuruyoruz. Ne kadar garip değil mi? 2 Milyara yakın Müslüman aleminin başvurabildiği tek merci, yine bu zulmü yapanların buluştuğu Hristiyan ve Siyonist ajandaların birleştiği Birleşmiş Milletler.

Bir hadis-i şerif sabahtan beri zihnimi kurcalıyor. Ahir zamanda müslümanların ölüm korkusu ve dünya sevgisi… Neticesinde kazandığını zannederken birer birer kaybedeceği; dini, nesli ve insanlık gururu. Suriye ve Mısır’ın refah kapısı sınırına 1 MİLYON Müslüman gitse ve “EY ŞEREFSİZ ESED, ŞEYTANYAHU BU KAHPELİĞİ DURDURMAZSANIZ BİZ SINIRDAN GEÇİP SAVAŞMAYA GELİYORUZ” dese, sizce sonucu ne olur?

Sizi bu düşüncelerle ve Peygamber efendimiz (sav) ‘in hadis-i şerifiyle başbaşa bırakıyorum:

Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.”
Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sordu:
“Hayır,” buyurdular. “Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!”
“Zaaf da nedir ey Allah’ın Resulü?” denildi.
“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.

İsrail Filistin Sorunu – Barış olur mu?

Hem bu başlık, hem de bu yazı sayfalarca yazılması ve günlerce tartışılması gereken bir konu ama uzun yazıların okunmadığını farkettiğim için, kısaca fikrimi paylaşmak istedim. Bu konuda çok uzun ve derin araştırmalar yapmış birisi olarak, kısa ve öz olarak İsrail, vadedilen toprakları ele geçirene kadar, kuzu postuna girmiş kurt şeklinde sürüdeki bütün kuzuları avlayacaktır. Barışı sağlaması umulan Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD bu konuda hiçbir zaman yaptırım sahibi olamaz nedeni de çok basit. “Barışı” temin etmesi gereken kişiler her zaman AIPAC (ABD İsrail-Yahudi lobisi) gibi, ABD’nin derinlerine yerleşmiş diğer siyonist oluşumlar gibi ekipler tarafından belirlenir, bu kişiler ara bulucu olarak atanır. Örneğin yakın zamanda ABD’ye dönen, aslen Avustralya vatandaşı olan Martin Indyk. 20 yıldır İsrail-Filistin barışını sağlamak adına ABD’yi temsil eden bu vatandaş (adı-soyadı farklı olasa da malum millete mensup vatandaş), bu görevden nihayet istifa ederek, Brookings Institution denilen tink tank kurumuna katıldı. Tabi, 20 yılda Filistin topraklarının adım adım, gıdım gıdım, işgal edilmesi ve yeni ele geçirilen her bölgede yeni yerleşim merkezleri adı altında, bildiğimiz işgalin gerçekleştirilmesine çok değerli katkılar da bulunduğu için teşekkür(!!) edilmesi gerekir.

Buyurun, 1946’dan 2011’e kadar İsrail’in “barış görüşmeleri” adı altında, her geçen gün işgal ettiği Filistinimizin masum ve hüzünlü halini siz de temaşa edin. Bu vesileyle hayırlı ramazanlar…

İsrailin Filistin topraklarını işgalinin resmi

Uyanıklar!

Uyanıklar!

Malcom X (rah)’e ait çok düşündürücü bir söz:
Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter.

Müslümanlar uyuyor. Hatta bütün Dünya uyuyor. Ellerine verilmiş bir teknoloji çılgınlığı, twitter-facebook-iphone-android ve acaba bu akşam TV’de oynayacak dizide ne var, hafta sonu şu filme gidelim mi ile haftalar-aylar geçiyor. Parayı kontrol eden finans merkezleri hiç uyumuyor. Devamlı fitne-fesad çıkartmak için operasyon yapıyorlar. Venture Capitalist ismi altında oluşturulan paralı haçlılar (aslında ellerinde Davudun yıldızı var) bütün dünyaya sanal bir ruh giydirdi. Startup ve girişimcilik adı altında herkese altın tepside sunulan “milyarder” olabilme hayali ve herkesin bir Mark Zuckerberg olabilme durumu adeta fenonemenleştirerek, yüzbinlerce telefon uygulamarının, yüzbinlerce facebook oyunlarının ortaya çıkmasını sağladı. Bu sanal ruh, insanları topluluklar içinde yanlızlaştıran, inanılmaz bir bilgi akışının içinde cahilleştiren ve her yönden gelen datalarla insan muhakemesini işlevsiz hale getiren bir yapıya dönüştürdü. Artık kim hakiki, kim yalan, söylenenlerden hangisi doğru, hangisi yanlış ve en kötüsü ne yapmalıyızın cevabını bulmamız neredeyse imkansızlaştı. Her konunun savunucusu birçok taraf var. Bu birçok tarafın birçok taraflarla gizli menfaat ve çıkar ilişkileri var ve iş bu şekilde içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Dikkatimi çeken en hassas nokta. Birileri uyumuyor! Yahudi diyebileceğiniz, Siyonist diyebileceğiniz ama neticesinde bütün dünyayı yeni bir imparatorluk başlığı altında yönetmek isteyen, yeni kurulacak oluşumun merkezini Büyük İsrail ismini verdikleri Osmanlı coğrafyası merkezli topraklardan yapma hissiyatları hiç değişmiyor. Adeta 11 Eylül 2001 saldırısını bir başlama atışı gibi kullanarak, önce global finansal sistem içindeki trilyonlarca dolarlık parayı zimmetlerine geçiriyorlar. Akabinde Büyük İsrail projesiyle ilişkili olabilecek bütün ülkelerde birer birer fay hatlarını çatlatmaya ve orta-büyük ölçekli depremler oluşturmaya çalışıyorlar. Kurdukları fesad oyunu çok büyük ve içinden çıkılması çok zor gözüküyor. Yazımın başında bahsettiğim Malcom X’in (rah) sözüne geliyor. Şu anda uyuyan bütün milletleri uyandırmak için bir uyanık yeter. Ama bu uyanma safhası, 1. Dünya savaşında yaşandığı gibi çok kanlı bir operasyonla mı olacak yoksa gerçekten insanlık başına örülen bu çorabı erken bir noktada tespit edip, doğal bir reflekse bertaraf mı edecek?

İkinci ihtimalin olması çok zayıf gözüküyor. En iyisini Allah bilir ama resim çok iç karartıcı. Ailelerin dahi parçalandığı, toplumların bireyselleşme-bencilleşme ve sadece kendi isteği etrafında bir düzen kurma nefsaniyeti içinde böyle bir tâbi olma olayının gerçekleşmesi çok zor. “Ben aslında”, “ben söylemiştim”, “ben yaptım”,”bundan olduğu için” ile başlayan enaniyet cümlelerini herkes, bir diğerinin yüzüne veya gıyabında söylerken, şahsi üstünlüğünün baskınlığını ve kabul edilirliğini sağlamak adına karşısındakini ikna etmek için 2 katı daha fazla konuşmak zorunda kalması ve daha nice ruh-i enfeksiyonlar ve bunalımlar gösteriyorki, insanların bir hakikat etrafında ittifak etmesi gün geçtikçe zorlaşıyor. Çünkü herkesin içinde “ben” diye bir put ve putun etrafında “benim isteklerim” ve “benim hayallerim” şeklinde putcuklar tezahür ediyor.

Halbuki günlük koşuşturmanın dışına çıkılması halinde belki elimizden gelebilecek o kadar çok şey varki. Örneğin bir Kürt meselesi. Bu kadar büyük bir toplumsal mevzuyla ilgili en azından şöyle 5-10 milyonluk bir nüfusun Doğu şehirlerini seyahat edip olayları yerinde görmesi, arkadaş biz kardeşiz siz niye böyle yapıyorsunuz demesi gerekmez miydi? Örneğin Suriye meselesi. Halep-Latakya İstanbul’a uçak+karayolu ile 3-4 saat mesafede. Şu anda Türkiye’yi en derinden etkileyen bu mevzularda yüzlerce tweet atmanın, binlerce dakika internet sitelerini kurcalamanın ve haber okumanın halbuki kazandırdığı hiçbirşey yok.

Editörlerin, habercilerin, haber ajanslarının ve daha belki bilemediğimiz hangi güç katmanlarının kontrolünden geçip yayınlanan haberlerle bizim algımız kontrol edilirken, uyanıklar uyumuyor.

Amerikada yaşayan İsrailli yahudilerle ilginç bir deneyim

Uzun uzun İsrail ve komplo teorileri yazmayacağım, söz veriyorum 🙂 Dün bir arkadaşım Miami’den aradı ve yaşlı bir İsrailli ailenin yanında olduğunu, bilgisayarlarında problem olduğunu ve benim yardım edip edemiyeceğimi sordu. Ben de tabi ne olacak dedim ve bilgisayarlarına uzaktan bağlandım. Ekran görüntülerinde ve Internet Explorer ayarlarında bozukluklar vardı, onları düzelttim ama bunları düzeltirken birşey dikkatimi çekti. Benim de takip ettiğim İsrail’in istihbari yayın organı olarak tanınan http://www.debka.co.il (ibranicesi) bütün internet tarayıcılarının (internet explorer – firefox) ana sayfasıydı. Bunu gördükten sonra http://www.debka.co.il ve http://www.debka.com ‘un sitelerinin içeriklerini Google Çeviriyi kullanarak karşılaştırdım ve içeriklerinin farklı olduğunu farkettim. Debka’nın ingilizcesinde Dubai suikasti ve diğer dış haberlere yer veriyorlardı, ibranicisi ise baştan sona İran haberleriyle doluydu. Diğer bir ilginç yanı da bizim halkımızın avam kesiminin ana sayfaları hep gazetelerle dolu iken, İsraillilerin istihbarat siteleriyle dolu olması ve onları takip ediyor olmasıydı.

debka.co.il sitesinin türkçesi: http://bit.ly/9IsKRk
debka.com sitesinin türkçesi: http://bit.ly/cHnMdO

Christians United For Israel

Pro-Israel demonstration in San Francisco, July 13, 2006,US demonstrators have been out in the streets backing Israel Normalde blog’da politik konularda yazı yazmıyorum, bundan önce de birkaç konu haricinde böyle birşey yapmadım. Ama bugün okuduğum bir yazı, bardağın son damlası oldu ve tarihe birşeyler not düşmek istedim.

Bahsini ettiğim yazı, BBC’den Nick Miles’ın bugün yayınlanan Pro-Israel pressure strong in US yazısı. İsrail – Lübnan gerginliği, gerginlik olmaktan çıkıp savaşa dönüştüğünden hatta savaş olmaktan çıkıp İsrail’in Lübnan’ı yeniden inşa edilemeyecek hale getirip, üstüne bi de sivil katliamı yapmasına kadar Amerika birşey demedi. Hatta Bush yaptığı konuşmalarla İsrail’in kendini terörist ataklardan korumasının legal hakkı olduğunu belirtti. Bu arada Avrupa ayağa kalktı ama Amerika’nın İsrail’e verdiği desteği yine de eksilmedi. Son durumda, Amerika – Fransa işbirliği ile hazırlanmış, anlaşma ile de, İsrail’e desteğini sürdürüyor. İsrail, orta doğuda, etrafı arab ve müslüman ülkelerle çevrili olmasına rağmen, Amerika’nın şımarık kardeşi rolünü devam ettiriyor. Ben, İsrail’in orta doğudaki pozisyonunu, mahalle arasında güçlü ve zalim abisi olan şımarık bir çocuğun, diğer çocuklara efelik taslamasına, arada bir de gözüne kestirdiği çocukları abisine tutturup yumruklamasına benzetiyorum.

Peki neden? Amerika devleti, Amerika topraklarında insanı temel alan, bir insanın canını herşeyden değerli olduğunu kabul eden bir çizgi çizerken, konu orta doğuya ve İsrail’i desteklemeye gelince bu kadar zalim olabiliyor? Bunun bir tane cevabı var demek doğru olmaz ama en önemli nedenlerinden bir tanesi, Amerika’da bulunan çok güçlü Yahudi ve İsrail lobisi. Televizyonlarıyla, senato içerisinde bulunan yöneticileri ile, halk arasında rahip, öğretim görevlisi gibi söz sahibi olan insanları olmasıyla ve en önemlisi paraları ile. Sahip oldukları televizyon kanallarına en bariz örnek, Fox News kanalı. Bundan evvel “Canlı TV” başlıklı yazıda linkini verdiğim TVuPlayer ile artık Fox News haberlerini canlı yayında izleyebilirsiniz ve yaptıkları yanlı yayının, CNN ile nasıl birçok konuda ayrıldığını gözlerinizle görebilirsiniz. Şu anda neredeyse 24 saat İsrail ile ilgili yayın yapıyorlar. Bu yayınlar esnasında İsrail’in haklılığını savunmanın yanında, her akşam stüdyoya 2 şer kişi,
1-İsrail’in eşit olmayan abartı güç kullandığını savunan, ılımlı kesimden bir konuşmacı
2- Ya siyasi olarak İsrail’i sonuna kadar destekleyen yada İsrail’in ABD’nin ortadoğudaki yegane müttefiki olduğunu düşünen bir konuşmacı.

Hannity & ColmesÖrneğin Hannity & Colmes programında, stüdyoda 2 tane sunucu var (Alan Colmes, Sean Hannity). Bunlardan bana göre en şirreti Hannity, ama ikisinin birbirinden kalır tarafı yok. Konuşmacılara soruları yönelttikten sonra, öncelikle ilk konuşmacıya (barış yanlısı) söz hakkı veriliyor, o daha sözlerine başlayıp bir cümle söylemişken sözü yarıda kesiliyor, ifade etmek istediği ifade ortaya konulmadan ortadan kaldırılıyor. Onun ağzının payını, sözünü kesen Hannity büyük ihtimalle verdikten sonra, söz Colmes tarafından 2. konuşmacıya veriliyor. Bu konuşmacı İsrail yanlısı konuşmasını tam bir dakika olarak ifade ediyor, sözlerine herhangi bir tecavüz yapılmıyor. Bu durum her gece aynı şekilde devam ediyor. İzleme imkanınız olursa bu duruma dikkat etmenizi öneririm.

Bill O'ReillyAynı durum, Bill O’Reilly‘nin yaptığı haber programında da çok bariz ortaya çıkıyor. Bu programda O’Reilly tek tabanca, bütün katılımcılara laf yetiştirip, Fox News’in ifade etmek istediği değerlerle tam olarak düşüncelerini ifade ediyor.

Bunun yanında Amerika’da en güçlü İsrail lobisini yapan, The American Israel Public Affairs Committee (AIPAC) grubu var. BBC’de yayınlanan yazıda da ifade edildiği gibi, 50 yıllık bu kuruluşun tek amacı İsrail’in Amerika tarafından desteklenmesinin devamlılığını sağlamak. Şu anda Amerika çapında bu kuruluşun 100.000’den fazla üyesi bulunuyor. Düzenli olarak buluşmalarında, Amerika meclisinin yeni aldığı kanunların değerlendirmesini, bunun kendilerinin ve İsrail’in menfaatlerine uyup uymadığını tartışıp, sonuca göre kararlar alıyorlar. BBC’nin haberinde Stephen Walt’ın (Harvard Üniversitesi) röportajında bu lobiler ile ilgili söylediği sözler çok manidar: “Sizin savunduğunuz konuya göre size yardım da edebilirler, size zarar da verebilirler.” Diğer bir manada, sözlerinizin hoşlarına gitmesine göre sizi sevebilirler de dövebilirler de.

Velhasıl, konunun başlığına gelmek istiyorum. TV kanalı, senatörler, lobi bir kenara, Amerika’lıların can noktası olan Hristiyanlık ve kilise konusu ayrı bir konu. Kilise içlerine ve teoloji diye ifade edilen İlahiyat okullarına kadar giren, yahudi yanlısı hristiyanlar (evanjelistler – evangelists) İsrail’i destekleyenlerin en başında geliyorlar. Ellerinde bulundurdukları TV kanalları ile, bütün gün dini motifli konuları işlerken, konuların içinde İncile göre İsrail’i neden desteklemeliyiz? İsraili nasıl destekleyebiliriz? v.s. v.s. şeklinde giden soruları önce izleyicilere sorup, sonra da kendileri tek tek anlatıyorlar. Konuşmaları verenlerin başında şu anda TV’de en çok görünün, rahip John Hagee geliyor. John Hagee New Testament diye çıkartılan ve yahudiler tarafından hazırlandığı inanılan yeni versiyon İncile ekledikleri bölümler ile İsrail’i desteklemeyi Hristiyanlar için farz olarak gösteriyorlar. Bunlardan John Hagee’nin en çok başvurduğu, “İncil’de Hristiyanların dua etmesi emredilen tek millet İsrail oğullarıdır. Çünkü İncil inancımızın pusulasıdır ve biz ondan yazılan herşeyi yapmakla yükümlüyüz. Yahudi karşıtı bütün herkes cehennemde sonsuza kadar cezalandırılacaktır.” Bu söylemlerini her gün kendilerine ait tv kanalında tekrar etmesinin yanında, Jerusalem Countdown adında kitabı ile okuyuculara ulaştırmayı hedefliyorlar. Sitesinde (www.jhm.org) girerseniz, İsraili desteklemek için hazırladıkları içeriğin yanında kullandıkları resimlerle bu konuyu çok bariz anlayabilirsiniz.
evanjelist

Kamuoyunda bu kadar destek alan İsrail’in yaptığı herşey neredeyse doğru kabul edilirken, aksini iddia edenler şiddetli şekilde cezalandırılıyor. Bu cezalandırma halk önünde küçük düşürülmeden, Mel Gibson gibi kariyerini kaybetmeye kadar birçok örneklerle devam ediyor. Tabi bu desteğin güzel bir yanı daha var. $$$$ İsrail son 30 yıldır Washington’dan yardım alan ülkeler listesinin en başında. Her yıl ekonomik ve askeri yardım adı altında 3 milyar dolar yardım karşılıksız olarak gönderiliyor. Bunun içinde Amerika’da yaşayan yahudilerin ve yahudiler tarafından beyni yıkanmış hristiyanların bireysel ve topluluk olarak yaptıkları yardımlar bulunmuyor.

css.php