İçeriğe atla

Bakan Hüseyin Çelik’in konuşması içime su serpti

Laiklik diye kendini yerden yere atan kişilerin intikam alırcasına dişlerini sıkarak yaptığı konuşma ve açıklamaları okumaktan buhran geldi. Sanki kendilerine zulüm edilmiş de onun hesabını soruyarlarmış gibi bir hırsla ‘Cumhuriyetin daimi bekçileriyiz’ diyen bu kişilerin nasıl bu kadar dolduruşa gelebildiğini anlamak mümkün değil. Benim inancıma göre toplumun %5’ini bile oluşturmayan bu kesimin sırf canları öyle istiyor diye toplum üzerine kurmaya çalıştığı haksız ve tutarsız mahkumiyetin bitmesi için bu konuda mücadele veren Hükümete medeni ölçüler çerçevesinde ve çatışmaya girmeden destek olunmalı. Türkiye’nin bu gericiler tarafından geriye götürülmesine artık son verilmeli ve ülkenin gündeminin başörtüsü, kılık kıyafet gibi saçma sapan bir konudan, çağdaşlık ve medeniyet gibi konuşulması gereken konulara acilen değiştirilmesi sağlanmalı. %5 rakamını nerden buldun diyenler için bakınız Ankarada Anıtkabir’e düzenledikleri yürüyüşe katılanların miktarı, bakınız Cumhuriyet Mitingleri adı altında yaptıkları mitinglere katılan kişilerin sayısı. BAKINIZ BU HÜKÜMETE OY VEREN HALKIN ORANINA. Daha ne söylenebilir?

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in paylaşmak istediğim açıklamaları şu şekilde:

ÜAK’ın bildirisiyle ilgili açıklamada bulunan Bakan Çelik, ÜAK’ın işleyişi ve kuruluşunun Yükseköğretim Kanunu’nun 11 Maddesi ile düzenlendiğini hatırlattı.

Söz konusu maddenin B bendinde ÜAK’ın görevlerinin sıralandığını belirten Çelik, “ÜAK’ın görevleri teker teker sayılmıştır. Bunlar arasında yasak koyma veya yasak kaldırma yoktur. ÜAK özellikle akademik işleyişle ilgilenmesi gereken bir kuruldur ve bu görevler kanunla verilmiştir” dedi.

ÜAK’ın siyaset yapamayacağını, öğretim üyelerinin bireysel olarak siyaset yapabileceklerini ifade eden Bakan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ancak rektör unvanı altında, ÜAK üyesi, başkanı adı altında Türk Milletinin iradesine karşı durmak gibi bir görevi kimse ÜAK’a vermemiştir. Anayasa’dan ve yasalardan alınmamış olan bir hakkı ve yetkiyi de hiç kimse kullanamaz. Pozisyonu ne olursa olsun hukuk devletinde herkes hakkını da haddini de bilmek zorundadır.”

BAŞÖRTÜSÜ YASAÄžI

Türkiye’de yaşayan halkın yüzde 80’inin üniversitelerde uygulanan kılık kıyafet yasağının karşısında olduğunu öne süren Bakan Çelik, yıllardan beri devam eden bu problemin bir an önce ortadan kaldırılması için halkın bu konuda görüş beyanında bulunduğunu ve TBMM’de de 411 milletvekilinin Anayasa değişikliğine oy verdiğini söyledi.

Değişikliğin yüzde 70’in üzerinde bir parlamento desteği ile yapıldığını kaydeden Çelik, şunları söyledi:

“Ve bu Anayasa değişikliği sayın Cumhurbaşkanımızca onanmış ve bu Anayasa değişikliği yürürlüğe girmiştir. Bugünkü kanunlarımızda, Anayasa’da ve yasalarımızda üniversitelerde başörtüyü veya türbanı yasaklayan bir yasa maddesi mevcut değildir. Anayasa Mahkemesi’nin yapmış olduğu bir yoruma dayalı olarak bugüne kadar fiili ve keyfi bir yasak sürdürülmüştür. Ve şu anda yürürlükte olan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun ek 17 maddesinde de der ki; “yürürlükteki mevzuata aykırı olmamak şartı ile üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir” Şimdi soruyorum size, halkımıza soruyorum. Yasalarımızda kılık, kıyafeti yasaklayan belli kıyafetleri yasaklayan, başörtüsünü yasaklayan bir madde, bir yassa maddesi, bir anayasa maddesi var mıdır ? Hayır.. Olmadığına göre, altını çizmek istiyorum, bugüne kadar keyfi bir yasak sürdürülmüştür.
Anayasa değişikliğinin bu konudaki tereddütleri ortadan kaldırmayı amaçladığını belirten Çelik, daha sonra şunları kaydetti:

“Tereddütleri ortadan kaldırmak, meseleyi açıklığa kavuşturmak amacıyla bir Anayasa değişikliği yapılmıştır. Ve bu Anayasa değişikliği parlamento iradesi ve milletin iradesine dayanıyor. Kimse millete ait olan Üniversitelere, milletin çocuklarını sokmamazlık edemez. Bunlar milletin üniversiteleridir, milletin çocuklarını da o üniversitelere almamak ve sokmamak hiç kimsenin hakkı değildir. “Benim gibi düşünenleri ben alırım, benim gibi düşünmeyenleri ben üniversiteye almam” düşüncesi son derece sakıncalı bir düşüncedir.”

“ÜNİVERSİTELER KİMSENİN BABASININ MALI DEÄžİLDİR”

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı ile kadınlara karşı ayrımcılık yapıldığını belirten Bakan Çelik, aynı görüşteki erkeklerin üniversiteye alındığını, ancak genç kızların eğitim hakkından mahrum bırakıldıklarını söyledi.

“Biz evlatlarımızı, bu ülkenin çocuklarını kıyafet ve cehalet arasında bir tercihe asla zorlayamayız. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz” diyen Bakan Çelik, şöyle devam etti:

“Dolayısıyla ben ÜAK değerli başkanını ve ÜAK üyelerini bu anlamda makuliyete davet ediyorum. Kendi yetkileri olmayan bir meselede, adeta siyaset yapma adına, adeta TBMM’ye, milletin iradesine karşı muhalefet etme adına takındıkları tutumdan vazgeçmelerini, özellikle diliyorum. Ve Eğer siyaset yapacaklarsa cübbelerini çıkarırlar bir siyasi partinin çatısı altına girerler ve siyaset yaparlar. Ben bir akademisyendim. Bir siyasi partiye aday oldum ve oy alarak geldim milletvekili oldum. Bunu rahatlıkla yapabilirler. Ve unutmasınlar ki üniversite öğretim üyeleri, sayın ÜAK üyeleri maaşlarını bile o üniversiteye sokmadıkları insanların vergilerden alıyorlar. Bugün Ankara‘da toplanmak için kendilerine ödenen yol paraları da milletin cebinden çıkmaktadır. Milletin bize sağladığı imkanları kullanarak, milletin bize sağladığı nimetlerden yararlanarak, millete karşı bir duruş sergilemek kimsenin hakkı değil. Hukuk devletinde böyle bir şey söz konusu olamaz. Ve hukuk devletinde, “ben Anayasa hükmü değişse bile 411 çoğunlukla Anayasa değişikliği yapılsa bile, bu yürürlüğe girse bile, yasalarda yasaklayıcı bir şey olmasa bile, ben üniversiteme almam” söylemini dillendirmeye kimsenin hakkı olamaz. Üniversiteler, oradaki sayın rektörün, sayın rektör yardımcısının veya oradaki yöneticilerin malı değildir. Üniversiteler kimsenin babasının malı değildir. Üniversiteler millete aittir. Bu yaklaşım tek tip insan oluşturma anlayışının bir ürünüdür. Mao, Çinde insanlara tek tip üniforma giydirdi, ama standartizasyonu sağlayamadı. Demokrasi çoğulculuktur.”

ÜAK’ın olağanüstü toplanmasını ve yayınladıkları bildiriyi yanlış bir tutum olarak değerlendiren Bakan Çelik, “Bir özgürlük istemek için ortaya bir tavır konabilir ama başkalarının özgürlüğüne engel olmak için kimse bir hak iddiasında bulunamaz” dedi.

Bakan Çelik, gerilim ve gerginliğin üzerinden medet umulmamasını isteyerek, üniversitelerde huzurun, barışın, sevginin, bilimsel kalitenin yüksek akademik işleyişin sağlanabilmesinin öncelikle “rektörlerin, dekanların, öğretim üyelerinin gençlere çoğulculuğu benimsemiş ve hazmetmiş bir tutumla yaklaşmalarına” bağlı olduğunu savundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

css.php