İçeriğe atla

Doğrular & Yanlışlar

Fazıl Say’ın ülkeyi terkederim sözleriyle ilgili yazdığım düşüncelerime iyi, kötü fikir belirten ve yorum yazan arkadaşlar oldu. Herkesin fikri kendini bağlar, benimkilerde beni tabi. Yalnız Fazıl Say’a bu kadar sert çıkarken birkaç noktayı burada belirtmeden geçemeyeceğim.

Tarafgirlik, hemşehrilik, aynı ideolojiden, aynı partiden olmak gibi mevzular… Adam kayırma, aynı milletin evlatlarından bir kısmını yüceltip bir kısmını küçük düşürmek… Fazıl Say’a kızmamın nedeni, ülkeyi kutuplara ayırır gibi açıklamalar yapmasından ötürüydü. Fazıl Say bunu medyaya popülist açıklamalar yaparak dile getirdi. AKP ve hükümet taraftarları arasında da sözle olmasa da fiilen aynı işi yapanlar bulunuyor. Nasıl mı? Örneğin devlete memur alımı oluyor, “liyakat”a bakılmaksızın “bu benim hemşehrim”, deneyime bakılmaksızın “ya seçim kampanyanlarında çok yardımı oldu” gibi şeylerle işe alım gerçekleştiriliyor. Bu çok büyük bir hatadır. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başka insanlara yapmanız demektir.

Bundan önceki partilerin ve bilhassa sol görüşlü SHP ve CHP’nin bunu yaptığını, Ankara’da inanılmaz atamalara ve memur alımlarına imza attıklarını biliyoruz ve buna çok yakından şahit olanlarımız var. Bilhassa SHP hükümet olduğu zaman bünyesinde bulunan alevi bakanlar, bulundukları bakanlıklara sırf alevi olma şartına bağlı olarak bir sürü memur alımı yaptılar.

Marmara üniversitesi Hukuk bölümünde, dekanın ramazanda *sürpriz* ikindi çay toplantıları yaptığını, çalışanların psikolojik olarak oruç tutmamaya zorlandıklarını birinci şahıs olmasa da ikinci şahıs olarak şahitim. Okula başörtülü gelemenin acısını hissederken bi yandan da gün içinde yapılan çaylı toplantılardan dolayı oruç tutamayan kişilerin duyduğu vicdani rahatsızlığı dekan bey anlamayabilir ama bunu yaşatmaya hakkı yoktur.

28 Şubattan sonra milli eğitim müfettişi olarak görev yaparken ve görevini yerine getirirken, sırf namaz kılıyor diye hakkında kötü raporlar hazırlanan ve görevinden uzaklaştırılmaya çalışılan memurları da biliyorum ve buna da şahitim.

Ama kem söz sahibine, kötü işler yapanına aittir. Geçmişte bunlar yapıldı diye, güç eline geçince karşındaki kişileri ezmek AKP gibi her kesimden oy almış bir partiye yakışmıyor. İşçi veya memur alımı varsa, o işe uygun kişileri liyakatine, yeteneğine ve deneyimlerine göre değerlendirilmeli,kişiler iş şartlarına uygunluklarına göre değerlendirildikten sonra finalistlerin bir listesi çıkartılmalı. Bu liste çıkartıldıktan sonra aranılan şartlara hazi iki kişi varsa ve bu iki kişinin de yetenekleri ve yeterlilikleri aynıysa ancak o zaman “hangisiyle daha iyi anlaşabiliriz, daha iyi iş yapabiliriz” sorusu sorulmalı.

İnternetten tanıştığım ve birçok konuda aynı fikri paylaştığım bir öğretmen arkadaşım; binlerce öğretmen açığı olduğu halde, asli atama yapılmadığı için vekaleten öğretmen olmayan kişilere öğretmenlik yaptırıldığı halde, öğretmenlik başvuruları kabul edilmiyor. KPSS sınavından iyi not aldığı halde ve tekrar tekrar başvurduğu halde vekil öğretmenlik bile alamıyor. Dolayısıyla hafta sonu Amasya’dan çıkıp İstanbul’a bir fabrikada işçi olarak çalışmaya gidiyor. Kendisinin sol düşünceli olması yada başka bir düşünceye sahip olması öğretmenlik yapmasına mani değil ama maalesef atama yapmakla sorumlu kimseler bunu böyle değerlendirmiyorlar…

Hükümette ve AKP yönetimiden bulunan kişilere sanırım denebilecek tek şey:

Devlet makamı tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğu yerlerdir, eğer bu hakkı haklıya teslim ederken kılı kırk yararcasına hassas olunmazsa öbür tarafta bunların hepsinin hesabı birer birer sorulur.
olabilir…

Doğrular & Yanlışlar” üzerine bir yorum

  1. huseyin der ki:

    Hocam söyledikleriniz güzeldir yapılan bir hataya başka bir hatayla cevap vermek cahilliktir.. Kibir ise islam dininde yeri olmayan şeylerdir. Ülkeyi geliştiren farklı düşüncelerdir, farklı düşüncelere saygı göstermektir. Ne yazıkki sag hükümetler olsun sol hükümetler olsun son 8-10 yılda bunu bir türlü başaramadı. Yüzlılarca beraber yaşamış gelini damadı kürt, türk, alevi, sünniler şimdi git gide zıtlaşıyor. Osmanlıda yüzyıllarca huzur içinde yaşayan toplumların içine bir kıvılcım atılınca herkes başka çıkışları araması gibi.. Toplumumuz zıtlaştıkça zıtlaşıyor.. En son örnegide Fazıl Say ve AKP arasında gerçekleşiyor.. Kimse alttan almıyor sadece saldırıyor zıtlaşmalar artıyor.. sonunu düşünmek bile insanı ürkürtüyor.

    Son yoruma gelince bir örnek olarak, Osmanlı İmparatorlugunun yıkılması hakkında kitaplarda doğal sınırlara ulaşıldı, büyük ülkelerle sınırlar, milliyetçilik akımları yanında pekde önem verilmiyen çogu kaynakta yer almıyan DİRAYETSİZ KİŞİLERİN YÖNETİCİ OLMASI gibi çoooook ama çok önemli bir maddeyle açıklıcam.. Osmanlı İlim alim yuvasıyken birden idare zayıflayınca nasıl Yönetime yetenekleri ilimleri yerine sadece birinin oglu olduğu yada tanıdıgı oldugu için geçenler baştaki zayıflıgın tabana yayılmasına neden oldular.. Bu Dirayetsiz Yöneticiler ülkeyi gelişmeden uzak tuttukları gibi ülke içindeki çatışmaları zekalarıyla yenmeleri gerekirken körüklediler.. Osmanlı İmparatorluğu o kadar bilinçsiz bir hale geldiki nasıl yıkıldığını bile kavrayamadı.

    Ünlü bir söz varya hocam tarih tekerrürden ibarettir diye. Bu söz birileri için inadına söylenmiş “TARİHİ OKUMAYANLARIN VE TARİHTEN DERS ALMAYANLAR İÇİN”.

    Umarım birileri bu gerçegin farkına varırda tarihi tekerrür ettirmezler.Çünkü bu sefer kaybedilecek olan ne laiklik ne başörtüsü nede fazıl say….

    AYRINTILARA TAKILMAYALIM,

    “Mevzubahis olan vatan ise, gerisi teferruattırâ€?

    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK “Tarih Okuyan, Tarih Yazan, Tarihimizi bilmemiz için Türk Tarih Kurumunu kuran

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

css.php