İçeriğe atla

Youtube

Rafet El Roman – Aşk-ı Virane


Rafet El Roman’ın Aşk-ı Virane parçası uzun süredir dinlediğim ilk güzel aşk parçası diyebilirim. Joy Türk’de denk geldim ve çok beğendim burdan da paylaşmak istedim.

Mp3 Player’ı Görebilmek İçin Flash Player Yükleyin…

Rafet El Roman – Aşk-ı Virane
Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk,
Sızım sızlatıyor, ellerinden kaçılmıyor
Virane ettin bıraktın aşk…

Bir deli kurşun misali zulmetti bana bu gönlüm
Yıkılmışta virane ettin bunun sebebi sendin
Unutmalı artık, bir anlamı yok
Sevmeyi bilmeyen birini anlamak ne zor

Sensizliği kabul eden bir kalpte mutlu olamazsın
Bu katlanılmaz gururlarla sen de başa çıkamazsın
Giden o olsun, terkeden de…
Artık zaman hakikatle yüzleşmekte

Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk,
Sızım sızlatıyor, ellerinden kaçılmıyor
Virane ettin bıraktın aşk…

Ben de aynı duygularla geldim geçtim bu yollardan
Aşkın her katı halini yaşadım, gördüm inan
Şimdi zamanla geçer desem de, avunmayacak yüreğim
Ne kadar lanet etse de kalbim, dinlemeyeceksin…

Bu deli gönlüm, neler yine uğrunda harcadı hergün
Bir an yılmadan…
Unut demek olmaz, laf anlamaz bu kalp
Bu aşkın içinde ne emekler saklıdır

Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk,
Sızım sızlatıyor, ellerinden kaçılmıyor
Virane ettin bıraktın aşk…

Tepeden İnmeciler ve Zinde Kuvvetler

Youtube’da bulduğum bu vidyo size de birşeyler çağrıştıyor mu? Bundan önceki yazımda Türkiye’deki kurumların periyodik takvimlerinin beni şaşırttığını yazmıştım. İnanmadıysanız vidyoyu izlemenizi rica ediyorum.

Vidyonun can alıcı kısımlarını altta not ettim.

İşte her dönemin vazgeçilmez aktörleri sivil cuntacılar yine sahnedeydiler. 27 Mayısı kışkırtanlar, idam için baskı yapanlar arasında da profesörler, gazeteciler yok muydu? Şimdi bu grubun yeni kahramanı ….. ….. (o sefer Talat Aydemir olur şimdi başka birşey) Albay bu ilgiyi farkedince bir İstanbul çıkartması yaptı ve Babıaliyi ziyaret etti. Gazeteler bir anda isyancı albay için övgü dolu yazılarla dolmaya başladı. “Ordunun politikadaki rolü”

Gözlerinde Mustafa Kemal’in ışıltılarını gördüm. (Erdoğan Teziç’in vidyosunu hatırlıyor musunuz ???)

Gözlerdeki bu ışıltılar Türk solunda bir gruba da ilham veriyordu. Özellikle YÖN dergisinde toplanan bir kısım aydınlar arasında Aydemir’e karşı sempati giderek artıyordu. Başını Doğan Avcıoğlu’nun çektiği bu aydınlar, Ordu, üniversite, bürokrasi” içindeki bazı dinamik unsurların topluma yön vermesinden yanaydılar. Bu unsarlara zinde kuvvetler denmesi o yıllarda moda oldu. Bu zinde kuvvetlere güvenen aydınlara ise Tepeden İnmeciler deniyordu. Topluma bazı reformları yukarıdan müdaheleyle benimsetmeyi amaçlayan bu hareket, aradığı soluğu Talat Aydemirde bulmuştu. Harbiye tepeden inmecilerle zinde kuvvetlerin yollarının kesiştiği bir tapınağa dönüştü.

Kıraç – Senden Başka

Gece gece nereden geldiyse aklıma bu parça düştü. Youtube’dan izlerken buraya da ekliyim istedim. Sözleri çok güzel.

Kıraç – Senden Başka

Gurbet elde bir başıma
Kimim var ki senden baska
Öldüm desem bir damla su
Veren mi var senden baska

Kekik kokan dağlarım yok
Bülbül öten bağlarım yok
Tutunacak dallarım yok
Neyim kaldı senden başka

Bana candan bir kez aşkım
Diyen mi var senden baska

Semaverde çayım sensin
Her çiçekte balım sensin
Ne gelirse senden gelsin
Canım mı var senden baska

Başörtüsü yasağı nerelerden geçti?

Türkiye’nin bütün problemleri bittiği için medyanın şu anda tek gündemi başörtüsü. Bir bayanın inancından ötürü başörtüsü takma isteğini, “erkeklerin kadınlar üstünde kurduğu despotizm olarak yorumlayan AYDINLAR, “yurdum kadınlarının halen özgür karar veremiyorlar” diyen bayan sanatçılar artık hürriyet ve milliyetin baş sayfasının vazgeçilmezi. Tabi sitenin alt kısmındaki Hürriyet ve Milliyet klasiği EROTİK-PORNO karışımı resimler hiç yer değiştirmiyor. Bunların yayın anlayışından bahsetmişken kısa bir anektot eklemek istiyorum. Bizim televizyonlarda uzun yıllar oynayan kovboy filmlerinin halen canlı canlı yaşandığı Meksikada da Türkiye’de uygulanan yayın ve programlama uygulanıyor. Nerden mi biliyorum? Teksasta meksika nüfusu çok olduğu için kablo tv’de 10 tane kadar kanal Meksikalı. Kanal 1 den yukarı doğru çıkıyorsunuz. 20 ile 30. kanallar arasında meksikalı kanalları var. 1’den 20’ye, 30’dan 100’e kadar gezdiğiniz çoğu Amerikan kanalında kadın obje olarak kullanılmıyor. Mantıklı konuşan, fikri sorulan, söz hakkı verilen bir birey olarak ekrana getiriliyor. Meksika kanallarına bir geliyorsunuz, kadınlar Mehmet Ali Erbil’in programındaki hostesler gibi konu mankeni olarak, zevk mankeni olarak ortalıkta dolaştırılıyor, dans ettiriliyor, eğlence malzemesi olarak kullanılıyor.

Türk televizyonu servisi alan dallasta türk marketi sahibi tanıdığım var. Bu arkadaşımın yanında çalışanların çoğunluğu meksikalı. Türk televizyonu ilk bağlattıkları zaman yanlarında çalışan meksikalıların türk kanallarını gördükleri zaman yaşadıkları sürprizi anlattı. Adamlar “aaa bunlar aynı bizim meksika kanalları” gibi diye şaşırmışlar, aralarında gülüşmüşler. Tabi onlar böyle gülerken biz de ağlanacak halimize gülüyoruz. 3. dünya ülkesi olmamız, başımızdaki bu medyanın yaşattığı hayat tarzına sadece gülüp geçebiliriz zaten.

Konu biraz dolaştı ama burada yer vermek istediğim vidyo, okul birincisi olduğu halde konuşma hakkı verilmeyen bir hemşirenin, “siz ne işe yararsınız”, “defol git” buradan diye öz vatanında hakarete uğrayan başörtüsü mağdurlarının günümüze kadar yaşadıkları. Bu vidyoları İNSAFSIZLIÄžI FİRAVUNU geçmiş bir avuç kendini laik diye nitelendiren elit kesim anlamayacaktır. Ama vicdanında halen kıpırdamalar olanların dikkatlerine sunuyorum.

Stage6 ve Online Vidyoda Ulaşılan Zirve

Youtube internet hayatımızı değiştirdi. İzlediğimiz dizilerden, futbol maçlarında hoşumuza giden gol sahnelerin tekrarı, aklımıza gelebilecek her türlü amatör vidyonun aktarıldığı ortak bir mekan oldu. Google, Youtube’un ileriye dönük bu yönünü ön gördüğü için satın almak ve bu devi daha da büyümeden bünyesine katmak istedi.

Youtube’un başlattığı yolda büyük bir adım daha katediliyor. Hepimizin yollarda, arkadaş sohbetlerinde duyduğumuz Divx’i internete taşıyan Stage6.com dan bahsediyorum. Youtube’dan dizi yada birşeyler izlemek güzel, ses kalitesi genelde tatmin edici iken görüntü kalitesi gözlerimize o kadar da şahane gözükmüyor. İşte bu motivasyonla yola çıkan stage6, görüntünün de çok güzelleştiği bir site hayata geçirdi. Youtube dizayn olarak Flash player’a dayanıyordu. Flash eklentisi artık neredeyse bütün bilgisayarlarda standart olduğu için ek bir gereksinim olarak görülmüyordu. Stage6.com da ise bu durum biraz farklı. Çünkü stage6.com dan vidyo izleyebilmek için Divx Codec’ini sisteminize yüklemeniz ve Internet explorer’a divx pluginini eklemeniz gerekiyor. Bundan sonrası ise gerçekten vidyoları divx kalitesinde internetten izleyebilmeniz demek oluyor.

Türkiye’de sanırım en popüler yabancı dizilerden bir tanesi Lost. Yeni sezonu dört gözle bekleyen arkadaşlarımın nasıl sabırsızlandıklarını bildiğim için Lost’un yayınlandığı ABC Televizyonunun websitesinden de bahsetmek istiyorum. ABC (abc.go.com) Amerikadaki izleyicilerine TV’de yayınladıkları bütün dizileri internetten izleme imkanı sunuyor. Buraya kadar herşey normal gibi gözüküyor ama websitelerinden yayınladıkları dizilerin HD (high definition – yüksek kalite) olması ve en az 3 MBitlik internet hattı gerektirmesi, internetten yayın için yeni birşey. Web sayfalarında kullandıkları plugini Move Networks’ten aldıklarını ve yazılımın adının Move Media Player olduğunu Sık Sorulanlar sayfalarında belirtiyorlar. Move Media Player plugininin sıkıştırma kabiliyeti ve verdiği görüntü kalitesi gerçekten inanılmaz. Ayrıca ekranınızda kapladığı alana göre download yapması internetten yayın yapan diğer pluginlere göre yeni bir teknoloji. Örneğin Youtube’dan vidyo izlerken, tam ekran yapsanız bile indirme süratinde bir değişiklik olmuyor. Eğer 15 Kbyte / saniye ile çekiyorsa aynı şekilde aheste aheste devam ediyor. Bu yazılımda ise ekran çözünürlüğünü tam ekran yaptığınız zaman saniyedeki download miktarı 400 Kbyte’lara kadar yükseliyor. Böylelikle izlenilen her boyutta aynı kaliteyi muhafaza ediyor.

İnternetten vidyo yayını konusunu biraz da farklı bir yönden değerlendirmek istiyorum. Bilhassa Amerikada televizyonlar son yıllarda çok büyük seyirci kaybına uğradı. Eskiden akşam evine gelen ortalama bir amerikalının tek eğlencesi TV iken, yeni nesillerin internetle büyümesiyle birlikte artık facebook, myspace ve diğer sitelerle birlikte insanlar daha fazla internette vakit harcar oldu. Tabi bu TV yayıncıları için kötü haber. Reklam veren firmalar bütçelerinin % lerine internet pastasını da eklemeye başladılar. TV şirketlerinin buna karşılık cevabı, ABC Networks’ün yaptığı gibi TV’de yayınladıkları diziyi son kalite ile internetten yayınlamak ve bu şekilde tekrar izleyicelerini TV başına çekmeye çalışmak oldu. Buna benzer çalışmaları diğer networklerde yapmaya devam ediyor. Dolayısıyla Stage6.com’un internetin tamamına açık olarak hizmete sunduğu yüksek kalitede vidyo yayınlama hizmeti, başka firmalarında bu işe yatırım yapmalarıyla önümüzdeki yıllarda değerlenecek. İnternetten izlediğimiz vidyoların kalites önce DIVX, MPEG ve sonra da MPEG4 kalitelerine doğru bir yol izleyecek.

Tabi teknolojinin bu noktalara ulaşmasından bahsediyor olmamız çok güzel. Ama birde yurdum gerçekleri olmasa… Youtube’un yasaklı olması, Türkiye’de bant genişliğinin ancak kısıtlı miktarlarda hizmete sunulabiliyor olması gibi şeyler bize devamlı “üçüncü dünya ülkesisiniz siz” diye bağırıyor ve gerçekten rahatsız ediyor. İnternetin bant genişliğinin artırılması pek tabiki Türk Telekomun elinde. Alt yapısında yapılabilecek küçük ama efektif yatırımları en azından plan aşamasına getirmek ne kadar zor olabilirki? Şu anda Amerika’da 7 Mbit internet sınırsız kablo internetin fiyatı aylık 30$. Sayıyla, yazıyla “OTUZ DOLAR” şu anki dolar kuruyla 36 YTL. Orası Amerika, burası Türkiye meselesi değil. Avrupa DSL’de çığır atladı, Türkiye’de halen “a”DSL ile uğraşıyoruz ki ADSL, DSL teknolojisinin ilk basamaklarından sadece bir tanesi. Bir de ADSL teknolojisini yönetmekle yükümle Türk Telekom çalışanları ve yetkilileri varki, daha ADSL modemle ilgili ne problemler olabilir, internet bağlantınız kesildiği zaman neler yapılabilir bundan habersizler. Neyse youtube ile başladık stage6 diyerek bitirelim de ağzımızı bozmayalım 🙂

Vista’dan vazgeçmeyin

Bu vidyo gerçekten komik. Apple Macintosh tarafından Vista ile dalga geçmek için hazırlanmış. Vista’nın güzel görüntüsü altındaki hantal ev işe yaramaz halinden şikayet edenlerin Windows XP’ye geçmeye çalıştıklarını söylüyor. 🙂 Şahsen Windows Vista’yı görselliği haricinde hiç beğenmedim. Windows XP’nin üstüne yaldızlı bi tşört giydirmişler. Üstüne bi de 2 GB. hafıza istiyor. 2 GB hafızayı XP’ye taksanız, kullanacağınız bazı programlarla Vista’yı gayet güzel canlandırabilirsiniz.

NTV’den Saygısızlık

Aşağıda eklediğim vidyoyu ve içinde geçen mevzuyu konu alan bir email aldım. İzledikten sonra yorumlarınız nasıl olur bilemiyorum ama bence başörtülü bayanların kişiliğine yönelik saygısızlık içeren bir durum var. Herkesin fikrini ifade etme özgürlüğü olmalı ama bu başkalarını rencide edecek noktalara gelmemelidir. Bu yönüyle NTV’nin bir özür mesajı yayınlaması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli kardeşlerim,

Türkiyede ahlaki yozlaşmaya ve dejenerasyona büyük katkısı olan görsel medyamızın kanallarından biri olan NTV televizyonu %99’u Müslüman olan halkımızı derinden yaralayan,KURAN’ın emri olan hicab ve başörtüsünü aşağılayan ve ayaklar altına alan,müslüman ve mümine hanım kimliğine saldırı yapan bir yayına imza atmıştır.

Olay şu şekilde yaşanmıştır.
21 Temmuz Akşamı NTV’de bir program yayınlandı, adı “Türkiye’nin Yönetmenleri”

Bu programda çeşitli kısa filmler gösterildi. Bunlardan birisi de Selim Aslanyürek’in NTV için çektiği ‘Kan Aranıyor’ adlı kısa film. 4 konunun geçtiği bu bölümde başörtülüler ile alakalı sahne yüz kızartacak cinstendi.

Başörtülü bir genç kız, açık arkadaşına başörtüsü hediye ediyor. “Gör bak, hayatın nasıl değişecek, türban tak huzura kavuş” diyor… Kız ilk defa başörtüsü takıyor… Diğer sahnede iki tane genç erkek kapalı bir çarşıda dolaşırken kız muhabbeti yapıyor. Başörtülü kızları görüyorlar. Birisi işaret ediyor, diğeri “Hadi lan, türbanlı o, böyle şeylere gelmez” diyor. Beriki “Yanılıyorsun koçum, asıl bunlarda iş var” diyor ve devam ediyor… “Arkasından yaklaş, hafifçe dokun, sonra
da ‘beraber çıkabilir miyiz?’ diye sor..” O esnada kızlardan birisi dükkana birşey sormak için içeriye giriyor. Erkek dışarıdaki
tesettürlü kızın kalçalarına elleyerek “Benimle çıkar mısın?” diye soruyor. Kız, erkeğin ablası çıkıyor, “Allah belanı versin, ben sana evde gösteririm” ile film bitiyor… “Gör bak, hayatın nasıl değişecek” lafı bu şekilde sonlandırılıyor…

NTV’yi kınıyoruz. Başörtülü bayanlara bu şekilde tacizi televizyon ekranlarına taşıyıp fantazi yapmalarını nefretliyoruz.

Olayı RTÜK’e taşıyoruz.
Duyarlı tüm kardeşlerimizi NTV’yi protesto etmeye ve RTÜK’e ise
şikayet etmeye davet ediyoruz.

NYV PROTESTO: ntv@ntv.com.tr
RTÜK PROTESTO: rtuk@rtuk.gov.tr
http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/GorusOneri.aspx

Ajdar

Ajdar kimdir, necidir sanırım burada çok deşmeye gerek yok. Türkiye’de sanat diye ortaya konulan eserlerin niteliği tartışılırken, kendisi bağıra bağıra ben sanatçıyım, ben sanatçıyım diyen birisi diyelim kısaca. Naneli, çikita muzlu muhteşem bir sanatçı. Bugün Youtube’da vidyoları izlerken, Ajdar’ın Reha Muhtar’ın sunuculuğunu yaptığı Pişti programında ekşi sözlük yazarlarından otisabi ile tartıştığı görüntelere denk geldim.

Ajdar nasıl bir insan, nasıl düşünür, ne yer ne içer, hepimizin soluduğu O2 Ajdar’da nasıl bir etki yapar, bence bilimsel değerli olan çok ilginç bir araştırma konusu. Otisabi gerekli cevabı çok güzel birşekilde vermiş ama akis bulmuş mu o baya tartışılır. Ajdar, Youtube’a koyduğu çikita muz klibini milyonların izlediğini, bunun tek başına kendisinin ne kadar değerli bir sanatçı olduğuna sebep olarak gösteriyor. Birlikte çıktıkları pişti programının bile görüntülerinden sadece kendisinin konuştuğu kısımları youtube’a koymuş. Neyse sözü fazla uzatmaya gerek yok, zaten görüntüler olanı biteni çok güzel anlatıyor.

Ajdar ve Otisabi Pişti Programında – 1

Ajdar ve Otisabi Pişti Programında – 2

Ajdar ve Otisabi Pişti Programında – 3

Tek kişilik ordu

Hatalı sollamadan dolayı çıkan tartışmada, çok kişi olmalarına güvenen aile ferdleri tek kişiye saldırınca hepsi nasibince temiz bir dayak yiyor. Kavga ettikleri vatandaş özel bir firmada güvenlik görevlisi olarak çalışıyormuş, sert kayaya çarpmışlar 🙂

Fox News sunucusunun kavgayı futbol maçı gibi anlattığı hali:

Osman Baydemir Websitesi

Diyarbakırda seçimlerde kime oy veriyorsunuz?

  • DTP - Osman Baydemir (78%, 560 Votes)
  • AKP - Kutbettin Arzu (18%, 129 Votes)
  • CHP - Remzi Saylan (4%, 28 Votes)

Oy verenlerin sayısı: 718

Yükleniyor ... Yükleniyor ...

Osman Baydemir‘in kim olduğu, Diyarbakırda (Diyar-ı Bekir) neler yaptığı, kimlere hizmet ettiği v.s. v.s. bunlarla ilgili söylenecek çok şey var ama buradan dillendirmeyi gerçekten istemiyorum. Habertürk’ün internet sitesinde yayınlanan haberde (haberi altta izleyebilirsiniz) osmanbaydemir.com‘un hacklendiği ve Osman Baydemir‘in gerçek icraatlarının anlatıldığı bir vidyo yerleştirildiği ifade ediliyor. Haberde bence eksik olan bir nokta, bu sitenin zaten Osman Baydemir‘e ait olmadığı ve siteyi hazırlayan kişiler tarafından alınmış olduğu gerçeği. Dolayısıyla ortada bence sitenin hacklenmesi gibi bir durum yok. Sitenin içeriği hakaret içerse de, CyberProtest grubu benim ziyaret etmekten memnun olduğum güzel bir çalışma yapmışlar.
Bu yazıyı kapatmadan önce, Türkiye’nin doğusunda PKK sorunu çıktığı zaman avrupaya iltica eden, orada ulaştıkları entellektüel seviyeyle, geride bıraktıkları milletdaşlarının ilm-i olarak ilerlemelerini sağlamak yerine; kansız terörist başı Abdullah Öcalan, PKK’nın siyasi ağzı Ahmet Türk, Leyla Zana ve Osman Baydemir gibi kürt milleti için gelecekte hiçbir nitelik taşımayacak kişileri destekleyen avrupadaki kürtlere buradan seslenmek istiyorum:

  • İsmi geçen Abdullah Öcalan, Ahmet Türk, Leyla Zana, Osman Baydemir gibi kişilerin avrupada lobisini yapıyorsunuz.
  • AB’den gelen temsilcilerin Türkiye’ye geldikleri zaman sanki Türkiye’nin doğusunda kürt katliamı yapılıyormuş da onları kurtarmaları gerekiyormuş gibi Diyar-ı Bekir’i ziyaret etmelerine neden olup Türkiye’nin imajını zedeliyorsunuz.
  • PKK ve kürdistan yanlısı, Türkiye ve Türk ordusu aleyhindeki websitelerin fikir kaynağı, kuruculuğunu ve lojistik desteğini üstleniyorsunuz.
  • PKK ve Türkiye’nin doğusunu da içine almaya çalıştığınız kürdistanın kurulması aleyhinde yayın yapan sitelere saldırıp göçertmeye çalışıyorsunuz.

Kürdistan ile ilgili siteler çoğunlukla avrupa kaynaklı kürtler tarafından desteklenirken, PKK lehinde, Türkiye aleyhinde web siteleri Türkiye’de yaşayan PKK destekçisi kürtler gerçekleştiriliyor. İki tarafa da; girdiğiniz bu mücadele ile milletdaşlarınızın da içinde bulunduğu Türkiye gemisine zarar vermekten başka hiçbirşey yapmıyorsunuz. Yaptığınız her hareket Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin dibine bir tane daha dinamit yerleştirmekten öteye gitmiyor. Umarım bir an evvel içine girdiğiniz bu çalışmalardan vazgeçer, Türkiye’nin doğusundaki kürt kardeşlerimizi; PKK gibi, DTP gibi, türklük-kürtlük problemi gibi bahanelerle provoke etmek yerine, kendilerine ilk yardım gibi yetişip eğitim, yaşam seviyesi ve ufuk kazandırma yönünden yardımcı olursunuz.

Habertürkde yayınlanan Osman Baydemir haberleri

Master Plan – Ozan Halıcı

Google’ın FBI ve Amerikan hükümeti arasındaki bağı genelde tartışılan ama neye benzediği tam olarak bilinmeyen bir ilişki. Amerikan hükümetinin MIT’i (milli istibharat teşklilatı) FBI olarak bilinirken, bunların arka planında NSA kısaltmasıyla bilinen National Security Agency (Ulusal Güvenlik Kurumu) gerçek manada bilgi ajanlığının yapıldığı ve Amerika içinde ve dışında dönen dolapların yakın olarak takip edildiği ve bu konuda gerekli ekipmanın sağlanması için araştırmaların yürütüldüğü resmi kurumdur. Bu kurumun kapsamı alanına giren bir örnek, Amerika’da ve dünyada kırabildikleri encryption (şifreleme) mekanizmalarından farklı bir mekanizma çıkarsa onun kırılması ve şifreli gönderilmiş o bilginin içeriği tespit edilmesi bu kurumun sorumluluk alanına giriyor diyebiliriz.
Velhasıl, Ozan Halıcı ve Jürgen Mayer’in lisans bitirme projesi olarak gösterilen Master Plan vidyosunu izledim. Bugün de denk geldi, The Listening adlı İtalyan yapımı filmi izledim. The Listening filmi adında da anlaşıldığı gibi dinlemeyi ele alıyor. Bahsi geçen ‘dinleme’ fiilinin bizdeki karşılığı ‘telekulak’ oluyor sanırım. Takip edilen kişilerin ev ve cep telefonlarının bir program aracılığıyla, o anda telefonları açık olmasa da yada o anda kullanılıyor olmasa bile dinlenilebilmesi ve kişinin o anda bulunduğu ortamda ne gibi konuların konuşulduğunun ele alındığı bir film. The Listening’in başında gösterilen ve Amerika’nın dünyadaki bütün iletişim araçlarını izlemek için yaptığı milyarca dolarlık yatırımı anlatan kısım ilgimi çekti ve o kısmı filmden alıp youtube’a upload ettim. Altta Ozan Halıcı’nın Master Plan ve The Listening filminin bahsettiğim kısımlarının vidyolarını bulabilirsiniz.

Master Plan – Ozan Halıcı

The Listening (2006)

The Listening (telekulakın nasıl yapıldıgının filmde gösterilen demosu)

Ubuntu 6.10 with XGL & Kiba-Dock

Daniel Miessler’in bloguna bakarken aşağıda verdiğim vidyoyla karşılaştım. Windows Vista ile gelen janjanlı masaüstü görüntülerine ve pencere geçişlerinde yapılan atraksiyonlara benzer bir çalışmanın gösterildiği vidyo, Ubuntu 6.10 dağıtımından alınmış. Desktoplar arasındaki geçişler, pencerelerin küçültülürken kaykılması, pencerelerin transparan olup hareketlerinde kenarlara doğru yapışmaya çalışması gibi efektler çok hoş olmuş gerçekten:) Ubuntu’dan kaydedilmiş diğer ekran görüntüleri de var.

css.php