İçeriğe atla

Yasam - 2. sayfa

Hyundai Genesis ve Amerika Araba Piyasası

Kimsenin düzenine tüy dikmek istemem ama Habertürk saat başı haberlerini beklerken iki dakikada bir “Amerika’nın en iyisi Türkiye’nin en iyisi olmak için geldi” reklamını yapan Hyundai Genesis arabasını gördükçe sabrım taştı. Amerika’da 5 yıl yaşayan birisi olarak şunu açık ve net söyleyebilirim ki, Hyundai Genesis’in Amerika’da bir numara olmayı bırakın, Amerikalılar arasında “adı bile duyulmuş” değil.

Amerika araba piyasasını anlatmak için şunları söyleyebilirim. Amerika yapımı arabalar (Ford, Chrysler v.b.) gibi arabalar burada orta direk diyebileceğimiz halk arasında hem “Made in USA” olması hem de ödeme kolaylıklarından dolayı rağbet görüyor ama bunun yanında en çok saygı gören ve rağbet gören arabalar Japon arabaları. Honda, Nissan, Toyota ve bu markaların lüks klası sayılan Acura, Infiniti ve Lexus çok rağbet gören ve bir nevi altın gibi değer kaybetmeyen markalar. Örneğin 15-20 bin dolara alıp, üstüne 50 bin km. koyup 3-4 yıl sonra 2-3 bin dolar değer kaybedip tekrar satabileceğiniz tarzda arabalar. Onun için yabancılar da dahil birçok kişi Japon arabalarını hem değerini kaybetmemesinden hem de yedek parça kolaylığından dolayı tercih ediyorlar.

Bunun yanında Kore markaları sayılan ve piyasaya girdiklerinden beri dikiş tutturamayan Kia ve Hyundai markaları var. Bu markalar nedense hüsn-ü kabul görmemiş, kaliteli arabalar olmasına rağmen 15-20 bin dolara aldığınız yeni bir Hyundai yada Kia arabası, satmaya geldiği zaman yarı fiyatına geriliyor. 10 binli dolarlara (20 bin dolara aldığınız arabadan bahsediyorum) hatta daha altına da düşüyor. Çünkü Amerikalılar Hyundai, Kia gibi arabalara rağbet etmiyor. 2008’den beri Hyundai ve Kia hem modellerinde hem de ödeme kolaylıklarında çok büyük atılımlar yaptılar ama trafiğe çıktığınız zaman bu değişikliği halen hissedemiyorsunuz.

Amerikadaki ayağı böyleyken, Türkiye’de Hyundai Genesis için “Amerika’nın en iyisi Türkiye’nin en iyisi olmak için geldi” demek ne kadar ahlakidir ve dürüsttür sizlere bırakıyorum.

Nette bulduğum bir Hyundai Genesi açıklamasını da alta örnek olarak ekliyorum.

Kuzey amerika’da önde gelen otomobil markalarını geride bırakarak yılın otomobili seçilen Genesis lüks otomobil dünyasına yeni bir boyut katıyor.Her yönüyle konfor, performans ve güvenlik açısından en üst noktada tetnolojilleri sunan genesis ‘in yaratacagı pires tije seyirci kalmayın…

Türkiye ve Amerika toplumlarının kısa bir biyopsisi

Garip bir dönemden geçiyoruz, garipliklerin önü var sonu yok. Bu yazıda uzun uzadıya köşe yazarları gibi esameler yürütmek istemiyorum. Daha faydalı olacağına inandığım, düşüncelerime temel oluşturan birkaç temel bakış açımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu temel açıları hepimizin benimsemesi ve halk olarak bu bilinçte olmamız bence çok faydalı olur.

-İki kişinin bildiği sır değildir. Bir milletin gözünün önünde çevirilen bir tiyatro hiç sır değildir. Olayların sır olmamasını ve aleni bir şekilde yapılmasını isteyenler olmasa, ilgili ve alakalı kişilerin “kafasına sıkılarak” “intihar süsü”, bu kişiler mercedesleriyle giderken “kamyon altına alınarak” “trafik kazası süsü” gibi yabancısı olmadığımız senaryoları şimdiye kadar birçok kez oynamışlardı.
-İstihbari mevzularda “bir doğru elli yalan” ile söylenir. Doğru ve yanlış ayırt edilemez hale gelene kadar buna devam edilir.
-“Dilini, dinini ve tarih bilincini kaybetmiş bir millet yok olmaya mahkumdur.” Mustafa Kemal
-Hazırdan beslenmeye alışan, hazır üzerinden geçinen ve hiçbir çalışma çabası sarfetmeyen toplumlar önce benliklerini sonra egemenliklerini son olarak da vatanlarını kaybetmeye mahkumdurlar.
-Birbirine kenetlenemeyen, birbiriyle iş yapamayan; yolda, sokakta gördüğü kişilere bırakın selamı güleryüz bile göstermeyen, muhatap olduğu herkesle savaşırcasına diyaloglar yürüten bir toplumun iletişim damarları kurumuştur.

Amerika’da yaşadığım 5 yıl sürecinde üsttekilerden ilk ikisi hariç, toplum ahlakını ilgilendiren şeylerin hepsinin Türkiye’dekinden tam tersi şeklinde yapıldığını gördüm.

-Amerikalılar dillerine aşıklar. Ne duyarlarsa onun Amerikancasını üretmeye bayılıyorlar, hobisi sadece kelime bilimi olan kişilerin özel radyo programları var. Adamlar oturup bir fiilin, sıfatın hangi bölgeden çıktığını, nasıl bir durumu tasfir etmek için çıkartıldığını teker teker irdeliyorlar ve bunun tarihini bilmekten, kullanmaktan büyük gurur duyuyorlar. Biz ise kendi dilimizde öğrendiğimiz 250-300 kelimeyle birbirimizle iletişim kurmaya ve kendimizi tam manasını bilmediğimiz yabancı tabirlerle ifade etmenin peşindeyiz.

-Eğitim düzenleri içinde ne kadar ortalama bir amerikalı cahil de kalıyor olsa, din bilgisi olarak hiç azımsanmayacak kadar bilgiye sahip oluyorlar. Bizdeki “sübhaneke ve cuma namazı” kültüründen çok daha öte, şu ana kadar benim konuştuğum Amerikalıların en ortalaması bile “bible’ı” incili birkez okumuş. Bizim en dindarlarımız bile Fatiha suresinin manasını bilmiyor.

-Tarih dedikleri şey 200 yıl diye dalga geçeriz. Ama bundan 10 yıl önce olmuş olayı tekrar tekrar anıp “geleneksel” hale getiriyorlar. Hani bizim “1. geleneksel türk pikniği” var ya, burada bunun sayısız örneği var. Geçen senelerde iki kez yaptıkları birşey varsa bu artık gelenek olarak kabul ediliyor ve aynen devam ediliyor. Bizde ise dağınıklık, düzensizlik ve gelenek / göreneklerine bağımlı olmamak en gavurcasıyla “cool”, en türkçesiyle “matah” birşey sayılıyor.

İmrendiğim ve bizde olmamasından büyük efes duyduğum birşey daha yapıyorlar. Bazı radyolar örneğin her sabah “ölmüş askerlerine 1 dakikalık saygı duruşu” veya onları selamlamayla açıyorlar. Osmanlı ve Türk milleti olarak sanırım bizler kadar ecdadında şehit olan başka bir toplum bu dünyada yoktur. Ama bizim radyolarımız en saçma selamlar ve soytarılıklarla başlar. Bizim şehitlerimiz anılmayı hiç mi hak etmiyorlar? “Vatan sağolsun” diye bağrına taş basan “şehit ailelerimiz” hiç mi saygı ve minnet hak etmiyor?

-Amerikaya geldiğim ilk sıralarda beni en çok şaşırtan yolda gelen, geçen herkesin selam vermesiydi. Burada 1 yıl kaldıktan sonra İstanbul’a ilk tatile gelişimde, Şikago ve Frankfurt hava alanları üzerinden Türkiye’ye geliyordum. Şikago’da insanlar halen başlarıyla ve sözlü olarak selam veriyorlardı. Frankfurtta uçaktan indim, İstanbul uçağının kalkacağı perona doğru yürürken yine sağda solda birkaç baş ile selam aldım verdim. İstanbul uçağının peronuna bir geldim, kimse birbirinin yüzüne bakmıyor bile. Göz göze gelir gibi olunduğu zaman gözler hemen kaçırılıyor, başka yerlere bakılıyor. Bir peron dolusu insan, “hiçbirimiz türk değilimiz”, “hiçbirimiz müslüman değiliz”, “hiçbirimiz İstanbul’a gitmiyoruz” şeklinde yaklaşık 1.5 saat oturduk. Hiç kimseyle selamlaşmadan İstanbul’a uçtuk.

Amerika ve Türkiye toplumlarının bu yazıya konu olan kısımlarının biyopsisini aldığım zaman elime maalesef gelen kısımlar bunlar. Bu yazıya konu olmayan hiç iyi yönümüz yok mu? Sürüyle. Ama bu kadar temel noktalarda kaybettiğimiz şeylerden sonra başarıya ulaşamıyoruz, dünya toplumları muvazenesinde ilk sıralara oynayamıyoruz.

Cübbeli Ahmet hoca ve Adnan Oktar mevzusu

(Yazının altında bu yazıda yazılan fikirlere muhalefet eden arkadaşların yorumlarını okumadan, onların fikirlerini de değerlendirmeden geçmeyin lütfen.)

Cübbeli Ahmet hoca sanırım Türkiye’de bugünlerde gündemi baya meşgul ediyor. Habertürkde Fatih Altaylı’ya verdiği röportajlar, hem ilim kokuyor hem de bazı kesimleri çok rahatsız ediyor. Bunlardan bir tanesi Adnan Oktar bey ve tayfası. Kendileriyle ilgili bu sitede bundan önce hüsn-ü zan içeren ve “bu kadar yayın yapan ve hizmet etmeye çalışan kimseler iyi insanlar olmalılardır” diye yürüttüğüm mantığı bugün itibariyle yayından kaldırdım. Sebepleri;
Okumaya devam et

Can Dündar O’nla yada O’nsuz

(Güncelleme: Sözleri yazının altında.)

“Şiir gibidir ama şiir değildir” derler ya, öyle birşeyi Can Dündar seslendirmiş. Sözleri ve söyleniş tarzı gerçekten insanın kalbine işliyor. Ben de facebook’da bulduğum bu vidyoyu youtube’a aktarıp, bir de download edilmesi için mp3 haline getirip buraya ekliyorum.

Bu şiir ve vidyo internette youtube’da veya başka bir vidyo sitesinde bulunmuyor, buradan kopyalayacak arkadaşların “kul hakkına” saygı gösterip bu sayfaya link vermelerini talep ediyorum, öbür türlü hakkımı helal etmeyeceğim. Bilginiz olsun 🙂

Can Dündar O’nla yada O’nsuz

Can Dündar O’nla yada O’nsuz Sözleri

Eğer O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz…
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla, o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz…
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin…
O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain…
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor,
O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa…
dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse…
hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse…
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar…
her şiirde anlatılan O’ysa…
her filmin kahramanı O…
her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa…
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa… iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa… eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız… mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken “keşke O anlatsa” diye iç geçiriyorsanız… kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü… özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu… hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız… O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse… ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse… gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine… uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa… dışarıda yer yerinden oynuyor ve “içeri”de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız… kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim… gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa… Her gidişte ayaklarınız “Geri dön” diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla… …

O halde yarın sizin gününüz!..
“Çok yaşa”yın ve de “siz de görün”üz.

Tembellik Yasası

Bu liste çok hoşuma gitti onun için paylaşmak istedim. 🙂 Bu felsefede yaşayan arkadaşlarım olduğu için gözümde onları canlandırıp sabah sabah baya güldüm.

TEMBELLİK YASASI

Madde 1 : İnsanlar yorgun doğar dinlenmek için yaşar.

Madde 2 : Çalışmak yorar.

Madde 3 : Gündüz dinlen ki gece rahat edesin.

Madde 4 : Yatağını kendini sevdiğin gibi sev, içinden çıkamayacağın gibi yap.

Madde 5 : Yarın yapabileceğin işi bugün yapma.

Madde 6 : Bugünün işini yarına bırakma, erteleyebileceğin kadar ertele.

Madde 7 : Dinlenen birini görünce otur ona yardım et.

Madde 8 : Oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak mümkünse oturma.

Madde 9 : Tembellikten kimse ölmemiş.

Madde 10 : Çalışma isteği duyunca bir yere otur isteğin geçmesini bekle. 🙂 🙂

Uzman.tv ve Türkiyede internet kullanımına genel bir bakış

Uzun süredir yazı yazamıyorum ama bugün hatırladığım ve bundan önce yazmak istediğim bi mevzuya değinmek istedim. Türkiye’de internet kullanımı bence şu anda 5 yıl öncesine göre çok güzel noktalara ulaştı. Birçok kişi en azından “email” nedir, “internet sitesi” nedir vesaire gibi şeylere vakıf ve daha da yeni şeyler öğrenme arzusunda. Ama burada bir maalesef diyerek birşey eklemek istiyorum. İnternetin Türkiye’de ve Dünyada nabzını tutan diyebileceğimiz sitelerden, insanımızın hangi sitelere rağbet ettiğine baktığınız zaman bence internetten alınan randımanın çok düşük olduğu ortaya çıkıyor. İnternetin nabzını tutan diye nitelendirdiğim siteler:

  • Alexa.com
  • Google Trends
  • Realist.gen.tr

Örneğin Alexa ilk 100’e baktığınız zaman, listenin başında bütün ülkelerde olduğu gibi arama motorları ve Youtube var. Akabinde en çok ziyaret edilen siteler Gazeteler ve ilk 20’de 4 tane gazete/haber sitesi bulunuyor. Diğer 20’ye bakıyorsunuz, orası da tekrar gazeteler ve haber siteleri ile istila edilmiş durumda. Benim ilk 100’de sayabildiğim 20’ye yakın haber sitesi bulunuyor. Haber almak ve mevzulara yakın olmak güzel birşey ama Haber Siteleri, Medya kaynakları günlük hayatımızda yarayacak bilgi dağarcığımıza hiçbirşey katmıyor, zaman israfından öteye gitmiyorlar. İncelemeye devam edersek, ondan sonraki 20’lerde Türkiye’nin yüz karası olan “internet sitesi engellemelerinin” yansıması olan, tünel ve dns siteleri geliyor.

Alexa’nın listesinde beni en çok sevindiren, alışveriş, banka ve devlet sitelerinin sitelerinin 5 yıl öncesine göre çok daha üst sıralarda yer alması. Bu sitelerin üst sıralara çıkması aslında internetten faydalanıldığının ve işe yarar hale getirildiğini gösteriyor.

Bir güzel sevindirici şey ise, Türkiye internetinin bence en lüzumsuz sitelerinden bir tanesi olan www.itiraf.com’un artık ilk 100’den silinip gitmiş olması. O saçmalığın yerine doğru dürüst genç fikirlerin paylaşıldığı; ekşi sözlük, uludağ sözlük, azbuz.com, blogcu.com gibi sitelerin gelmesi ve kişilerin gerçekten kayda değer, arandığı zaman okunmaya değecek fikirlerden oluşan online kütüphaneler oluşturması çok umut verici.

Realist.gen.tr’yi bu liste içinde zikretmemin en büyük nedeni, günlük 1 milyonun üstünde bir ziyaretçi kümesini sayması ve bunun sonuçlarını göstermesinden kaynaklanıyor. Bir nevi canlı nabız tutma gibi birşey oluyor. Onların listesine baktığınız zaman tabi haber sitelerini görmemiz mümkün değil ama orada da film, sinema ve vidyo siteleri başı çekenlerden.

Başlıkta bahsettiğim uzman.tv ‘ye gelmemiz gerekirse. Bence uzman.tv Türkiye internet kullanıcıları için yapılmış EN BÜYÜK hizmetlerden birisidir. Web 2.0 ödülü verilecek dense şahsen sanırım önümüzdeki 5 sene daha iyi bir proje çıkmadığı müddetçe uzman.tv yapımcılarına verilmesini önerirdim. İnternete yeni başlamış kişilerden tutun, sağlık, sanat, müzik, estetik, spor her türlü konuda işin uzmanlarından bilgiler almanın ve buna ücretsiz ulaşmanın bence değeri biçilemez. Youtube’da bu tür vidyolar bulmak kolay ama bunların %90’ı ingilizce. İnternet explorer ve diğer internet tarayıcıları hep Amazon.com, cnn.com gibi sitelerle birlikte geliyor. Türkçe internet tarayıcısı yapılsa uzman.tv, ekşisözlük, wikipedia türkçe versiyonu gibi sitelerin internete başlayan herkes tarafından ziyaret edilmesini arzu ederdim. Uzman.tv’nin Alexa ilk 100 listesinde olmaması bence üzücü ama bu bizim yakınlarımıza ve arkadaşlarımıza o siteyi tanıtmayacağımız ve bu kişilerin de bu harekete en azından ziyaretçi olarak destek olmalarını sağlamayacağımız manasına gelmiyor.

Dünya Telekom ile Türkiyeyi Aramak

Dünya Telekom Amerikada yaşayanların çoğunlukla kullandığı bir VoIP firması. Ben de 1 – 1.5 yıldır Türkiye’yi bu firmayı kullanarak arıyorum. Buradan önce New York veya diğer çıkış yerlerindeki telefon numaralarını arıyorsunuz, oraya bağlantıkdan sonra da Türkiyede görüşmek istediğiniz numarayı arıyorsunuz. Bir nevi matrix filmi gibi 🙂

Cep telefonunuzdan yada iş yeri telefonunuzdan -> Dünya Telekom -> Oradan Türkiyede aranmasını istediğiniz numarayı çeviriyorsunuz -> Dünya Telekom Türkiye bacağı (Türkiyede anlaşmalı oldukları telekom firması)-> Aradığınız numaraya bağlantı

Böyle bir formülden sonra dünya telekom sizi birbirinize bağlıyor. Görüşmeler kaydediliyor mu? Bunlar bir yerlerde tutuluyor mu v.s. bilmiyoruz. Zaten bu yazıyı da “biri bizi dinliyor” muhabbeti yapmak için yazmıyorum. Bu yazıda Dünya Telekom’a gönderdiğim eleştiri emailini yayınlıyorum çünkü gerçekten bu tembellikten bıkkınlık geldi. 2 sene boyunca bir telekom firması hiçbir yenilik yapmaz mı? Bu firma, Amerikadan Türkiye’ye arama hizmeti veren 2-3 tane firmadan bir tanesi dolayısıyla Amerikadak yüz binlerce TC vatandaşına hitab eden ve bundan bir sürü paralar kazana bir firma. Kandillerde ve özel günlerde promosyon diye kartları ucuzlatıyorlar, başka hiçbirşey yok. Altta yazan mesajımı okuyun, siz de bana hak vereceksinizdir. Mesajıma tahmin ettiğiniz gibi bir cevap gelmedi. Arıza müşteri moduna bağlamak istemiyorum ama Türkiye’yi aramak için Dünya Telekom a bağımlı olduğunuzu düşünün. Telefonunuzdaki en basit şu fonksiyonların bu firma tarafından sunulmasını talep etmez misiniz?

– Favori numara belirleme
– Son aranan numarayı tekrar arama
– Her telefon numarası çevirişinizde 15 saniye hesabınızda şu kadar para kalmış lafını duymak istememe hakkınız??
– Yoğunluk olabilir ama gecenin bir vakti aradığınızda “bilinmeyen bir hata oluştu” diyip küt diye yüzünüze telefon kapatılması??

Dünya Telekom a gönderdiğim mesaj

Kusura bakmazsanız ben eleştirel bir yazı yazmak istiyorum. Bu işten yıllardır para kazanıyorsunuz ama bu hizmeti bizler için daha kolaylaştırıcı şeyler yapmak yerine web sayfanızın arayüzünü değiştiriyorsunuz, charging system’iniz bile aynı, sizin müşteriniz olarak hiçbir yeniliği ve güncellemeyi hak etmiyor muyuz?? 1.5 yildir hizmetinizden faydalanıyorum, “hep aynı kart adam sesi”, “hep aynı format, ‘şu kadar paranız kaldı lütfen numaranızı girin’, numarayı girince yine 5 saniye ‘hesabınızda şu kadar para var’, ‘aradığınız numara meşgul iki kere kare tuşuna basiniz'” koyun gibi bunlari yapalım da siz de çoban olarak bize taze ot verseniz biraz:

-Türkiyeden aradığımız topu topu zaten 3-4 tane hadi 5-6 tane telefon numarası var. Favori listesi oluşturabilsek de 212 li numaranızı aradığımız zaman 2 dediğim zaman Aliyi, 3 dediğim zaman Veliyi arayacak şekilde birşey olsa.

-Bir numarayı aradığım da meşgul çalıyorsa, tekrar tekrar ###### tusuna basip, ayni numarayi 15 defa girmektense, 1’e bassam da sisteminiz hemen otomatik olarak son aradigim numarayi arasa?

-Aynı şekilde 212 li numaranızı aradığımda, her bir aramayı session olarak değerlendirseniz; ilk aradığım numara meşgulse veya bağlanamamışsa “yaw bu adama biz zaten balance su kadar dedik, tekrar tekrar söylemeyelim” desenizde, her seferinde “hesabinizda su kadar para kalmistir” diye kafamizi ütülemese. Zaten hesabimda ne kadar kaldigimi bir önceki arama tesebbüsümde ögrenmisim tekrar dinlememin ne manasi var.

Liste uzun eğer hayata geçirmeyi düşünürseniz daha da yazabilirim.

Lütfen bu yorumları dikkate alınız gerçekten çok yoruldum ve sıkıldım bu hizmet tarzından, daha iyisini yapabileceğinize inanıyorum.

Tesekkürler
Mehmet

Ermeniler yeni bir yasa tasarısıyla atağa geçiyor

Bundan önce defaatle yazdığım gibi Ermeni yasatasarısıyla ilgili yine önceden önlem almamız için uyarılar yapmaya devam ediyorum. Yeni hükümet ve Obama’nın gelişi ile Amerikadaki Ermeniler fecaat derecede galeyane gelmiş ve bize göre onlarca belki yüzlerce kez daha organize bir şekilde Amerika senatosunu sıkıştırmaya başlamışlardır. Ermenilerin çoğunlukta olduğu California eyaleti senatörleri yeni bir yasa tasarısıyla, olayları anlamaya çalışan Obama’ya saldırmayı planlıyorlar.

Pan Armenian” adı altında çıkan ingilizce ermeni yayınlarının geçen haftaki bütün yayınları Türkiye, Türkiye’nin dış politikaları ve sahte Ermeni soykırımı üzerineydi. Bugün itibariyle başlıklar biraz değişmiş olsa da, Türkiye ile ilgili yazdıkları okuduğunuz zaman, açıkca görebilirsiniz ki “tek amaçları ermeni yasatasarısını geçirtmek ve Türkiyeyi mahkum etmek”. “Ne halleri varsa görsünler, lanet olsun Amerikaya” gibi gösterilen bir tavır eskiden beri bize birşey kazandırmadı. Şimdinin ve geleceğin Türkiyesini omuzlayacak gençler olarak ülkemizi, en demokratik bir şekilde savunmalıyız.

Bunun için bizim yapmamız gerekenler çok basit. Turkish Coalition of America (Amerika’daki Türk Koalisyon grubu) sitesi çok güzel bir email uygulaması hazırlamış. Bu uygulamada tek yapmanız gereken, sağ taraftan senatoya ve kongreye göndermek istediğiniz hazır mesajları seçip, alttan isim ve adresini ekleyip Send Message’e tıklamak. Bunu ingilizce bilmeseniz bile çok rahatlıkla yapabilirsiniz. Burada gönderilen mesajlar kadar gönderme sayısı da çok önemli. Ermeniler milyonları bulan nüfuslarıyla burada 70 milyonluk bir milleti töhmet altında bırakmayı başaramasalar da en azından gündeme alınmasını sağlıyorlar. Biz niye aynısını yapamıyalım? Bunu ingilizce bilen bilmeyen bütün arkadaşlarınıza göndererek duyurarak, web sayfasından haberdar edelim ve gönderilmesini sağlayalım.

Giden mesajların hep tek düze olmasın diye yazdığım mesajı da alta ekliyorum.

I strongly disagree with politicians and governments to make decisions on behalf of one nation or another. History is the job of historians and there hasn’t been enough research on this subject said by many. These so called researchers who are pushing you in the name of Armanian genocide, haven’t even checked the soils of Turkey and beneath the soil to find out if there were ‘mass killing’ which could be mentioned as genocide. They haven’t even checked Ottoman records which are available in public. France, Russia and Armania have not opened their records to world. So how come will you be able to pass legislation on a half baked genocide allegations?

If you have the power to judge the nations, you have not even prosecuted Armanians who have killed villages after villages not 100 years ago but 15-20 years ago in Azerbaijan. Same as Serbians who have killed Bosnians in eyes of Europeans under camera shots.

This bill is totally against humanity and justice. I strongly urge you NOT to pass this bill and definitely vote against it. I believe you will hear the voice of me as a tax payer and many others who believe in American justice and equality.

TCA’de gelen uyarı mesajı da şu şekildeydi:

The Armenian lobby and its supporters in Congress have announced that Representatives Adam Schiff (R-CA) and George Radanovich (R-CA) along with Armenian Caucus co-chairs Frank Pallone (D-NJ) and Mark Kirk (R-IL) are introducing another “Armenian Genocide Resolution,” similar to the resolutions in previous years. The Armenian National Committee of America is asking Armenian activists to urge their representatives to become “co-sponsors” of this legislation.

This is the time for Turkish Americans and friends of Turkey to push back. Once a member of Congress signs on as a co-sponsor, he/she makes a near commitment to vote for it. NOW is the time to contact your member of Congress and warn him/her NOT to co-sponsor and NOT TO VOTE for this resolution, if it is introduced. A strong reaction from our community NOW is crucial.

TCA also urges all Turkish Americans to contact their community organizations and take the lead to activate the Turkish American grassroots by visiting members of Congress and their staff in their district offices with small groups and raise their concerns and objections on the issue. TCA, ATAA, FTAA and many other organizations are here to provide guidance to your local initiatives. Factual information, such as articles by historians and other documents on the subject can be found on these organizations’ websites.

Acısıyla tatlısıyla 3 yıl

3 yıl önce bu siteyi kendi halimde karaladığım birkaç notu yayınlamak için açmıştım. Bi de kendi adıma bir domain olsun, email almak için kullanırım gibi düşüncelerim vardı ama sonrasında “blog” denilen bir dünya ile tanışıp “rss” denilen bir okuma biçiminden haberdar oldum. Bu nokta gerçekten internete bakış açımı değiştirdi ve geliştirdi. Artık kendi istediklerimi okuyor ve daha güzeli hiçbir efor sarfetmeden yeniliklerden haberdar ediliyordum. Bardağın dolması ve damlaması gibi bir noktada yazı yazma isteği, okuduklarınızı başka kimselerle paylaşma arzusu ile blog yazmaya başladım. Google analytics’ten bugün şöyle geriye doğru bir bakıyım dediğimde aslında güzel birşeyler olduğunu, takip edilmek, yazdıklarımın düşünen zihinlerde birkaç nokta ve virgül oluşturduğunu hissetmek gerçekten insanı mutlu eden birşey. Bu süre zarfında beni mahkemeye vermekle tehdit eden “gazeteci yazarlar”, bazı dini liderler ve en sonuncusu bir protez saç firması. Diğerlerinin yapamadığını başaran protez saç firması mahkemeden karar çıkartıp siteyi 6 ay gibi bir süre kapattırdı ve aleyhimde 10 milyarlık manevi tazminat davası açtı. Bu dava halen sürüyor ve hangi süreçte olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yok. Ama sağlık olsun, özgür olmak Türkiye gibi mafya cenneti bir ülkede 10 milyar ile satın alınması gereken birşeyse, onu da veririz. Şeriatın kestiği parmak acımaz ama Fransız basması bir hukuk sisteminin, Kenan Evren tokmaklı bir anayasanın kestiği parmak çok acır. Çünkü haksızdır, adaletsizdir, kanunsuzdur ama sağlık olsun.

Velhasıl bu kadar martavaldan sonra 2006’nın martından 2009’un ocağına kadar siteyi ziyaret edenlerin sayısını buradan sizlerle paylaşmak istedim. Bunu yayınlarken “bakıııın ne kadar ünlüyüm” şeklinde bir mağrurlanmadan çok bu siteyi takip eden “size” yalnız değilsiniz mesajını vermek istedim.

1,179,855 kişi ziyaret etti
1,490,439 toplam ziyaret sayısı
1,179,855 mutlak tekil ziyaretçi sayısı

Amerikadan Türkiyeyi Aramak

Malum sitenin adını “Amerika’da Birgün” olarak yeniledim. Gündemi de biraz Amerika’da yaşam ve Amerika’da yaşayanların hayatını kolaylaştırmak yönünde kullanmak istiyorum. Bundan önce ucuz uçak bileti, türkiyeye para göndermek gibi konularda yazmıştım. Bu seriye bir tane daha halka ekleyelim.

Amerika’dan Türkiye’yi aramak için birkaç alternatifiniz var. Bütçenize, ailenizin Türkiye’de nerde yaşadığına ve aldığınız servisin ses kalitesine göre bunlar değişiyor.

1- İnternet üzerinden Amerika’dan Türkiye’yi VoipBuster kullanarak aramak:
Amerika’ya ilk geldiğim sıralarda mali durumum çok kötü olduğu için telefon alma imkanım bulunmuyordu. Neredeyse her yerde 1 yada 2 tane şifresiz kablosuz internet bulma imkanı olduğu için voipbuster denilen program imdadıma yetişti. 2005 yılında skype ile çekişmeye çalıştıkları için Türkiye’yi aramalar ücretsizdi. Şu anda dakikasına 3 cent alıyorlar. Voipbuster’ı kullanabilmek için öncelikle web sayfalarından üye olmanız gerekiyor, sonra da yazılımı bilgisayar kurmalısınız.

Voipbuster’ın birkaç güzel özelliğinden bahsetmek istiyorum. Birincisi, Amerika içindeki cep telefonu / sabit hat bütün aramalar ücretsiz. Türkiye’de ailenizin internet bağlantısı ve mikrofon düzeneği varsa, bu programı kullanarak sizi ücretsiz de arayabilirler. Türkiye’den arandığı zaman ses kalitesi biraz kötü olabiliyor ama ucuz etin yahnisinden şikayet edilmez. Hele bu et ücretsiz olursa 🙂

Voipbuster’ın ikinci güzel özelliği, Amerikadaki cep veya sabit telefonunuzu sistem vasıtasıyla sorgulatarak, numaranın size ait olduğunu tespit ettirebilirsiniz. Böylelikle bundan sonra yapacağınız görüşmelerde, aradığınız kişilerde sizin numaranızın çıkmasını sağlıyorsunuz.

Voipbuster’ın üçüncü güzel özelliği, çok uygun fiyatlara sms atabilmeniz. En son kullandığımda sms başına sadece 1 cent alıyorlardı. Amerika’da sms’in adeti başına 25-30 cent fiyatlandırıldığını öğrendikten sonra bu çok uygun geliyor. Ayrıca gönderdiğiniz sms’leri 1 yıl öncesinde bile olsa sistemden okumanız mümkün.

Voipbuster’ın dördüncü güzel özelliği, Phone2Phone yani yazılım kullanmanıza gerek kalmadan iki telefonu birbirine bağlaması. Bunun için web sayfasına girmeniz ve önce kendi numaranızı sonra aramak istediğiniz telefon numarasını yazmanız yeterli. Sistem otomatik olarak önce sizi arıyor, sizi bağladıktan sonra karşı tarafı arıyor ve ikinizi birbirinize bağlıyor. Bu özellik bilhassa bir arkadaşınızın Türkiye’yi aramasına yardımcı olmaya çalıştığınız sıralarda çok faydalı. Tabi tek kötü tarafı var, ücreti. Sistem hem sizi hem karşı tarafı aradığı için, Amerika için de olsanız bile sizden 3 centten daha fazla ücret kesiyor. Acil durumlar da kullanılabilecek bir özellik diyelim.

2- Amerika’dan Türkiye’yi aramak için ikinci alternatifiniz telefon kartı:
Türkiye’yi aramak için kaliteli ses hizmeti sunan birkaç türk firması var. Bu firmaların haricinde birçok firma var ama benim şu ana kadar kullandığım mezun.com, Dünya Telekom ve Tulumba telefon kartları var. Bunlardan en uzun süreli kullandığım Dünya Telekomun hizmeti oldu. Güzel tarafı internet üzerinden hesabınıza kaydettiğiniz kredi kartı numaranızla her an yükleme yapabiliyo imkanı olması. Bütün telefon kartların da bu ortak aslında. Bir diğer ortak özellikleri, telefon numarası tanımlama imkanı sunmaları. Dolayısıyla cep telefonunuzu sisteme tanımladığınız zaman sadece 212 ‘li numaralarını çevirmeniz yeterli. Sistemlerine bağlandıktan sonra tek yapmanız gereken Türkiye’de aramak istediğiniz numarayı girmek. Bu sistem Voipbuster’a göre daha pahalı. Dakikası yaklaşık 7 cent’e geliyor. 10 dolarlık telefon kartıyla İstanbul ve Ankara sabit numaralarıyla yaklaşık 140 dakika görüşebiliyorsunuz.

Telefon kartı satan firmaların aslında sistemlerinde yapabilecekleri çok güzel bir eklenti var. Bunu da bahsetmeden edemiyorum. Amerika’da yaşayan türkler olarak en çok aradığımız kişiler aile efradımız. Anne baba ve kardeşlerimiz. Dolayısıyla favori telefon numaraları belirleme gibi bir imkan sunsalar, her seferinde telefon numaraları çevirmek yerine 1 – 2 – 3 gibi bişeyler belirleyerek hayatımızı çok kolaylaştırabilirler.

3- Amerika’dan Türkiye’yi aramak için üçüncü alternatif Vonage:
Vonage, internet üzerinden VoIP ile telefon hizmeti kullanılmasını sağlayan bir telekom firması. Bu firmanın diğerlerinden farklılaşmasını sağlayan en büyük özelliği, tüketiciye paket çözümler sunabilmeleri. Paket çözümlerden neyi kastettiğimi alttaki resimle örneklendirmek istiyorum.
Vonage

Resime bakarsanız modem gibi gözüken arkadan kablolar giren bir cihaz görüyorsunuz. Kendilerinden hizmet satın aldığınız zaman size böyle bir cihaz veriyorlar. Bu cihazın arkasına 2 tane kablo takmanız yeterli. Kavuniçi kablo internet kablosu, gri kablo telefon kablosu. Bu kabloları taktıktan sonra artık dünyanın neresinde olursanız olun Amerika’da kullanılan dahili bir telefon numarasına sahip oluyorsunuz.

Nasıl yapıyorsunuz? Vonage’a telefon açıp bu hizmetten faydalanmak istediğiniz belirtiyorsunuz. Kendileri size yaşadığınız yeri soruyorlar, ona göre telefon kodu seçiyorlar. Ondan sonra sahip olabileceğiniz telefon numaralarını size söylüyorlar, aralarından bir tanesini seçiyorsunuz. Seçimi yaptıktan sonra, hizmet paketlerini anlatıyorlar. Örneğin Amerika içi sınırsız görüşme imkanı sunan bir paketleri var şu anda $25. Veya aylık 100 dakika Amerika içini arama limitli, sınırsız çağrı alabilme imkanı sunan bir servisleri var $10. Ben bunlardan bir tanesini alıp Amerika’dan, Türkiyedeki aileme gönderdim. Türkiye’de tek yaptıkları benim gönderdiğim kavuniçi cihazı internete bağlamak, telefon kablosunu da arkadan takmak. 3-4 dakika içinde beni arayabilir hale geldiler. Ailem benimle görüşmek istediği zaman beni Amerikadaki numaramdan direk arayıp, kendilerini geri aramamı istiyorlar. Sanki Amerika içini arıyormuş gibi numarayı çevirip kendileriyle ücretsiz görüşüyorum. Ses kalitesi de üstte bahsettiğim alternatiflere göre fevkalade diyebilirim.

Özetlemek gerekirse, eğer sadece bir yer ile çok sık görüşüp, diğerleriyle bayramdan bayrama görüşüyorsanız, Vonage’ın 10 dolarlık servis paketlerinden alıp, kalanını da Voipbuster veya telefon kartı alarak yapabilirsiniz. Telefon kartlarıyla ilgili, Dünya telekom genelde resmi ve dini bayramlardan hemen 1 gün önce kampanyalar düzenliyor. 30$ lık kart alana 30 dakika bedava, 50$ kart alana 60 dakika bedava, 100$ lık kart alana 100 dakika bedava şeklinde. Eğer çok sık telefon kartı kullanıyorsanız bu kampanyalardan birini bekleyip, biraz daha kazanç sağlayabilirsiniz.

Özet bir tablo vermek gerekirse:
Voipbuster ile Amerika’dan Türkiye’yi Aramak — dakikası 3 cent
Telefon kartıyla Amerika’dan Türkiye’yi Aramak — dakikası 7 cent
Vonage ile Amerika’dan Türkiye’yi Aramak — aylık sabit 10$ + Amerika’daki telefonunuzdan harcayacağınız dakikalar

Mezun Calling Card Fiyatları Dünya Telekom Fiyatları Tulumba Telefon Kartı Fiyatları
Istanbul 9.9 c
Ankara 9.9 c
Izmir 9.9 c
Adana 9.9 c
Antalya 9.9 c
Bursa 9.9 c
Diyarbakir 9.9 c
Erzurum 9.9 c
Sivas 9.9 c
Trabzon 9.9 c
Mobile 19.9 c
Diğer şehirler 13.9 c
Amerika Kanada ve dahil erişim numaralarının bulunduğu ülkelerden
İst.Ank.İzmir 6.9¢ 8.4¢
Diğer İller 6.9¢ 8.4¢
Cep Tel 16.9¢ 18.4¢
Amerika 3.9¢ 5.4¢ (Türkiyeden)
Almanya 4.9¢ 6.4¢
Adana 0.0699
Ankara 0.0699
Bursa 0.0699
Izmir 0.0699
Konya 0.0699
Antalya 0.0699
Istanbul 0.0699
Kayseri 0.0699
Cep Telefonu 0.1799
Diğer şehirler 0.0899

Türkiye’de İnternet Kullanmak

Alexa.com’u bundan önce duymadıysanız tek bir ifadeyle söylemek gerekirse “internetin reyting ölçeri” diyebiliriz. İnternete bağlı bilgisayarlara yüklenmiş yazılımları sayesinde, internet her açıldığında kullanıcının ziyaret ettiği sitelere isim, yaş, cinsiyet v.s. belirtmeden (ilk yüklediğinizde tanımlayabilirsiniz) tamamen anonim birşekilde tutan ve bunu websayfaları aracılığıyla dünyaya duyuran bir sistem.

Bu sistemde ülkelerden en çok hangi siteye girildiği, hangi sitelerin en çok ziyaretçi aldığı gibi bilgileri almak mümkün. Bu rakamlar gerçek rakamlar değil tahmini olarak, bu yazılımı kullanan denek grubundan çıkılarak bulunan rakamlar. Başka bir vesileyle Türkiye’den en çok ziyaret edilen 100 sitenin listesine bakıyordum. Listede arama motorları, gazeteler, email portalları şeklinde gidiyor liste. Websitesi yasaklama rezaleti çıktığından beri 1000’in üstünde site yasaklayan Türkiye’nin, internet karnesinde 2 tane websitesi daha girmiş. Ktunnel.com ve Vtunnel.com 2 sitede engellenen sitelere girmek için kullanılan köprü siteler. Burda bir paradoks daha var, bu yazıyı okuduğunuz sonofnights.com sitesi de Türkiye’de kapatılmış durumda. “Bu siteye giriş mahkeme kararıyla engellenmiştir”

İran’a benzemiyeceğiz, İran şöyle gerici böyle gerici diye hakaret ediyoruz ama İran rejiminin yaptığının aynısını Türkiyedeki gericiler her alanda uyguluyorlar. İran rejimi; Amerikan propogandası yapan siteleri blokluyor, +18 sitelerine girişi engelliyor, takip ediyor ve cezalandırıyor. İran rejimi sokakta gördükleri başörtüsüz kadınları cezalandırıyor, devlet kurumlarında başörtüsüz çalışmaya izin verilmiyor. Türkiye başörtüsü takanları yasaklıyor. Liste uzayıp gidiyor, işin garibi Türkiye’de benzinin litresi 3-4 YTL, İranda 50-100 KURUŞ. İran nükleer araştırma merkezleri kurmuş araştırma yapıyor, Türkiye Amerikada tamir edilmesi için F16’larını gönderip, para ödüyor.

Bakan Binali Yıldırım bey, “YouTube’un kapanmasına sebep sitenin başındakilerin gerekli hassasiyeti göstermemeleridir. Bu videoyu kaldırmamakta ısrar etmeleridir. Onun sebebi budur. Kaldırılmadan hiçbir şekilde açılmaz. Yasalar çok açık.” diye açıklama yapıyor. Türkiye’de komik traj yapalı yüzyıl oldu onun için gülmüyoruz ama milletini süründüren bir hukuk düzeni nasıl Cumhuriyet oluyor ben algılıyamıyorum. İran da bir cumhuriyet. Afrikadaki birçok ülkede cumhuriyet. Herhalde bu cumhuriyet kötü bişey olsa gerek, çünkü ya bu düzen halkın kendi kendine narşist bir şekilde zulmettiği bir düzen yada çuvaldızı eline geçiren birkaç terzinin halkı şişlediği bir sistem. Bir üçüncüsü yok. Kendi halkını yasaklara boğan bir sistemde esir olmak ve daha da kötüsü bunun farkında olmamak çok acı.

Laiklik ve Cahillik

Anayasa mahkemesinin başörtüsüyle ilgili gerekçeli kararını okuyordum. 42 sayfalık metinde, medya önünde konuşan patavatsızlardan tutun, meclise girmeden önce paçalarından cehalet akan milletvekili müsvettelerinin konuşmaları bile “gerekçe” olarak sunulup, kararı bağlarken de bunların halkın ve toplumun huzurunu bozacağı şeklinde ifade edilmiş. Alta ekleyeceğim bu ifadeleri gördükten sonra insan beyninin kıvrımlarını ovuşturan bu fikirlere sahip insanların, baz aldıkları “huzur” tabirine aslında ne kadar uzak olduklarını görüyorsunuz. Bir avuç huzursuzun huzuru kaçmasın diye; özgürlük, laiklik, insan hakları, inanç özgürlüğü ve aklınıza gelebilecek bütün modern kavramlar bir an siliniveriyor. Bunlara faşist desen faşist değiller, komunist desen komunist de değiller, kapitalist desen kapitalizmin kaynağı Amerikadan bir gıdım anladıkları yok. Bunlara bir isim koymak imkansıza denk. Dine uzaklık olarak laikliği seçmiş dünya üzerindeki mevcut bütün ülkeleri inceleyin. Hindistan bunlar arasında nüfus olarak en büyükleri sonra ABD bunlardan yine en büyüklerinden bir tanesi. Dini inançlara saygısızlık, dindar insanlarla kavgalı olma, insanları dinlerinden ötürü yargılama ve mahkum etme bir tek nüfusu yüzde doksan bilmem kaç müslüman denilen Türkiye’de mevcut.

Evet, gerçekten tek kelimeleyle “hastalıklı” olarak nitelendirilebilecek bu karara uydurulan kulpu altta detaylı halini kopyalayıp yapıştırdım. Anayasa mahkemesini rahatsız eden duruma bir kez daha göz atmanızı rica ederim. Takıldıkları şey: “böylesi sınırsız ve koşulsuz bir kıyafet serbestisi”. Amerikaya gelenler de, Amerikada yaşayanların özgürlüğü sınırsızca yaşamaları, üniversiteye türbanla giden bir hindu ile, kısa şortla giden bir amerikalı bayanın, bunun yanında uzun sakalıyla giden bir arabın, bunun yanında başörtüsüyle giden bir pakistanlı bayan öğrencinin harmonisini gördükleri zaman, yahu biz nereye geldik demelerini yadırgıyorsunuz. Neden mi? İşte sınırsız ögürlük, koşulsuz kıyafet serbestisi bu ve özgür toplumlarda, demokratik insanların yaşadığı medeni ülkelerde olabilecek ortam bunu gerektiriyor ama bizim örümcek kafalı mahkemelerimiz, örümcek kafalı hukukçularımız önüne set kurup, engellemeyi kendilerine “halkın kendi kendini yönetmesi olan cumhuriyetin bekçiliği ve Atatürk’ün ilkelerine sadıklık” olarak nitelendiriyorlar. Toplumsal barışın özgürlüklerin serbest bırakılmasıyla değil, kendi kendini yönetemeyen bir milletin yularını tutup sağa sola çekmekle olacağını düşünüyorlar. peffff

Anayasanın 2 nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devlettir” hükmü yer almaktadır.

Üniversitelerde ve her türlü öğrenim kurumunda kamu hizmetinden yararlananların, dinî amaçlı örtünmesine, dinî ve siyasî üniforma niteliğindeki kıyafetleri giyebilmesine, simgeleri taşıyabilmesine imkân tanıyacak bir düzenleme ise, Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen 1/12 sayı ve 1989 tarihli ve 36/8 sayı ve 1991 tarihli kararlarına göre Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında gösterilen toplumun huzuru, milli dayanışma ….. içinde”, insan haklarına saygılı”, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı”, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan”, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” hususları ile bağdaşmamakta ve bunlara aykırı düşmektedir.

a) 1 ve 2 nci maddelerin Cumhuriyetin Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen toplumun huzuru, millî dayanışma içinde” niteliğine aykırılığı
09.02.2008 tarih ve 5735 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddelerinin dolaylı bir biçimde getirdiği geniş kapsamlı kılık – kıyafet serbestîsinin dinî amaçlı örtünmeyi, dinî ve siyasî üniformaları ve simgeleri de içereceğine yukarıda değinilmiştir.
Böylesi sınırsız ve koşulsuz bir kıyafet serbestisinin ise, toplumsal huzuru ve ulusal dayanışmayı zedelemesi hatta giderek ortadan kaldırması kaçınılmazdır.
Çünkü dinî örtünme amaçlı kıyafetlerin giyilmesinin sınırsız, koşulsuz serbest bırakılması halinde, bu tür kıyafetlerin giyilmesi, kamu yönetiminde ve toplumsal yaşamda ayırımcılığı davet edebilecek; bu tür kıyafetleri giyenlerin giymemeyi tercih edenlere yönelik bir etkileme, baskı, dayatma ve tehdit unsuru haline gelebilecek; örtünen – örtünmeyen, inançlı – inançsız, Müslüman olan – olmayan şeklinde din eksenli ayrışmalar, kutuplaşmalar ve bunlara bağlı olarak kamu düzenini ve huzurunu tehdit edecek gerginlikler ve çatışmalar ortaya çıkabilecektir.
Türbanın veya benzeri türden din kökenli kıyafetlerin ülkemizde artık bütünüyle masum bir alışkanlık ve kıyafet tercihi olmaktan çıkarak (Leyla Şahin dosyasında, Türkiye Cumhuriyeti adına beyanda bulunan dönemin Dışişleri Bakanlığının 19 Kasım 2002 tarihli dilekçede ifade ettiği gibi) kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşıt bir dünya görüşünün simgesi haline gelmiş bulunmasının, bu kutuplaşma ve çatışmaların daha da büyük boyutlara taşınmasına neden olacağı ortadadır.

Aktütün saldırısı ve sorular

Mevzu şehitlerimiz… Onlara ölü demiyoruz çünkü onlar ölü değildirler. Ama bu işlerde biraz gariplik var. Ben sadece garipliğe dikkat çekmek istiyorum, kimseye çamur atmanın hesabında değilim.

Gariplikler bu senenin başındaki sınır ötesi operasyonlar ve yeni gerçekleştirilen Aktütün saldırılarıyla ilgili. TBMM açılışı yaptı ve değerlendirilecek gündemlerin en başında geçen sezondan masada kalan “sınır ötesi operasyon” mevzusu var. Şimdi bir varsayımlar dizisi sunalım. Meclis açıldı, geçtiğimiz cumartesi gerçekleştirilen saldırılar da olmadı ve milletimizin bağrına böyle bir ateş düşmedi. Ekonomiden, hayat şartlarından, siyasi saçmalıklardan canından bezmiş millet “sınır ötesi operasyon” konusunu hatırlar mıydı? Bence hatırlamaz, sessiz sedasız geçip giderdi. Bahsi geçen karakol aylardır aynı şekilde bir vadinin dibinde, kuş yuvası gibi gelin beni taşlayın der gibi yatıyordu ve bu şerefsizler saldırmıyorlardı. Tam mecliste tezkere konuşulacak belki hiç dikkat çekmeden akıp gidecek, bir saldırı düzenleniyor ve Türk askeri tekrar Irak’a giriyor, tekrar F16’lar dere tepe bombalıyor, havancı topları dağları dövüyor. Harcanan bu askeri mühimmat Türkiye yapımı mı? Değil. Bunlardan nemalanan Amerikalı, Avrupalı tüccarlar var. Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesi, savaş ortamına çekilmesi Türkiye’nin menfaatine mi? Değil. Ben burda ne askeri, ne de politikacıları suçlamıyorum ama uyanık olmalıyız diyorum. Bu işte bir pislik var. Bu şerefsiz teröristler her seferinde bile bile, Türk askerinin kafalarında bombalar patlatacağını yaşadıkları halde yine cami duvarına işiyorlar bunu anlamamız gerekiyor.

Deniz Feneri Derneği Mevzusu

Malum Aydın Doğan’ın tazıları av peşinde kıyasıya koşuyorlar. Hürriyet ve Milliyet’ten bahsediyorum… Patronlarının kalemşörleri aldıkları milyarların hakkını vermek için köşelerinden birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyorlar. Aydın Doğan’ın imparatorluğuna dün bu mevzulardan sonra şöyle bir göz attım, Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında bahsettiği “bunlar böyle köşeyi dönüyor” tabiri gerçekten çok doğru. Medya patronları Türkiye’nin gizli baronları olmaya ve milyarlık servetlerini hersene katlamaya devam ediyorlar. Menfaat hesapları, emlak kapatmaları v.s. v.s. bunları zaten medyadan devamlı dinliyoruz ama burada benim dikkatimi çeken ve detayını bilmediğim Deniz Feneri derneğinin durumu ile ilgili “kamuoyuna duyuru” şeklinde bir email aldım. O emailin şatafatlı kısımlarını kesip, konuya şifaen bahsedilen kısmını burada sizlerin dikkatinize sunmak istedim. Demokrasi diye yaygara koparanlar; konuşma hakkı, insanların kendini ifade etme özgürlüğünü hiçbir şekilde gündemlerini almamalarına rağmen kendilerine yapılınca Bodrumdaki tatillerini iptal edip, İstanbula özel jetleriyle gelip kendi televizyonlarından başbakana laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Deniz Feneri Derneği’nin kamuoyu açıklaması neden Hürriyet veya Milliyet gazetelerinden ara sayfalarında dahi yayınlanmıyor? CNN, BBC News gibi gerçek demokrat, gerçek özgürlükçü basın kuruluşları bir haber yayınladıkları zaman, yan kısımlarda bütün tarafların sesine yer veriyor ve kendilerini ifade etme haklarını kullanmalarına müsade ediyorlar. Aydın Doğan’ın tazıları için bu durum geçerli değil tabi.


Deniz Feneri Derneği Kamuoyu Açıklaması

Çalışmalarıyla pek çok sivil toplum kuruluşuna örnek olan Deniz Feneri Derneği yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarından İçişleri Bakanlığı’nın izinleri çerçevesinde bağış kabul etmekte olup; bu çerçevede Almanya’da kurulu bulunan Almanya Deniz Feneri e.V.’den de aynı prosedürler çerçevesinde destek almıştır.

Bu yardımlar dışında söz konusu bu oluşum ile hiç bir organik ilişki söz konusu olmamıştır. Deniz Feneri Derneği’nin yurtdışında şube ve temsilciliği yoktur.

Bazı medya kuruluşlarının Almanya Deniz Feneri e.v. isimli kuruluşla ilgili hukuki sürece dair verdikleri haberlerde Derneğimizin adı, logosu, sloganı, telefonları, lojistik binaları, giydirme araçları, fotoğraf ve filmlerini kullandıkları görülerek, bu medya kuruluşları ihtarlar ile uyarılmışlardır. Uyarılarımızı dikkate almayarak binlerce bağışçımızın derneğimize olan güven duygularını zedeleyici nitelikte yayın yapmaya devam eden bir televizyon aleyhine Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/645 Müt. Sayılı dosyası ile tekzip davası açılmış ve 22.05.2007 tarihli karar ile bahsi geçen televizyon aleyhine tekzip kararı verilmiştir. Uyarılarımıza rağmen aynı şekilde haksız yere gerçeğe aykırı yayın yapan kuruluşlara yönelik hukuk mücadelemiz devam edecektir.

Amerika’dan Türkiyeye Para Göndermek

Malum site Türkiye’de yasaklanmış durumda, ben de fırsat bu fırsat Amerikada yaşayan kişilere yardımcı olabileceğini düşündüğüm konulardan bahsediyim istedim. Konumuz Amerika’dan Türkiye’ye para göndermek. Çok çalıştınız çabaladınız milyon dolarınız var Türkiye’ye göndermek istiyorsanız 🙂 , bakalım alternatiflerimiz neler.

Amerika’dan Türkiyeye Para Göndermek:

  1. Wire transfer ile
  2. Western Union veya Moneygram gibi servisler ile
  3. Türkiye’de şubeleri olan uluslararası bankalarla (Citibank, HSBC ve adını bilmediğim başka bankalar)
  4. Türkiye’ye Amerikadaki bankanızdan aldığınız banka kartını (debit card) göndererek
  5. Türkiye’ye giden bir arkadaşınızla göndermek (ücretsiz 🙂 )

Bu seçeneklerden 1,2, ve 4 seçeneklerini anlatacağım. 3. seçenek hakkında bir bilgim bulunmuyor, 5. seçenek için ise bişey bahsetmeye gerek yok, arkadaşınıza güveniyorsanız paranızı onunla gönderebilirsiniz. IRS’in koyduğu bazı limitler var ama o kadar yüksek meblağlarda para gönderiyorsanız zaten bu sayfayı okumaya ihtiyacınız yok demektir 🙂
1- Wire Transfer ile Amerika’dan Türkiye’ye Para Göndermek

Wire Transfer Türkiye’de kullanılan EFT ile para transferinin uluslarası versiyonu gibi değerlendirebilirsiniz. Bunun için Türkiye’deki bankanın Swift kodunu ve IBAN numarasına ihtiyacınız olacak. Bu bilgileri aldıktan sonra Amerika’daki bankanızın herhangi bir şubesine giderek bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Tabi burada hangi banka sorusu geliyor akla? Araştırdığım kadarıyla Washington Mutual en iyi seçenek olarak gözüküyor. Yalnız Washington Mutual ile para göndermeden önce dikkat etmeniz gereken birşey var. Ne kadar da “Free outgoing wire transfer” deseler de, dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var:

Free outgoing wire transfers worldwide: Wire Transfers: Non-refundable foreign currency exchange charges and intermediary and beneficiary bank fees may apply.

Burada kullandıkları intermediary, yani aracı bankalar. WaMu yurt dışında direk para göndermiyor, arada aracı kurumların hizmetini kullanıyor ve kendileri masraf almadıkları halde bu bankalar 25-30 dolar gibi masraflar kesiyor. Ama yine de diğer bankalara göre en iyi seçenek Wamu olarak gözüküyor.

Wire Transfer’in bir de Türkiye tarafı var. Türkiye’deki bankaların da yurt dışından para transferi politikaları farklı. Örneğin Garanti bankası %.03 yani binde üç masraf alıyor. Diğer bankalarla ilgili Türkiye’deki şubenize telefon açmanızda büyük fayda var. Çalıştığınız şubeye, aylık hesabınızda dönen para miktarına göre size indirim vermeleri mümkün.

Bankların Swift Kodları

Akbank Swift Kodu: AKBKTRIS
Albaraka Türk Swift Kodu: BTFHTRIS
Alternatif Bank Swift Kodu: ALFBTRIS
Anadolubank Swift Kodu: ANDLTRIS
Bank Asya Swift Kodu: ASYATRIS
Citibank Swift Kodu: CITITRIX
DenizBank Swift Kodu: DENITRIS
Finansbank Swift Kodu: FNNBTRIS
Fortis Bank Swift Kodu: DISTRIS
Garanti Bankasi Swift Kodu: TGBATRIS
Halkbank Swift Kodu: TRHBTR2A
HSBC Bank Swift Kodu: MIDLTRIX
Türkiye Is Bankasi Swift Kodu: ISBKTRIS
Kuveyt Türk Swift Kodu: KTEFTRIS
Millennium Bank Swift Kodu: SITETRIS
Oyak Bank Swift Kodu: OYAKTRIS
Sekerbank Swift Kodu: SEKETR2A
Tekstilbank Swift Kodu: TEKBTRIS
TEB Swift Kodu: TEBUTRIS
Turkish Bank Swift Kodu: TUBATRIS
Türkiye Finans Swift Kodu: TAFKBTRIS
VakifBank Swift Kodu: TVBATR2A
Yapi Kredi Swift Kodu: YAPITRISFEX
Ziraat Bankasi Swift Kodu: TCZBTR2A

Kaynak: http://www.bankalar.org/swift-kodları/

2- Western Union ve MoneyGram ile Türkiye’ye para göndermek

Bu seçenek Türkiye’de hemen ilk olarak söylense de kendinize ve paranıza yapabileceğiniz en büyük kötülük bunlarla göndermektir. Hızlı ve güvenilir olması güzel ama bunun için ödeyeceğiniz masraflar astarı yüzünden pahalı dedirtir cinsten.

MoneyGram ile Türkiye’ye para gönderirken bakacağınız ilk şey:

MoneyGram gönderim işlemleri USD, alım işlemleri ise EUR ve USD bazlıdır. Gönderim işlemlerinde gidecek USD miktarı ve masrafları aşağıdaki gibidir:

MoneyGram Para transferi masraf tablosu

-den -e kadar Masraf
0.01 100.00 12.00
100.01 200.00 15.00
200.01 400.00 20.00
400.01 600.00 30.00
600.01 800.00 40.00
800.01 1000.00 50.00
1000.01 1200.00 60.00
1200.01 1500.00 70.00
1500.01 1800.00 80.00
1800.01 2500.00 100.00
2500.01 5000.00 150.00
5000.01 7500.00 250.00
7500.01 9099.00 300.00

Western Union Para Transferi Masraf Tablosu

Gönderilen tutar/USD Komisyon/USD
0,00 – 100 15
100,01 – 200 22
200,01 – 300 29
300,01 – 400 34
400,01 – 500 42
500,01- 750 47
750,01 – 1000 52
1000,01 – 1500 78
1500,01 – 1750 83
1750,01 – 2000 93
2000,01 – 2500 113
2500,01 – 3000 123

Western Union’ın fiyatları genel olarak MoneyGram’dan daha pahalı. Eğer tam emin olmak istiyorsanız Western Union’ın web sayfasında bulundan Customer Service in English — 1-800-325-6000 telefonunu ararsanız, otomatik bir sistem aracılığıyla size telefonda fiyat veriyorlar. Yapmanız gereken tek şey, bulunduğunuz yerin zip kodunu tuşlayıp, sonra da göndereceğiniz ülkenin ilk dört harfini telefondan yazmak (TURK: 8875) sonra göndereceğiniz meblağı giriyorsunuz, nasıl ödeme yapacağınızı belirttikten sonra size masrafın ne kadar olacağını belirtiyorlar.

4- Türkiye’ye Amerikada kullandığınız banka kartını göndermek

Bu konuyla ilgili başka türkçe forumlarda ve mezun.com’da çözüm olarak yazanlar olmuş. Ben de bunu sormak için Bank of America ve Washington Mutual’a telefon açtım. Washington Mutual yurtdışında yapılan her türlü banka kartı kullanımı için %4 masraf kestiğini belirtti. Bank of America’de bu rakamlar, alışverişte kullandığı zaman %3, para çekildiği zaman %1 olarak gözüküyor. Başka bir sitede bulduğum (ingilizcesi altta) bilgilerde bunu doğrular cinsten. Bunun bir de Türkiye’deki bankalar kısmı var. Onlarında masraf uygulayıp uygulamayacakları bahsedilmiyor. Eğer emin olduğunuzdan bir bankadan çekeceksiniz %1 düşük meblağlarda mantıklı gözüküyor.

Chase Bank just initiated this new policy May 1, 2007 and telephoning other banks, I found that most of them do the same. So now, VISA, Master Card, American Express and others charge an additional 3-5% conversion when you use your credit card overseas. and Chase Bank charges an additional 3% on each ATM withdrawal

Sonuç

Benim araştırmalarıma göre yüksek meblağlarda en mantıklısı wire transfer ilke bankalar arası transfer yapmak. Eğer Türkiye’ye banka kartınızı gönderebilirseniz düşük meblağlarda banka kartından Türkiye’deki ATM lerden para çekmek, MoneyGram ve Western Union’ı kullanmaktan çok daha karlı.

İnternet sitesini engellemek

Türkiye’den erişmeye çalışıyorsanız siteye zaten giremiyorsunuzdur. Bunun için bazı çözümler mevcut, onları da ayrı bir yazıyla dile getireceğim.

Ama bir websitesini yasaklamak nasıl birşey ve sonofnights.com neden yasaklandı bunlarla ilgili açıklamak yapmak istiyorum. Sonofnights.com Adnan Oktar hakkında yazdığım yazıya bırakılan yorumların, Adnan Oktar beyin avukatları tarafından tespit edilmesi ve bunun üzerine yasal olarak hareket geçmeleri sonucu Türkiye’den girişe kapatıldı. Aslında teknik tabirlerle engellendi demek doğru olmaz çünkü Türkiye henüz Çin Komunist Halk Cumhuriyetinin ulaştığı noktalara ulaşıp ULUSAL BİR FİREWALL kurmadı. Malumunuz yada haberiniz olmayabilir, Çin dünyada Devlet olarak interneti filtreleyen, halkına sadece istediği bilginin ulaşmasını sağlayan ilk devlet. Bunun eminim tarihte örnekleri yığınladır ama internet gibi insanlığın bildiğimiz tarihinde, insanoğlunun ortaya koyduğu en komplike iletişim aracı üzerinde yasaklama, engelleme ve filtreleme yapan başka bir devlet bulunmuyor. Tabi Çin’in arkasından Türkiye geliyor.

Peki Türkiye’de internet sitelerine erişim nasıl kapatılıyor?

Soru@tib.gov.tr adresine gönderdiğim emailime sağolsunlar detaylı bir cevap yazmışlar. Cevapta da belirtildiği gibi, içinde aklınıza gelebilecek bütün internet sağlayacılarının listelendiği 92 firmayı içeren bir internet sağlayıcısı ordusu tarafından (ADANET ANET, APAZ, AT&T Global, ATAÇ, ATEK Anadolu, AVEA, AYSU-ORBCOMM, BIRNET, BORUSAN Telekom, BT, COMSAT, Çizgi, D.G.N., DATAFON, DEKSARNET, Doga, DORUK, ECZACIBASI Bilisim, EQUANT, Eskisehir Bilisim, FARMANET, Garanti Teknolojinet, HOSPITALITY Services, HSBC Internet ve, ISPRO, ITS TELEKOM Servisleri, IHLAS Net, IKON, ILTEK, INFONET, INTERAKTIF, IRIS, IS NET Elektronik, KABLONET, KABLOSUZNET Internet, KOÇ.NET Haberlesme Teknolojileri,KOMTURK, KRITER Internet Hizmetleri, Maya, MEDITERRANEAN NAUTILUS, MEGA Uluslararasi, METEKSAN NET, MYNET,NET, NETONE,OYAK, PROFILO,Radore Hosting, RAMTEK, SABANCI, SUPER ON-LINE,TEKLAN,TEKNOAS,TEKNOMOBIL,TELNET Telekom,TM,Topaz,TRIO Telekom, TTNET,TURBONET, TURKCELL, Türksat,ULTRA,VITAL,Vodafone) sitenizin DNS bilgisi değiştiriliyor ve ziyaretçilerin sizin sitenizi çözmeleri yerine Türk Telekomun ‘Bu site engellenmiştir’ denilen 212 li bir adresine yönlendiriliyor.


From: “soru@tib.gov.tr” <soru@tib.gov.tr>Bilindiği üzere, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların üzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda belirtilen suçlar kapsamında verilen erişimin engellenmesi kararları, kararı veren hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet Savcısı tarafından gereği yapılmak üzere Telekomünikasyon Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına gönderilmekte ve kararlar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca yerine getirilmektedir.

Fakat bu erişimi engellenme işleminde sadece konusu suç olan soruşturma kapsamındaki ceza mahkemelerinin kararı gereğince internet sitelerinin erişimi başkanlığımızca engellenmektedir.

Bunlar dışındaki (Hukuk Mahkemelerince) erişimi engelleme kararı verilen internet sitelerinin erişimi engelleme işlemleri başta Türk Telekom a.ş. olmak üzere http://www.tib.gov.tr/ES_listesi.html adresinde yer alan
erişim sağlayıcılar vasıtasıyla yerine getirilmektedir.

Sonuç olarak; sorunuz ile ilgili olarak bahse konu kurum/kuruluşlara müracaat etmeniz gerektiği değerlendirilmektedir.

Bilgilerinize…


Peki ben sitemin kapatılmasından dolayı Adnan Oktar’a veya avukatlarına kızmalı mıyım? Şahsen ben onlara kızmıyorum. Siteyi kapattırma nedenleri, başkalarının yazılara bıraktığı yorumlar dahi olsa, benim hiçbir düşüncemi yansıtmıyor dahi olsa, siteyi kapattırmalarına yine de kızmıyorum. Çünkü bu onlara sunulan tek imkan. Türkiye Cumhuriyeti, kafasını kumun içine gömmekle, websitelerine Türkiye’den girişi engellemek ile cezalandırdığını zannediyor, benim kızdığım budur. Youtube’u engelle. Ne oldu? Belki binlerce faydalı olacak vidyo, dünyada olan biteni görme imkanı, yeni bilgiler, görüntüler, insanların kendi başlarına bilgisayar başında hoş geçirebilecekleri vakitlerin hepsini ellerinden aldılar. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin youtube ve youtube üzerinden Türkiye’ye hakaret edenlere cezası mıdır? Yoksa Türkiye Cumhuriyetinin kendi milletini cezalandırması mıdır? Tabiki burada tek mağdur olan ve tek suçu Türkiye’de yaşamak olan, Türk vatandaşları. Benzerliklerin görülmesi açısından bahsetmek istiyorum. Çin, Yahoo ile bir olup kendi milletinden internette Çin Halk Cumhuriyetine karşı birşey yapıldığı öne sürülen kişileri, yakaladı ve hapse attı. Belki de idam etmiştir, onları bilmiyoruz. Yahoo! bundan dolayı şu anda Amerikada mahkeme önünde ve bunun hesabını vermeye çalışıyor. Çin, gazetecilerinin ve kendi vatandaşlarının öncelikli Amerika olarak Avrupadaki sitelere girişini engelliyor. Bu bizim Türkiye’de bildiğimiz DNS manipülasyonu ile değil, resmen Firewalldan IP ve DNS tabanlı bloklamayla yapılıyor. Bunun sonu Türkiye’de tabi iyi bir yerlere gitmiyor ve bu yazdığım yazı Türkiyede devlet görevinde çalışıp, internetin ‘İ’ sinden anlamayan, laptopun önünde poz verip fotoğraf çekilmeyi marifet sanan KOCA kafaların hiçbirisinin fikrini değiştirmeyecektir.

Gazetelerde Okuyup da Göremediğiniz Haberler

Sahtekar Hürriyete bir cevap da benden yazısında gazeteler ve medya ile ilgili yeni bir site hazırlığında olduğumu belirtmiştim. Gündemin iyice ısıtılmasıyla birlikte bu konuları rahatlıkla tartışabileceğim bir site açmamın çok gerekli olduğuna karar verdim onun için “Gazetelerde Okuyup da Göremediğiniz Haberler” şeklinde bir sloganla www.gazetelerde.net sitemi açtım. Bundan sonra gazetelerle, medya ile ve Türkiyedeki güç odaklarıyla ilgili düşünce ve yazılarımı bu sitede yayınlayacağım. Sonofnights.comda da siyaset ve politika haricinde kalan konularda değerlendirmeye devam edeceğim. Kamuoyuna duyurulur 🙂

Skytürk Ergenekon Yayınları ve Nihat Genç

Malum Türkiye yine farklı gündemlerle karışmış durumda. Gözaltılar başlar başlamaz Skytürk’den haberleri takip etmeye başladım. Yayınları bütün gün itibariyle Cumhuriyet gazetesi yazarları, Bugün gazetesi yazarları ve AKP aleyhinde kimi bulabilirlerse çıkarttırıp konuşturdular. Bütün gün aynı haber döndürülüp döndürülüp oynatıldı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde bulunan muhabirlerinden göz altında bulunan zanlılarla ilgili soru sorulduğu zaman olayı ta başından alarak, bildiğiniz gibi Ankarada alınan şöyle yapılan böyle yapılan diye aynı görüntüler, aynı sözler, aynı cümleler yüzlerce kez tekrar edildi. Aydınların görüşleri, toplumun düşünceleri diye çıkarttıkları adamların hepsi Cumhuriyet gazetesinden gece gündüz dine diyanete söven adamlar. Askeri bir müdahele yapılacaksa arkasından yuvarlana yuvarlana gidecek adamlara söz verip “Türkiyenin sonu geldi, bu yapılanlar kabul edilemez v.s.” dedirtiyorlar.

Öncelikle, bu yapılanlar kabul edilebilir, neden mi?

1- Türkiye bir hukuk devleti, gukuk devleti değildir. Şimdi feveran eden bu tipler Refah Partisi kapatılırken kenardan “oh oh canıma değsin” çektiler. O zaman hukuk vardı değil mi? Başörtüsü yasaklanırken, “oh oh böyle başınızı açtırırız sizi gidi ninjalar” diye dalga geçtiler. O zaman hukuk vardı değil mi? Şimdi değneğin ucu kendilerine dokununca ağlamaya başladılar. Şeriatın kestiği parmak acımaz deyip kolunu kopardıklarınızın yerine biraz da kendinizi koyun bakalım.

Bunu bir rövanş olarak değerlendirenlere söylenecek çok şey var ama şu çok açık. Sen %47 almış bir hükümeti sırf kendi menfaatlerinize ters düşüyor diye alıp atamazsın. Eğer bu hükümeti kazıyıp atma planların varsa senin de karınca yuvası gibi kazdığın delikler ortaya çıkartılır, yaptıkların birbir ortaya dökülür.

Üniversitelerde okuyanlar da çok iyi biliyor bundan önce 28 Şubat zamanlarını hatırlayanlarda çok iyi biliyor. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) laikçi diye adlandırılan 28 Şubatın devamı askerlerin arka bahçesine döndü. 28 Şubatta görevde bulunan askerler emekli olduktan sonra var güçleriyle 28 Şubatta başlattıkları darbe hareketlerini desteklemeye devam ediyorlar. Ergenekon, Cumhuriyet Gazetesi, emekli generallar ve iş adamları bu işin sadece bir parçası.

2- Türkiye ilk defa askeri darbe yapmayı hedefleyen bir grubu SİVİL mahkemeler ve SİVİL kurumlarla değerlendiriyor. Bunun çok büyük birşey olduğunu bildikleri halde sırf AKP’nin kapatılmasını herşeyden çok istedikleri için aradaki bağlantıya odaklanıp iki tarafı kavga ettirmeye çalışıyorlar.

3- AKP toplumu ikiye böldü, herkesi ayırdılar diye feveran ediyorlar. Toplumu ayıran tek zihniyet sizin özgürlüklere darbeci, bizden olmayan Arabistana gitsin zihniyetinizdir. Buradan defalarca yazdım bu ülke sizin mülkünüz değil, defedecek de siz değilsiniz.

Bir de dengesiz Nihat Genç olayı var. Dün akşam Skytürk’deki konuşmasını dinledim. Gazeteciler, yazarlar olarak itidali sağlamalıyız, toplumu yatıştırmalıyız diye başladığı konuşmasında yine gürledi çıldırdı. Artık nereye nasıl saldıracağını bilemeyen tavrıyla yorum yapmaktan çok televizyondan provakasyon yapıyor. Bundan önce duygulandığım konuşmalarını sitede zikretmiştim ve yayınlamıştım. Ama dünkü konuşmasında “bok kuyuları” gibi bir üslupla konuşması beni çok rahatsız etti. Ergenekon davasıyla Bosnayı, Çeçenistanı, Irakta olanları bağdaştıran bu vatandaşın artık yazarlığı ve yorumları ile ilgili gerçekten kontrolü kaybettiğini düşünüyorum. Mevlanadan çıkan AKP’nin Türkiyeyi sattığını söyleyen, anne sevgisinden kelebeklerden kaz dağlarından sosyalist – faşizm karşıtı, Amerikan düşmanı üslübuyla bağıra bağıra bok çukurları diyen bu adamın dilinin beyninden çok çalıştığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Skytürk’ün yayınlarının AKP ve Yargı aleyhinde provasyonda zirveye çıktığı ve Nihat Genç’in çıldırıp bok kuyuları diye konuşma yaptığı anları vidyodan izleyebilirsiniz.

Nihat Genç ve B.K kuyularında boğulacaklardır

Milli Takıma Teşekkürler!

Türkiye neredeyse yedeklerle denebilecek bir kadroyla çıktığı halde çok güzel mücadele etti. Belki finale gelebileceğimizi düşünmediğimiz için ilk maçlarda sarı kartlar havada uçuştu, bu maçı favori 11’imizle çıkıp çok daha güzel bir maç ortaya koymamız güzel olurdu. Bize yaşattıkları heyecan ve gururdan dolayı milli takıma teşekkür ediyoruz. Türkiyede olanlar bunun çok farkında olmayabilir ama yurtdışında olunca herkesin Türkiye ile ilgili konuşuyor olması, size sorular sorup tebrik etmesi insanı gerçekten çok mutlu ediyor. Bunu yaşattıkları için de teşekkür ediyoruz.

Maçın son 30 dakikasını İsviçreden yayın yapan kanalının elektrik sorunlarında dolayı amerikada izleyemedik. Türkiye’de sanırım bu kesinti olmamış ama dünyanın kalanında izlenemedi. Onun için son golü ve kalan anları göremedik tekrardan izleriz artık.

Sahtekar Hürriyete bir cevap da benden

Doğan grubunu iki yanında köpek bulunan eski yunan tanrılarına benzetiyorum. İki tane köpeği var, bir tanesinin adı Hürriyet diğerinin adı Milliyet. Sahipleri birşeyden işkillendiği zaman ikisi birden kıyasıya havlamaya başlıyorlar. Gün içinde 10larca örnekle karşılaşıyoruz onun için sadece onların yaptıklarını bahsedeceğim ayrı bir site hazırlığı içerisindeyim onu da sizinle paylaşmış olayım. Son örneği ise Fethullah Gülen’in Türkiyeye dönme mevzusu. Mahkeme sürecinde türlü türlü ahlaksızlıklar ve aşağılıklarla hem Fethullah Gülen’in şahsında hem de grubunun aleyhinde iftiralar ve yalanlar uydurdular. Hiçbirini mesneti olmadığı halde çamur at izi kalsın diye yaptıkları bitmemiş gibi bi de “Türkiyeye Humeyni gibi geri dönecek” diye insanları galeyana getirmeye çalıştılar. Halen Hürriyetin ana sayfasında bulunan ve bu yaptıklarının en so örneği olan aşağıdaki başlık ne demek istediğimi açıklıyor: 1 Ay içinde Terket

Bu arlanmazlar Amerika’da yaşayan birilerini bulamadıkları için değil bulmak istemedikleri için işin hakikatini araştırmıyorlar. Amerikada yaşadığım için size işin arka yüzünü kısaca bahsediyim. Burada herhangi bir vizeniz dolduğu zaman yenileme için bir çok imkanınız bulunuyor. Neler mi?

-Fethullah Gülen hocaefendi bulunduğu eyalette veya ilde en basitinden bir camide imam olarak istihdam edilmek kaydıyla H1B rahatlıkla alabilir. Bir sonraki aşaması yeşil kart başvurusu yapılır ve bu zamana kadar kaldığı süre göz önünde bulundurulursa şu anda VATANDAŞLIK başvurusu yapma hakkı bile bulunuyor. Türkiye’den belki milyonlarcasının bayıla bayıla kabul edeceği bir seçeneğe başvurmayan bir kişi var karşınızda.

-Fethullah Gülen hocaefendi ingilizce konusunda mütehassıs değil bunu göz önünde bulundurarak çok rahatlık İngilizce dil öğrenmek isteyen birisi olarak vizesini öğrenci vizesiyle değiştirebilir.

-Herhangi bir vize sona erdiği zaman immigration lawyer diye adlandırılan göçmen avukatları aracılığıyla turist vizesiyle değiştirebilir. Turist vizeleri 6 aydan 10 yıla kadar verilebiliyor, bir müddet sonra ülkeden ayrılıp geri gelmesi gerekir ama “1 AY İÇİNDE TERKET” gibi insanları demorilize eden ahlaksızca bir başlığa cevap olarak halen bir seçenektir.

Taraf Gazetesinin Elindeki Belge

Taraf Gazetesinin yayınladığı 11 sayfalık belgenin bahsedildiği bu vidyoyu burada yayınlamak istedim. Aradaki bağlantı ne kadar yakındır bilemiyorum ama bu haber çıktıktan sonra biraz daha kulak kabartır oldum ve Süper FM’de Milli Takımı desteklemek için çalınan marşda “hepimiz askeriz” kısmının geçmesi ve bunu şarkı boyunca tekrar tekrar söylenmesi dikkatimi çekti. Paylaşmak istedim 🙂

Güney Afrikadan Laik İRTİCACILARA Cevaplar

Güney Afrikadan gazeteci-yazar bir arkadaşımla Türkiye’deki laik gericilerin baskı yapıp çıkarttırmaya, yasaklamaya ve dışlamaya çalıştığı başörtüsü mevzusunu konuşuyordum. Kendisinin hem Güney Afrika ile ilgili hem de Dünya genelinde kabul gören mantık silsilesini anlattığı cevabını içine hiçbirşey eklemeden buraya ekliyorum. İRAN’a küfreden laiklerin; mollaların başörtüsüzlüğe müsade etmemesini, kendilerinin başörtüsünü yasaklayarak yaptıkları işe denk düştüğünü anlayaBİLMEleri için DUYURULUR! Anlayacaklarına ihtimal bile vermiyorum ama denize bi taş da ben atıyım…

Neden başörtüsünün yasaklanmasını bu kadar sinirlendiğini anlayabiliyorum, senin durumunda olsam ben de aynı şekilde olurdum. Herkesin istediği gibi dinini yaşamasına müsade edilmeli. Eğer müslüman bir bayan başörtüsü takmak istiyorsa, buna karışılmamalı. Eğer anneleri yada anneanneleri gibi birşeyler takmak istiyorlarsa ona da müsade edilmeli. Birileri üzerinde baskı ve zorunluluk olmadığı müddetçe buna karışılmalı. Burada, Güney Afrikada, satanizm bile bir kişinin dini olarak değerlendiriliyor ve saygı duyuluyor. Sanırım, gerçek din özgürlüğünün olduğu sayılı ülkelerden birisiyiz. HİÇBİRŞEY HİÇBİRYERDE yasak veya zorunlu değil. Eğer kişiler üniversiteye başörtüsüyle girmek isterse veya bir keşiş gibi giyinip girmek isterse, bu onun problemi ama buna müsade edilir ve hiçbirkimse hiçbirşey söz söylemez. Bundan dolayı insanların din üzerinden kavga etmelerine, başka insanlara istedikleri hükümleri biçmelerinden hoşlanmıyorum. Ama sana şunu açıkca söyleyebilirim, eğer müslüman olsaydım ve başörtüsü takmama birisi yasak getirseydi, ÖLÜME KADAR bu hakkımı kullanmak için mücadele ederdim. Bu belki sadece ben olduğum için, birileri inançlarımı yaşamama müsade etmediği zaman çok öfkeleniyorum.

I can understand why you’re pissed off. I would be too if i were in your shoes. You know, they should allow anyone to practise their religion in whatever way they please. If muslim women wants to wear head scarf, they should allow it
If they want to wear it like their mothers or grandmothers do, let them. As long as they don’t force it onto others.
Here, in south africa, even satanism is considered a person’s religion and are respected. I think we are one of the few countries who truly have freedom of religion. Nothing is forbidded or forced anywhere, If you go to college dressed with head scarf or as a monk or whatever, that’s your problem, you are allowed to and no one will breath a word about it
And that’s the way i like it I don’t really see the point in fighting over religion or forcing it upon people But i can tell you one thing for sure If i was a muslim, and i wanted to wear a head scarf and someone forbids me to wear it, i will fight till death for my right to wear it But that’s just me. I get very angry when people are not allowed to practise their beliefs.

O.V.

Kenan Doğulu – Ara Beni Lütfen

Malum pazar, boş boş oturmak olmuyor film izliyim dedim. Diskimdeki filmlerden bakarken “Right at your Door” filmini izlemeye başladım. Filmin başlangıcında garip bir durum yok, taki 5. dk ya kadar. Oyuncuların isimlerini yazmaya başladığı kısımda çok tanıdık bir melodi çalmaya başladı. Melodiyi tanıdım ama ismini çıkartmadım biraz daha geçince baktım bu Kenan Doğulu’nun Ara Beni Lütfen şarkısının başlangıcındaki melodi. İnternetten arattığım kadarıyla eğer film yapımcıları şarkıyı izin ile kullandıysa bununla ilgili hiçbir kayıt yok, aynı şey Kenan Doğulu için de geçerli. Ben de buradan birilerinin birilerinden alıp kullandığı bu melodiyi yayınlamaya karar verdim.

Tepeden İnmeciler ve Zinde Kuvvetler

Youtube’da bulduğum bu vidyo size de birşeyler çağrıştıyor mu? Bundan önceki yazımda Türkiye’deki kurumların periyodik takvimlerinin beni şaşırttığını yazmıştım. İnanmadıysanız vidyoyu izlemenizi rica ediyorum.

Vidyonun can alıcı kısımlarını altta not ettim.

İşte her dönemin vazgeçilmez aktörleri sivil cuntacılar yine sahnedeydiler. 27 Mayısı kışkırtanlar, idam için baskı yapanlar arasında da profesörler, gazeteciler yok muydu? Şimdi bu grubun yeni kahramanı ….. ….. (o sefer Talat Aydemir olur şimdi başka birşey) Albay bu ilgiyi farkedince bir İstanbul çıkartması yaptı ve Babıaliyi ziyaret etti. Gazeteler bir anda isyancı albay için övgü dolu yazılarla dolmaya başladı. “Ordunun politikadaki rolü”

Gözlerinde Mustafa Kemal’in ışıltılarını gördüm. (Erdoğan Teziç’in vidyosunu hatırlıyor musunuz ???)

Gözlerdeki bu ışıltılar Türk solunda bir gruba da ilham veriyordu. Özellikle YÖN dergisinde toplanan bir kısım aydınlar arasında Aydemir’e karşı sempati giderek artıyordu. Başını Doğan Avcıoğlu’nun çektiği bu aydınlar, Ordu, üniversite, bürokrasi” içindeki bazı dinamik unsurların topluma yön vermesinden yanaydılar. Bu unsarlara zinde kuvvetler denmesi o yıllarda moda oldu. Bu zinde kuvvetlere güvenen aydınlara ise Tepeden İnmeciler deniyordu. Topluma bazı reformları yukarıdan müdaheleyle benimsetmeyi amaçlayan bu hareket, aradığı soluğu Talat Aydemirde bulmuştu. Harbiye tepeden inmecilerle zinde kuvvetlerin yollarının kesiştiği bir tapınağa dönüştü.

Abdurrahman Yalçınkaya’nın Anti-Demokratik Ataması

Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı anti-demokratik atamalardan birisinin en bariz örneği olan Abdurrahman Yalçınkaya‘nın o makama nasıl geldiğini araştırıyordum. www.arastiralim.com sitesinde Abdurrahman Yalçınkaya‘nın atamasıyla ilgili yazılan yazıyı altta alıntılıyorum. Ahmet Necdet Sezer’in geleceğe yönelik bıraktığı en büyük tohumlardan birisi olan Abdurrahman Yalçınkaya‘nın göreve gelir gelmez işlere giriştiği ve birkaç aylık çalışmadan sonra 162 sayfalık iddianameyi hazırladığı gayet ortada. Abdurrahman Yalçınkaya‘nın kelebek olup uçmaya başladığı ve Ahmet Necdet Sezer gibilerinin bombasını toplumun içine bırakmaya hazırlandığını acı bir şekilde izliyoruz. Hedefleri ne olursa olsun, bu seferki lokma o kadar kolay yutulur olmayacak, artık karşılarında dünya konjoktörünü bilen, toplum içindeki dengelerle nasıl oynadıklarını çok açık gören bir gençlik ve toplum bulunuyor.

EN ANTİDEMOKRAT CUMHURBAŞKANI
Sezer, cumhurbaşkanının görev ve yetkisi dahilinde olan atamalarda da antidemokratik tutumuyla dikkat çekti. Sezer, teamüllere aykırı olarak tercihini sürekli en çok oyu alan aday yerine 2. hatta 3. sıradaki adayları tercih etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı atamalarında daha önceki seçimlerde en yüksek oyu alan Vural Savaş’ın yerine Sabih Kanadoğlu’nu, yine en çok oyu alan Ergül Güryel yerine de Nuri Ok’u başsavcı atamıştı. Sezer, başsavcı vekili seçiminde de en yüksek oyu Uğur İbrahimhakkıoğlu almasına rağmen, Abdurrahman Yalçınkaya’yı bu göreve getirmişti. Sezer, son olarak da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına, en yakın rakibine 51 oy fark atarak 146 oy alan Ersan Ülker yerine 95 oy alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili Abdurrahman Yalçınkaya’yı atadı. Nuri Ok, 21 Mayıs 2007′de görevden ayrılacak ve yerine Yalçınkaya başsavcılık makamına gelecek. Sezer, rektör atamalarında da antidemokratlığını gösterdi. En çok oyu alan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan yerine daha az oy alan Prof. Dr. Kadri Yamaç’ı atadı.

css.php