İçeriğe atla

Laiklik ve Cahillik

Anayasa mahkemesinin başörtüsüyle ilgili gerekçeli kararını okuyordum. 42 sayfalık metinde, medya önünde konuşan patavatsızlardan tutun, meclise girmeden önce paçalarından cehalet akan milletvekili müsvettelerinin konuşmaları bile “gerekçe” olarak sunulup, kararı bağlarken de bunların halkın ve toplumun huzurunu bozacağı şeklinde ifade edilmiş. Alta ekleyeceğim bu ifadeleri gördükten sonra insan beyninin kıvrımlarını ovuşturan bu fikirlere sahip insanların, baz aldıkları “huzur” tabirine aslında ne kadar uzak olduklarını görüyorsunuz. Bir avuç huzursuzun huzuru kaçmasın diye; özgürlük, laiklik, insan hakları, inanç özgürlüğü ve aklınıza gelebilecek bütün modern kavramlar bir an siliniveriyor. Bunlara faşist desen faşist değiller, komunist desen komunist de değiller, kapitalist desen kapitalizmin kaynağı Amerikadan bir gıdım anladıkları yok. Bunlara bir isim koymak imkansıza denk. Dine uzaklık olarak laikliği seçmiş dünya üzerindeki mevcut bütün ülkeleri inceleyin. Hindistan bunlar arasında nüfus olarak en büyükleri sonra ABD bunlardan yine en büyüklerinden bir tanesi. Dini inançlara saygısızlık, dindar insanlarla kavgalı olma, insanları dinlerinden ötürü yargılama ve mahkum etme bir tek nüfusu yüzde doksan bilmem kaç müslüman denilen Türkiye’de mevcut.

Evet, gerçekten tek kelimeleyle “hastalıklı” olarak nitelendirilebilecek bu karara uydurulan kulpu altta detaylı halini kopyalayıp yapıştırdım. Anayasa mahkemesini rahatsız eden duruma bir kez daha göz atmanızı rica ederim. Takıldıkları şey: “böylesi sınırsız ve koşulsuz bir kıyafet serbestisi”. Amerikaya gelenler de, Amerikada yaşayanların özgürlüğü sınırsızca yaşamaları, üniversiteye türbanla giden bir hindu ile, kısa şortla giden bir amerikalı bayanın, bunun yanında uzun sakalıyla giden bir arabın, bunun yanında başörtüsüyle giden bir pakistanlı bayan öğrencinin harmonisini gördükleri zaman, yahu biz nereye geldik demelerini yadırgıyorsunuz. Neden mi? İşte sınırsız ögürlük, koşulsuz kıyafet serbestisi bu ve özgür toplumlarda, demokratik insanların yaşadığı medeni ülkelerde olabilecek ortam bunu gerektiriyor ama bizim örümcek kafalı mahkemelerimiz, örümcek kafalı hukukçularımız önüne set kurup, engellemeyi kendilerine “halkın kendi kendini yönetmesi olan cumhuriyetin bekçiliği ve Atatürk’ün ilkelerine sadıklık” olarak nitelendiriyorlar. Toplumsal barışın özgürlüklerin serbest bırakılmasıyla değil, kendi kendini yönetemeyen bir milletin yularını tutup sağa sola çekmekle olacağını düşünüyorlar. peffff

Anayasanın 2 nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devlettir” hükmü yer almaktadır.

Üniversitelerde ve her türlü öğrenim kurumunda kamu hizmetinden yararlananların, dinî amaçlı örtünmesine, dinî ve siyasî üniforma niteliğindeki kıyafetleri giyebilmesine, simgeleri taşıyabilmesine imkân tanıyacak bir düzenleme ise, Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen 1/12 sayı ve 1989 tarihli ve 36/8 sayı ve 1991 tarihli kararlarına göre Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında gösterilen toplumun huzuru, milli dayanışma ….. içinde”, insan haklarına saygılı”, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı”, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan”, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” hususları ile bağdaşmamakta ve bunlara aykırı düşmektedir.

a) 1 ve 2 nci maddelerin Cumhuriyetin Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen toplumun huzuru, millî dayanışma içinde” niteliğine aykırılığı
09.02.2008 tarih ve 5735 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddelerinin dolaylı bir biçimde getirdiği geniş kapsamlı kılık – kıyafet serbestîsinin dinî amaçlı örtünmeyi, dinî ve siyasî üniformaları ve simgeleri de içereceğine yukarıda değinilmiştir.
Böylesi sınırsız ve koşulsuz bir kıyafet serbestisinin ise, toplumsal huzuru ve ulusal dayanışmayı zedelemesi hatta giderek ortadan kaldırması kaçınılmazdır.
Çünkü dinî örtünme amaçlı kıyafetlerin giyilmesinin sınırsız, koşulsuz serbest bırakılması halinde, bu tür kıyafetlerin giyilmesi, kamu yönetiminde ve toplumsal yaşamda ayırımcılığı davet edebilecek; bu tür kıyafetleri giyenlerin giymemeyi tercih edenlere yönelik bir etkileme, baskı, dayatma ve tehdit unsuru haline gelebilecek; örtünen – örtünmeyen, inançlı – inançsız, Müslüman olan – olmayan şeklinde din eksenli ayrışmalar, kutuplaşmalar ve bunlara bağlı olarak kamu düzenini ve huzurunu tehdit edecek gerginlikler ve çatışmalar ortaya çıkabilecektir.
Türbanın veya benzeri türden din kökenli kıyafetlerin ülkemizde artık bütünüyle masum bir alışkanlık ve kıyafet tercihi olmaktan çıkarak (Leyla Şahin dosyasında, Türkiye Cumhuriyeti adına beyanda bulunan dönemin Dışişleri Bakanlığının 19 Kasım 2002 tarihli dilekçede ifade ettiği gibi) kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşıt bir dünya görüşünün simgesi haline gelmiş bulunmasının, bu kutuplaşma ve çatışmaların daha da büyük boyutlara taşınmasına neden olacağı ortadadır.

Laiklik ve Cahillik” üzerine bir yorum

  1. Hasan der ki:

    Ben yurtdisinda yasayan bir Turk’um. Olup bitenden Avrupalilarin da haberi oluyor, onlar bizden çok gazete okuyorlar. Turkiye’de durumu idrak edebilen kisi sayisi beklenenden daha az. Sadece bireysel ozgurlukler değil, ortada bir anayasal sorun var. Anayasa mahkemesi, kendi gorevlerini asmis, halkin iradesine karismakta. Jeton henuz dusmedi herlhalde…

    Anlat anlat, kimse anlamaz…
    1. Sizin sectiginiz iktidarin getirdigi anayasal degisiklileri kabul etmeyen bir mahmeke var. Hatirlatirim, bu mahkemedeki yargiclar yakinda degisecekler… Yarin obur gun, oldu da farklı gorusteki bir parti iktidar olur ve anayasal degisiklik yapmak isterse, bu degisiklik te AYM’den geri done-bilir! Bu, halkin ve “vatandas”in (!) iradesine ters bir durum tesgil eder.

    2. Demokrasinin tasları oturmamis… Biz bir basbakan seciyoruz. Parti ici demokrasi en fazla CHP’de tokezlese de, Turk halkinin cogunlugu parti ici demokrasinin sagliksiz oldugunun farkinda… Parti ici adalet bu derece tokezlerse, hukumetler de tokezler, o da normaldir.

    3. Bizim AB standardina gelmemiz için, aradan 20 yil gecmesi lazım ki eski beyinler ya yas haddinden emekli olsunlar yada doğal sebeplerden emekli edilsinler… Bizde hukuk yok 🙂 AYM, Anayasa’yi cigneyen bir karara imza atmis. Protesto yemis, yada yememis, o fark etmez… Sonucta, bu adamlar emekli olunca, hicbirisinin ismi hatirlanmayacak ama AYM’nin ozgurluk mudahalesi herkes tarafindan hatirlanacak. Kendi secimleri. Memleketi kurtarmadilar, geriye goturuyorlar, ama biz de evlatlarımız da hepsini goruyor. Çünkü Bulgaristan’a gecince, Yunanistan’a gecince, daha dogrusu Edirne’den 100km batiya gecince, dunya degisiveriyor. Edirne’nin 100km dogusu apayri bir dunya, batisi apayri bir dunya. Bir sosyal demokrat cikip demiyor ki; dunku komunist ülkeler, Romanya, Bulgaristan, AB uyesi oldu, biz hala olsak mi olmasak mi tartismasindayiz…

    Ne desem bos… Anlasilan o ki, kimse AB uyeligini istemiyor, çünkü “iktidarlari” sallanabilir. Asker de susacak, AYM de susacak, polis te susacak… Basortululer, siz daha 20 yil universiteye giremeyeceksiniz, Londra’da turbanli erkek suruculer belediye otobusu kullandigi halde…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

css.php