İçeriğe atla

Görmeyenlerin ışığı olun, kitap seslendirin

Milli Kütüphane, görme engelliler için kitapları seslendirecek, onların “gözü olacak” gönüllüler arıyor.

Görmeyenlerin ışığı olun, kitap seslendirinKimi zaman evinizde, kimi zaman otobüste, belki yatmadan önce, belki uzanarak, belki kahvenizi yudumlayarak kitap okuyorsunuz. Sizin okuduğunuz satırları göremeyen, yeni çıkan bir romanın sözcükleri arasında dolaşamayacak durumda olanları hiç düşündünüz mü? İşte onlar görme engelliler, belki de hiç düşünmeden görmezden geldiğimiz insanlar onlar.

Milli Kütüphane Başkanlığı, görme ve okuma engellilere yönelik hizmet verebilmek için sesli kitap okumak isteyen gönüllüleri bekliyor. Bu iş için gönüllü olan kişiler, Bahçelievler’deki Milli Kütüphane Başkanlığına başvuruyorlar. Ses tonu ve diksiyonu düzgün, Türkçeyi iyi konuşan bu kişiler, kütüphane içinde oluşturulan stüdyoda kitap okuyorlar. Gönüllülerin okudukları kitaplar, kasetlere kaydediliyor, çoğaltılan kasetler ise okuma engelli kişilerin hizmetine sunuluyor.

Milli Kütüphane Başkanı Tuncel Acar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gönüllü okuyucuların, görme engeliler için roman, şiir, hikaye ve çeşitli eğitim kitaplarını okuduklarını ve bunları kasede kaydettiklerini söyledi. Kitaplarının hepsinini gönüllüler tarafından okunduğunu belirten Acar, “Milli Kütüphane’nin ‘Konuşan Kitaplık’ bölümünde sesli kitap arşivimize katkıda bulunmak isteyen ses rengi kulağa hoş gelen diksiyonu ve okuması düzgün gönüllülere ihtiyacımız var” dedi. Acar, bu kriterlere uygun olan gönüllülerin, belirli bir test aşamasından geçirildikten sonra gönüllü okuyucu olarak kabul edildiğini söyledi.

Gönüllülerin, bu iş için mutlaka kütüphaneye gelmesi gerekmediğini belirten Acar, “Sesli kitap okuma evden de yapılabilir. Okuyucular, kitapları evde bilgisayar ortamında okuyabilir ve bunu CD’ye kaydedip bize gönderebilirler” dedi.

“SESLİ KİTAPLAR İNTERNETTEN DE DİNLENEBİLECEK”

Kayıtların, 1991 yılında Ankara OR-AN Lioness Kulübü tarafından bağışlanan kayıt stüdyosunda yapıldığını ifade eden Acar, şunları kaydetti:
“Şu an için sesli kaset kitap sayımız 1100 ve bu kitapların oluşturduğu kaset sayısı ise ‘master’ ve ‘copy’ olarak yaklaşık 10 bin adet civarında. Ayrıca sesli kitap CD sayımız ise 100 civarında.
Bu yıl içerişinde de kaset ortamındaki sesli kitaplar, dijital ortama aktarılacak. Daha sonra ise sesli veriler, wap ortamında görme engellilerin hizmetine sunulacak. Kullanıcıların getirdiği flaş bellek ya da CD’lere sesli veriler kopyalanabilecek.”
Acar, okutulan sesli kitapların güncel yayınlardan oluştuğunu ve kullanıcıların taleplerine göre belirlendiğini söyledi. Acar’ın verdiği bilgiye göre, Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”, Nermin Bezmen’in “Sır”, Nazım Hikmet’in “835 Satır”, Murathan Mungan’ın “40 Oda”, Zülfü Livaneli’nin “Mutluluk”, Dostoyevski’nin “Hz. Muhammed”, Emre Kongar’ın “Kızlarıma Mektuplar”, Can Yücel’in “Sesini Kaybetmeyen Şiir”, değişik türde çocuk kitapları, KPSS eğitim bilimleri, KPDS dil kitapları ve üniversite hazırlık kitapları okutulan kitaplar arasında yer alıyor.

NASIL YARARLANILIYOR?

Görme engelliler, kaset ve CD’lere okunmuş olan kitapları, Konuşan Kitaplık’tan dinleyebiliyor ya da seçtiği bir sesli kitabı ödünç alıp eve götürebiliyor.
En önemlisi ise Milli Kütüphane’ye hangi kitabı okumak istediğini belirterek müracaat eden okuma engellilere, kargo ya da posta aracılığıyla talep ettiği sesli kitap adresine ücretsiz olarak teslim edilebiliyor.

KIZININ KİTABINI SESLENDİREN ANNA

“Baba ve Piç” in yazarı Elif Şafak’ın annesi Şafak Atayman (58) da görme engelliler için sesli kitap oluşturulmasında gönüllü olarak çalışanlar arasında. Kısa bir süre edebiyat öğretmenliği yapan ardından Dışişleri Bakanlığı’nda ateşe olarak çalışan Atayman, emeklilik günlerini görme engelliler için kitap okuyarak değerlendiriyor.
Gönüllü okuyuculuğa kısa süre önce başladığını belirten Atayman, “Yaklaşık olarak 5-6 aydır sesli kitap okuyorum. Gönüllü okuyuculardan Jale Anıl ile yapılan bir röportajı okudum ve çok duygulandım. O an benim de bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm ve müracaat ettim” dedi.
Atayman, görme engellilerin, yaşamlarında bir çok problemle kendilerinin baş etmek zorunda kaldığını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Görme engelli arkadaşlarımız için ufak da olsa bir şeyler yapabilmek mutluluk veriyor. Çoğu zaman yarının ne getireceğini düşünmeden yaşıyoruz. Oysa bir gün, biz de görme engellilerden biri olabiliriz. O nedenle duyarlı olmalı ve elimizden geleni yapmalıyız.”
Şu anda kızı Elif Şafak’ın “Baba ve Piç” adlı kitabını seslendirdiğini ifade eden Atayman, görme engelliler için kızının tüm kitaplarını kendisinin okuyacağını belirtti. Atayman, Elif Şafak’ın, kendisine destek verdiğini ve kimi zaman yazılarıyla bu konuya dikkat çekmeye çalıştığını söyledi.

“SESİMİ TANIYORLAR”

Gönüllü okuyuculardan Jale Anıl (59) ise sesli kitap okumaya 1998 yılında başladığını ve her gün saat 09.30-14.00 arasında stüdyoya girdiğini kaydetti. Bugüne kadar yaklaşık 1500 kasetten oluşan 104 kitap okuduğunu ifade eden Anıl, “Genellikle tez kitapları okuyorum. Çünkü, görme engelliler için, Braille ile sadece ilköğretim kitapları basılıyor. Üniversiteye hazırlık ve master kitaplarına ulaşılamıyor. Bu da eğitimine devam etmek isteyen engellilerimiz için büyük bir problem” dedi.

Anıl, seslendirme çalışmaları sırasında yaşadığı iki olayı şöyle aktardı:
“Bir gün stüdyoda tez okuyordum. Bir ara dışarıya çıktım. Çok sayıda görme engelli arkadaşımız vardı. Neden burada olduklarını sorduğumda, ‘Bugün dolduracağınız kaseti bekliyoruz’ dediler. Yani, özellikle bu tür kitaplara ihtiyacı olan çok kişi var.

Bir başka gün, Kızılay’da yürürken görme engelli birini gördüm ve ona gideceği yere kadar yardım edebileceğimi söyledim. Bana ismimin Jale olup olmadığını sordu. Öyle şaşırdım ki sesimi tanıyorlar. Bana ‘Sizi sesinizden tanıyorum. Okuduğunuz kitapları dinliyorum. Şu an da Bir Çift Yürek’i okuyorum’ dedi. Bir insanı hayatta bundan daha mutlu edecek ne var ki…”

“GAZETECİLİK YAPMAK İSTERDİM”

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü bitirmesine karşın kütüphaneci olarak çalışan, görme engelli Ramazan Bakırcı (36) da ilköğretimden sonra eğitimine devam edebilmek için başta kitap bulamamak gibi problemlerle karşılaştığını söyledi.
Karma lisede eğitim alırken, alt sınıftaki öğrencilerin gönüllü olarak kendisine ders kitaplarını okuduğunu ve üniversiteye böyle hazırlandığını ifade eden Bakırcı, “Mezun olduktan sonra gazetecilik yapmak isterdim. Ancak böyle bir imkanım olmadı. Çok seçeneğimiz olmuyor” diye konuştu.

Hürriyet

Little Mosque On The Prairie Download

Little Mosque on the Prairie an unabashedly comedic look at a small Muslim community living side by site with the residents of a little prairie town. At its heart, Little Mosque on the Prairie is a humorous look at relationships, family, love, the generation gap and balancing Muslim beliefs and traditions in a prairie setting.

Our Little Mosque is filled with colourful residents. Zaib Skaikh (Metropia) is Amaar, a young big-city lawyer who finds his true calling as an Imam and moves west to become the spiritual leader of the small Muslim community. Carlo Rota(24) is Yasir, a contractor who is married to Sarah (Sheila McCarthy (I’ve Heard The Mermaids Singing)), a Muslim convert. Sitara Hewitt is Rayyan their smart, outspoken devout daughter.

Rounding out the stellar cast is Manoj Sood as Baber (Davinci’s Inquest), the former imam who harbours as many fears about western society as they do about his, Arlene Duncan (Degrassi: the next generation) as Fatima who runs a dinner, Derek McGrath (Doc, cheers) as Reverend Magee, Debra McGrath (getting along famously) as Mayor Popowics and Neil Crone (against the ropes) as the inciting host of a local radio programme.

The inspiration for the storylines come from the personal experiences of the show’s creator, Zarqa Nawaz, a Muslim and mother of four who moved west to Regina with her family a decade ago. Former CBC Radio producer, Nawaz began making short comedic films about Muslims in 1996. Her highly acclaimed 2005 documentary Me and the Mosque aired earlier this season on CBC news world.

Little Mosque on the Prairie is directed by Michael Kennedy. Producers are Susan Flanders- Alexander and Michael Snook. Executive producers are Mary Darling and Clark Donnelly. It is a production of Westwind Pictures in association with CBC Television.

You can download Little Mosque on the Prairie from the links given in below.

Rapidshare:

Little Mosque On The Prairie file list (if you experience any problem with downloads, please let me know):

Little.Mosque.On.The.Prairie.1×01.Little_Mosque.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×01.Little_Mosque.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×02.The.Barrier.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×02.The.Barrier.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×03.The.Open.House.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×03.The.Open.House.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×04.Swimming.Up.Stream.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×04.Swimming.Up.Stream.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×05.The.Convert.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×05.The.Convert.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×06.The_Archdeaconeth.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×06.The_Archdeaconeth.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×07.Mother-In-Law.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×07.Mother-In-Law.part2.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×08.Playing_With_Fire.part1.rar
Little.Mosque.On.The.Prairie.1×08.Playing_With_Fire.part2.rar

Little Mosque On The Prairie.S01E01.Little.Mosque.HDTV.XviD-MiNT.avi (175.5 MB)
Little Mosque On The Prairie.S01E02.The.Barrier.HDTV.XviD-fRuBsEn.avi (174.35 MB)
Little Mosque On The Prairie.S01E03.The.Open.House.HDTV.XviD-MiNT.avi (175.38 MB)
Little Mosque On The Prairie.S01E04.Swimming.Up.Stream.HDTV.XviD-MiNT.avi (175.02 MB)
Little Mosque On The Prairie.S01E05.The.Convert.HDTV.XviD-MiNT.avi (175.07 MB)
Little Mosque On The Prairie.1×06.The.Archdeacon.Cometh.fRuBsEn.HDTV.avi (174.65 MB)
Little Mosque On The Prairie.1×07.Mother-In-Law.fRuBsEn.HDTV.avi (175.06 MB)
Little Mosque On The Prairie.1×08.Playing.With.Fire.fRuBsEn.HDTV.avi (175.07 MB)

Ahmet Kaya – Vallahi APO’yu özledik

Osman Baydemir’in websitesinin hacklendiği haberiyle ilgili dün yazdığım yazının kapanışında bahsettiğim avrupadaki kürtler ve içinde bulundukları planlarla ilgili, çok önceden youtube’da izlediğim Ahmet Kaya 1999 Almanya konseri vidyosu hatırıma geldi, buraya eklemeye karar verdim.

Avrupadaki kürt oluşumları ve kürdistan çalışmalarıyla ilgili, orada yaşayan arkadaşlarımdan öğrendiklerimin yanında, Ahmet Kaya ile ilgili wikipedia’da bahsedilen kısımlar önemli gerçekleri ifade ediyor:
Ahmet Kaya, 10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde yeni albümüne Kürtçe şarkı koyduğunu açıkladı, bu şarkıya çekeceği klip için bir kanal aradığını söyledi. Ahmet Kaya’nın “Kürtler’i tanımayanların kafasından inmeyeceğim. Ayrıca bu ödülü insan hakları adına, cumartesi anneleri adına alıyorum” sözleri üzerine törene davetli bulunanların verdiği tepki üzerine, ödül törenini terk etmek zorunda kaldı. Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya ‘nın 1993 yılında Berlin’de Kürt İşadamları Derneği’nin düzenlediği bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet gazetesinde yayınlanması üzerine “bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla hakkında dava açıldı. Haziran 1999’da Türkiye’den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda hapis cezasına çarptırıldı, ancak yurtdışında olduğundan hapse girmedi. Bu arada Ordu Valiliği Ahmet Kaya’nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı. Hapis cezası ve tepkiler üzerine Fransa’ya yerleşti. Almanya’da PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde “Arabamı şerefsizlerin memleketinde bıraktım” dediği iddia edildiği için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı. PKK’nın yayın organı MED-TV’nin açılışında verdiği konserde yaptığı açıklamada hakkındaki iddialar için Ahmet Kaya: “Ülkeyi bölmek için değil, birleştirmek için vardık. Bunu anlamakta güçlük çektiler. Benim ülkede yaşayan 64 milyon insana şerefsiz dediğimi söylediler. Ben hiçbir halka, halklara asla şerefsiz lafını kullanmadım. Ben sadece Kürt kimliğimden beni linç etmek isteyen namussuzlara ve haysiyetsizlere burda birkez daha şerefsiz diyorum. Burda hiçbir zaman Ahmet Kaya 64 milyon insana şerefsiz dediği gibi speratif (ayrımcı) laflarla benim etrafımda toplamaya ve yıllandandır dostluk ettigim Türk halkını bana düşman etmeye çalışıyorlar, Türk halkını bana değil Türk halkını Kürtlere düşman etmek istiyorlar. Ben onların, o medyaların o üzerimde oynadıkları oyunların farkındayım bunlar soğuk savaş stratejileri. Onların o kirli savaş strajilerini bozarım, daha öncede bozdum, gene bozarım yine de bozacağım.” diyerek yalanladı. Ahmet Kaya, 2000 yılında Paris’te bir kalp krizi sonucu öldü.

Ahmet Kaya – 1999 Almanya Konseri
Kürdüz ölene kadar
Kürdüz sonuna kadar
Vallahi biz dostu özledik
Kürdüz ölene kadar
Vallahi barışı özledik
Kürdüz sonuna kadar
Vallahi APO’yu (Terörist başı Abdullah Öcalan) özledik
Kürdüz sonuna kadar
Vallahi biz dostu özledik

Yaşamak, tek başına birşey değil, yaşamak,kari koca olarak yaşamak birsey değil, yaşamak,iki kisiyle yaşamak da birsey değil. Yaşamak, onurunla,namusunla,ulusal kimliğinle halkınla yaşamaktır. Onurlu yaşamaktır,serefli yaşamaktır.

Biz bedeli ne olursa olsun yaşamımızın hiçbir zerresinde ne Türkiye ne de Türk düşmanlığı yaptık.Ama biz hayatımızın başladığı noktadan bu güne kadar geçen süre içerisinde bağımsız,demokratik bir ülkenin dürüst Kürtleri olarak yaşamak istedik.

Artik savas naralarinin yerine baris naralarinin alanlari doldurdugu bu zamanda,çok dogru seyler yapmaya yüz tutmus su anlarimizda sakin olaki akliniza söyle birsey gelmesin. Acaba buralardan uzaklara mi gidiyor? Yok öyle birsey…

Barış ve barış yanlısı insanlar onurun ve namusun dimdik silahıdır.O yüzden biz askla,sevdayla,kavgayla büyüdük.Bu yüzden sakin ola ki barisi teslimiyet gibi düsünenler böyle bir gaflete düsmesinler.Biz sevdayi da biliriz,kavgayi da biliriz.â€?

Osman Baydemir Websitesi

Diyarbakırda seçimlerde kime oy veriyorsunuz?

  • DTP - Osman Baydemir (78%, 560 Votes)
  • AKP - Kutbettin Arzu (18%, 129 Votes)
  • CHP - Remzi Saylan (4%, 28 Votes)

Oy verenlerin sayısı: 718

Yükleniyor ... Yükleniyor ...

Osman Baydemir‘in kim olduğu, Diyarbakırda (Diyar-ı Bekir) neler yaptığı, kimlere hizmet ettiği v.s. v.s. bunlarla ilgili söylenecek çok şey var ama buradan dillendirmeyi gerçekten istemiyorum. Habertürk’ün internet sitesinde yayınlanan haberde (haberi altta izleyebilirsiniz) osmanbaydemir.com‘un hacklendiği ve Osman Baydemir‘in gerçek icraatlarının anlatıldığı bir vidyo yerleştirildiği ifade ediliyor. Haberde bence eksik olan bir nokta, bu sitenin zaten Osman Baydemir‘e ait olmadığı ve siteyi hazırlayan kişiler tarafından alınmış olduğu gerçeği. Dolayısıyla ortada bence sitenin hacklenmesi gibi bir durum yok. Sitenin içeriği hakaret içerse de, CyberProtest grubu benim ziyaret etmekten memnun olduğum güzel bir çalışma yapmışlar.
Bu yazıyı kapatmadan önce, Türkiye’nin doğusunda PKK sorunu çıktığı zaman avrupaya iltica eden, orada ulaştıkları entellektüel seviyeyle, geride bıraktıkları milletdaşlarının ilm-i olarak ilerlemelerini sağlamak yerine; kansız terörist başı Abdullah Öcalan, PKK’nın siyasi ağzı Ahmet Türk, Leyla Zana ve Osman Baydemir gibi kürt milleti için gelecekte hiçbir nitelik taşımayacak kişileri destekleyen avrupadaki kürtlere buradan seslenmek istiyorum:

  • İsmi geçen Abdullah Öcalan, Ahmet Türk, Leyla Zana, Osman Baydemir gibi kişilerin avrupada lobisini yapıyorsunuz.
  • AB’den gelen temsilcilerin Türkiye’ye geldikleri zaman sanki Türkiye’nin doğusunda kürt katliamı yapılıyormuş da onları kurtarmaları gerekiyormuş gibi Diyar-ı Bekir’i ziyaret etmelerine neden olup Türkiye’nin imajını zedeliyorsunuz.
  • PKK ve kürdistan yanlısı, Türkiye ve Türk ordusu aleyhindeki websitelerin fikir kaynağı, kuruculuğunu ve lojistik desteğini üstleniyorsunuz.
  • PKK ve Türkiye’nin doğusunu da içine almaya çalıştığınız kürdistanın kurulması aleyhinde yayın yapan sitelere saldırıp göçertmeye çalışıyorsunuz.

Kürdistan ile ilgili siteler çoğunlukla avrupa kaynaklı kürtler tarafından desteklenirken, PKK lehinde, Türkiye aleyhinde web siteleri Türkiye’de yaşayan PKK destekçisi kürtler gerçekleştiriliyor. İki tarafa da; girdiğiniz bu mücadele ile milletdaşlarınızın da içinde bulunduğu Türkiye gemisine zarar vermekten başka hiçbirşey yapmıyorsunuz. Yaptığınız her hareket Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin dibine bir tane daha dinamit yerleştirmekten öteye gitmiyor. Umarım bir an evvel içine girdiğiniz bu çalışmalardan vazgeçer, Türkiye’nin doğusundaki kürt kardeşlerimizi; PKK gibi, DTP gibi, türklük-kürtlük problemi gibi bahanelerle provoke etmek yerine, kendilerine ilk yardım gibi yetişip eğitim, yaşam seviyesi ve ufuk kazandırma yönünden yardımcı olursunuz.

Habertürkde yayınlanan Osman Baydemir haberleri

Kıraç – Yıldızlarda Kayar

Kıraç’ın Ferdi Tayfur’dan parça söyledigini bilmiyordum 🙂 hem sözleri hem de melodisi çok güzelmiş, tabi Kıraç’ın sesiyle bambaşka bir tat olmuş.

Kıraç – Yıldızlarda Kayar (Ferdi Tayfur)
Karanlık gecelerin yıldızı sensin
Hep beni bekletip hep söyletirsin
Hep yalan yeminler
Hep yalan sözler
Bir gün gerçek olup gelemez misin

Yıldızlar da kayar durmaz yerinde
Solar güzelliğin kalmaz yüzünde
Sensiz can verirken
Son nefesimde
Bir yudum su vermeye gelemez misin

Aydınlık dünyamı karartmadan gel
Simsiyah saçımı ağartmadan gel
Şimdilik güzelsin herşey seninle
Seni son bir defa görmem belkide

Yıldızlar da kayar durmaz yerinde
Solar güzelliğin kalmaz yüzünde
Sensiz can verirken
Son nefesimde
Bir yudum su vermeye gelemez misin
Gelemez misin

Kıraç

Evden Eve Nakliyat Sitelerinde Patlama

Evden eve nakliyat nedir herkes biliyor, evden eve nakliyat yapan bir firmayla anlaşırsınız gelirler eşyalarınızı toparlayıp yeni eve götürüp bırakırlar. Buraya kadar herşey normal ama sanıyorum taşınma telaşı içinde olan kimseler şimdilerde etraflarında olan firmalarla anlaşma yapmak yerine netten arama yapmaya başlamışlar. Bu da internet üzerinden evden eve nakliyat site tanıtımı yapan firma sayısında patlama yapmış durumda. Google’dan evden eve nakliyat diye aratınca çıkan sonuç sayısı 1,210,000. 1,210,000 gibi bir rakam gerçekten çok yüksek ve şu anda genel aramaları bırakın, şehirler bazında (ankara nakliyat, istanbul nakliyat v.s.) aramalarda bile patlama yaşanıyor. Yapılan iş aynı olup rakip firma çok olunca internet bir manada alternatif ücretsiz reklam kaynağı olarak görülüyor.
Şu ana kadar bu siteye link değişimi yapmak için 7 tane evden eve nakliyat sitesi webmaster’ı not bıraktı. Sitelerine baktığım zaman hali hazırda 7-8 tane daha siteyle link değişimi yaptıklarını ve birçok forum sitelerine de not bırakıp yeni siteler aradıklarını gözlemledim. Nakliyat siteleri temel olarak içerik sunmakdan çok link değişimi yaparak google’da daha üst sıralara çıkmak amacında oldukları için bu sitelerle link değişimi yapmıyorum. Site sahiplerine teker teker bilgi vermek yerine bu yazıyla genele hitaben nakliyat ve evden eve taşıma hakkında sitelerle link değişimi yapmayacağımı belirtmek istiyorum. Sitedeki link değişimi sayfasına not bırakıp başka webmasterların kendilerine ulaşmalarını tabiki sağlayabilirler.

Haluk Levent – Aşkın Mapushane

Haluk Levent’in sözleri çok hoşuma giden Aşkın Mapushane parçasına bugün youtube’da eski kliplerine bakarken denk gelince buraya da ekliyim dedim. Aslinda Akşamlar parçasina bakiyordum ama onun klibini bulamadim.


Keşke seni tanımamış
Keşke sevmemiş olsaydım
Zincire vurulmuş gibi
Sana bağlı kalmasaydım

Aşkın Mapushane
İçinde ben mahkumum
Saçların parmaklık
Gözlerin gardiyan olmuş

İçinde ben ziyan oldum…

Alın yazımda varmışsın
Kalbimi benden çalmışsın
Sensizliğe bir duman gibi
Sigaranda beni yakmışsın

Aşkın Mapushane
İçinde ben mahkumum
Saçların parmaklık
Gözlerin gardiyan olmuş

İçinde ben ziyan oldum…

Aşkın Mapushane
İçinde ben mahkumum
Saçların parmaklık
Gözlerin gardiyan olmuş

İçinde ben ziyan oldum…
İçinde ben ziyan oldum…

Sanal Banka Mağdurları

Yapı Kredi Bankası ve Hırsızlık yazısına bırakılan yorumlardan Sanal Banka Mağdurları diye bir sitenin ve aslında Sanal Banka Mağdurları diye bir derneğin var olduğundan haberdar oldum. Derneğin kuruluş tarihi 05.11.2006 olarak gözüküyor yani senesini doldurmamış ama sitelerinde yer alan şikayetlerin sayısına baktığınız zaman 1500’ün üstünde şikayet aldıklarını görüyorsunuz. Sitelerini biraz daha incelediğiniz zaman aynı dertlerden muzdarip birçok kişinin şikayetleri yer alıyor. Sanal Banka Mağdurları listesinde verilen ‘Kayıp’ değerlerini topladığınız zaman kabaca çıkan sonuçlar;
255,716 YTL + 7,975 USD + 10,000 EURO + 1 mahkumiyet
Arada belirtilmeyen değerleri de bu listeye eklerseniz toplam çıkan sonuç 300,000 YTL. Sanal banka zedelerin ortak noktası maalesef neredeyse hiçbirisinin parasını geri alamaması, hatta onu bırakın karşılarına çıkıp adam gibi bilgi veren bir yetkili bile bulamıyorlar. Burada bir noktayı ayırt etmek de gerekiyor tabi. Hırsızlık sonucu oluşan zarardan birebir muhatap olduğunuz banka çalışanlarının bir sorumluluğu bulunmuyor. Onlar kendilerine çizilen çerçevede yardımcı olmaya çalışıyorlar. Sıkıntı çoğu zaman onların görevlerini kötüye kullanmalarından değil sistemin işleyişinden kaynaklanıyor. Bankalar sanal şubeleriyle ilgili hiçbir sorumluluk kabul etmiyorlar ve devlet bu konuda onlara herhangi bir yaptırım uygulamıyor. Böyle olunca da fatura yine bize yani halka çıkıyor.
Garanti Bankası bugün itibariyle en çok şikayet edilen banka olarak ilk sırada yer alıyor. Şikayetlerin çoğu bundan önce yazdığım Garanti bankası Sahtekarlığında yeni moda başlıklı yazıyla birebir örtüşüyor. İkinci sırada Yapı Kredi Bankası 471 şikayetle bulunuyor ki son kontrol ettiğimde bu sayı 70-80 civarındaydı. Yaklaşık 1-2 hafta gibi bir sürede bu sayı 5-6 katına çıkmış durumda. Yapı Kredi Bankası bilhassa Koç grubuna geçtikten sonra sanal bankacılık sitelerindeki güvenlik önlemlerini: ‘bu kadar şifre olmasından müşterilerimizden şikayet var’, ‘şu güvenlik önleminin olmasından müşterlerimiz şikayetçi’ gibi bahaneler uydurarak internet bankacılığıyla ilgili bundan önceki grubun almış olduğu güvenlik önlemlerini kaldırdılar. Sonuç olarak Yapı Kredi mağduru sayısı 1-2 hafta gibi bir sürede 5-6 katına çıkmış durumda. Yapı Kredi bankası internet bankacılığını kullanan birçok müşteri şu anda güvenlik olarak bir sıkıntı yaşayabileceklerinin farkında değil. Şikayette bulunan birçok kişi de bunun farkında değildi ama maalesef bunun bedelini hesaplarında bulunan paraları kaptırarak ödediler. Burada acı durum, Yapı Kredi Bankası olsun Garanti Bankası olsun, çalınan paraların nereye gittiğiyle ilgili tam bilgi vermemeleri. Paralar kuş olup uçmuş gibi ‘maalesef beyfendi/hanımefendi elimizden birşey gelmiyor, alın burada hesabınıza giren kişilerin IP listesi, burada da paraların aktarıldığı kişiler, yargıya başvurun!’ şeklinde elinize 2-3 sayfalık raporları tutuşturuyorlar. Sanki hergün internet bankacılığı hesabınızdan para çalınıyormuş gibi sizden bununla ilgili takibatı yapmanızı istiyorlar. İşin müşteri olarak üzen tarafı; bir önceki gün hesabınıza girdiğiniz zaman aylardır belki yıllardır alınterinizle kazandığınız paralar dururken, bir gün sonra hesabınız sıfırlanıyor. Bu paraların sizin hesabınızdan alınıp hırsızların hesabına aktarılmasına bir manada aracı olan bankalar ise hiçbir sorumluluk kabul etmiyorlar.
Son olarak eğer Garanti Bankası müşterisi iseniz, Garanti Bankası mağdurlarının açtığı forum sitesine sitesine bi göz atın. Eğer herhangi bir bankanın internet bankacılığını kullanıyorsanız Sanal Banka Mağdurları websitesini en kısa zamanda ziyaret etmelisiniz.

Garanti Bankası: 916 (1 mağdura ödendi)
Yapı Kredi Bankası: 471 (1 mağdurun parası ödendi..)
Akbank: 42
İş Bankası: 17
Oyakbank: 13
Vakıfbank: 13
Koçbank: 12
Ziraat: 5
TEB: 5 (3 mağdurun parası ödendi..)
Finansbank: 4 (1 mağdurun parası ödendi..)
Şekerbank: 3
Kuveyt Türk: 2 (1 mağdurun parası ödendi..)
HSBC: 1 (mağdurun parası ödendi..)
Denizbank: 1
Fortis Bank: 1
Tekfenbank: 1
Halkbank: 1
Turkishbank: 1
BankAsya: 1

Master Plan – Ozan Halıcı

Google’ın FBI ve Amerikan hükümeti arasındaki bağı genelde tartışılan ama neye benzediği tam olarak bilinmeyen bir ilişki. Amerikan hükümetinin MIT’i (milli istibharat teşklilatı) FBI olarak bilinirken, bunların arka planında NSA kısaltmasıyla bilinen National Security Agency (Ulusal Güvenlik Kurumu) gerçek manada bilgi ajanlığının yapıldığı ve Amerika içinde ve dışında dönen dolapların yakın olarak takip edildiği ve bu konuda gerekli ekipmanın sağlanması için araştırmaların yürütüldüğü resmi kurumdur. Bu kurumun kapsamı alanına giren bir örnek, Amerika’da ve dünyada kırabildikleri encryption (şifreleme) mekanizmalarından farklı bir mekanizma çıkarsa onun kırılması ve şifreli gönderilmiş o bilginin içeriği tespit edilmesi bu kurumun sorumluluk alanına giriyor diyebiliriz.
Velhasıl, Ozan Halıcı ve Jürgen Mayer’in lisans bitirme projesi olarak gösterilen Master Plan vidyosunu izledim. Bugün de denk geldi, The Listening adlı İtalyan yapımı filmi izledim. The Listening filmi adında da anlaşıldığı gibi dinlemeyi ele alıyor. Bahsi geçen ‘dinleme’ fiilinin bizdeki karşılığı ‘telekulak’ oluyor sanırım. Takip edilen kişilerin ev ve cep telefonlarının bir program aracılığıyla, o anda telefonları açık olmasa da yada o anda kullanılıyor olmasa bile dinlenilebilmesi ve kişinin o anda bulunduğu ortamda ne gibi konuların konuşulduğunun ele alındığı bir film. The Listening’in başında gösterilen ve Amerika’nın dünyadaki bütün iletişim araçlarını izlemek için yaptığı milyarca dolarlık yatırımı anlatan kısım ilgimi çekti ve o kısmı filmden alıp youtube’a upload ettim. Altta Ozan Halıcı’nın Master Plan ve The Listening filminin bahsettiğim kısımlarının vidyolarını bulabilirsiniz.

Master Plan – Ozan Halıcı

The Listening (2006)

The Listening (telekulakın nasıl yapıldıgının filmde gösterilen demosu)

Avrupa Yakası Hakkında Yorumlarınız

Avrupa Yakası Bölümleri sayfası altına bırakılan yorumlardan dolayı, bölümleri indirmekte sıkıntı yaşayan yada o konuda sorusu olanların soruları ve o sorulara verilen cevaplar maalesef ulaşılamaz hale geldi. Bu nedenden dolayı bu sayfayı açma ihtiyacı doğdu. Avrupa Yakası ve Avrupa Yakası oyuncularıyla ilgili düşünce ve yorumlarınızı lütfen bu sayfada dile getirin. Diğer sayfada bırakılan yorumlarda buraya aktarmaya çalışacağım.

Ubuntu 6.10 with XGL & Kiba-Dock

Daniel Miessler’in bloguna bakarken aşağıda verdiğim vidyoyla karşılaştım. Windows Vista ile gelen janjanlı masaüstü görüntülerine ve pencere geçişlerinde yapılan atraksiyonlara benzer bir çalışmanın gösterildiği vidyo, Ubuntu 6.10 dağıtımından alınmış. Desktoplar arasındaki geçişler, pencerelerin küçültülürken kaykılması, pencerelerin transparan olup hareketlerinde kenarlara doğru yapışmaya çalışması gibi efektler çok hoş olmuş gerçekten:) Ubuntu’dan kaydedilmiş diğer ekran görüntüleri de var.

Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!

Bugünlerde keyfim pek yok. Türkiye’den çok iç acıcı haberler alamıyorum. Annemin sağlığı maalesef iyi değil,bir rahatsızlığı var. Karnının tamamını kaplayan, geceleri uyutmayan, kıvrandıran cinsten bir karın ağrısı. Ağrıdır, doktora gidersin geçer değil mi? Geçmiyor çünkü hekimlerimiz teşhis koyamıyor. Ultrason çekiliyor, tahlil yapılıyor ama hekimlerimiz ellerindeki verilerle bir karara varamıyorlar daha doğrusu vardıkları kararın nihai karar olup olmadığından emin değiller.
İlk hekimimiz; ‘Teyze idrar yollarında iltihaplanma var şu antibiyotiği kullan, ağrın olursa şu ağrı kesiciyi al gelcek hafta da kontrole gel’ diyor. Diyor ama ne ağrı kesici ağrıyı hafifletiyor ne de antibiyotik sıkıntılarına deva oluyor.
Ağrılar dinmeyince başka bir hastaneye ve başka bir doktora gidiliyor. İkinci hekimimiz de aynı ultrason verilerine ve tahlillere bakıp; ‘Konulan teşhis doğru değil, benim teşhisim şudur, başladığınız diğer antibiyotiği almayı bırakın, şu antibiyotiği ve ağrı kesici almaya başlayın, gelecek hafta kontrollere gelin’ diyor. Diyor demesine ama ne ağrıda azalma var ne de tedavide bir çözüm.
Bugün üçüncü kez başka bir doktora gidiyorlar. O doktorda ultrason ve tahlil bilgilerine bakıyor. ‘Teyze bu kas yırtılması, antibiyotikleri bırak!!’ deyip anti-romatizmal iğne yazıp başka bir ağrı kesici veriyor.

İşin isyan ettiren tarafı, bu doktorlar öyle pratisyen doktorlar filan değil, büyük hastanelerin kelli felli hekimleri. Gidilen hastanelerden iki tanesi özel diğeri devlet hastanesi. Hastanelerin isimlerini burada kötü reklam yapıyor gibi olmaması için zikretmiyorum.
Ama bu şartlar altında kimi kime emanet edelim? Elde ultrason ve tahlil verileri varken, kahve falı bakar gibi teşhis koyan hekimlerimizle biz nereye gidelim? Tabipler odası ve aynı mesleği paylaştıkları bir sürü hekim dururken ‘illa bi teşhis koymalıyım’ diyen doktorlar; çalışma şartlarınız ne kadar zor olursa olsun, insan hayatı ve sağlığı bu kadar mı ucuz? Hekim arkadaşına bir telefon açıp, ‘ya arkadaş eldeki veriler şöyle şöyle ben bunu düşünüyorum ama çekincelerim var sen ne düşünüyorsun?’ diye sorsalar canları mı çıkar? Ben bilgisayar mühendisiyim, uğraştıklarım da makina, ama öyle bile olsa önemli birşey yapıyorsam ve sonuçlarından emin değilsem, bilen bir arkadaşımdan olmazsa internetten araştırmadan birşey yapmıyorum. Sizin uğraşıklarınız İNSAN! Ama peynir ekmek verir gibi antibiyotik yazıyorsunuz!

Sitemlerimden görevini hakkiyle yerine getiren Hekimlerimiz lütfen alınmasın. Aynı mesleği paylaştıkları insanların bu kadar umarsız ve tutarsız olmalarından eminim onlarda rahatsız oluyordur. Buna nasıl bir DUR denir gerçekten bilemiyorum. Allah gerçekten kimseye hastalık vermesin. İnşallah, son verilen tedavi işe yarar da annemin rahatsızlığına deva olur ve ağrılarını dindirir. Annem için dualarınızı bekliyorum…

Microsoft yine ŞAKA gibi

Microsoft her ayın ikinci haftası salı günlerinde güvenlik güncellemeleri yayınlıyor. Çok önemli açıklar olduğu zaman bu duruma istisnalar olabiliyor ama birkaç yıldır bu takvimi benimsemiş gözüküyorlar. Mutad güncellemelerinden bir tanesini 2 gün evvel salı gününde yaptılar. Bütün dünyada Windows kullanan, otomatik güncellemesi açık olan, internete bağlı legal windowslar bu güncellemeleri otomatik olarak indirip, kurulumu gerçekleştirip hatta bilgisayarı yeniden başlattılar. Tabi microsoft’un yaptığı şaka gibi hata güncellemeler yayınlandıktan sonra ortaya çıktı. Bu güncelleme paketinde Microsoft Office 2000 ve XP için 6 tane yama bulunuyordu ama bu yamaların kendilerininde yamanmaya ihtiyacı vardı. Dolayısıyla bir hatayı kapatalım derken daha büyük bir hata yaptılar ve şu anda Office kullanıcıları için ‘zararlı bir word dosyasını açmaları halinde sistemlerinin kontrolünü atak yapacak kimseye teslim etmelerini sağlayacak’ yeni bir açık ortaya çıkartmış oldular. Yani bilgisayarınızın başındasınız, bir arkadaşınızdan yada bir email grubundan word dosyası geliyor, nedir ne değildir diye bakayım derken sisteminizde başka birisinin yazdığı kod parçacıkları devreye giriyor ve onlar ne istiyorsa bilgisayarınız onu yapmaya başlıyor. Danimarkalı güvenlik sitesi Secunia.com bu açığı ‘extremely critical’ (aşırı derecede kritik) nitelerken, Microsoft çok az sayıda atak tespit edildiğini belirtiyor. Yeni tespit edilen açık ile atak yapan kişi gönderdiği word dosyası ile hedef sistemde istediği kod parçacığını çalıştırabiliyor. İşin ciddi boyutu ise, word dosyasını göndermenin yanında Outlook gibi Word’ü kullanan email alıcıları, email içine gizli dosyalarla bu açıktan etkilenebiliyor. Secunia’dan, Thomas Krinstensen ‘bu açığın kullanılmasının ve atak yapılmasının gayet kolay’ olduğunu belirtiyor.
Haberde bahse edilen başka bir noktada çok önemli. Microsoft’un açıklarla ilgili güvenlik güncellemelerini mutad olarak ayların ikinci haftasının salı günlerinde yayınlaması, hackerların o zamanlarda aktivitelerini katlamalarına neden oluyor. Yeni yayınlanan güncellemeleri hemen mercek altına alan hackerlar, tespit ettikleri güvenlik açıklarıyla gözlerine kestirdikleri sistemlere hemen saldırı düzenleyip atağın durumuna göre hedef sistemleri kontrolleri altına alabiliyorlar.
Son söz, Microsoft yine şaka gibi tam gaz devam ediyor 🙂

Zemberek

Eskiden takip ettiğim ama sonra okumayı bıraktığım RSS feedlerini okumaya Operayı yükleyerek yeniden başladım. Yeni kaydolduğum feedlerle şu anda 90’ın üstünde blog ve haber kaynağından gelen haberleri günlük olarak takip ediyorum. Bugün hangi bloglarda güncellemeler var diye bakarken, fazlamesai.net’te yayınlanan Zemberek yazısını gördüm. İsminden Pardusla birlikte başlayan türkçe projelerden birisi olduğunu tahmin etsem de merak içinde okumaya başladım. Yazıda Zemberek projesinde üzerinde çalıştıkları bir mevzuyu konu ediyorlardı ama ben projenin sayfasına geçip oradan ne olduğunu anlamaya karar verdim. Kısa bir bilgi vermek gerekirse, Zemberek bir NLP (natural language processin – doğal dil işleme) projesi. NLP’nin tanımı türkçe wikipedia’da:
NLP yani Doğal Dil İşleme, doğal dillerin kurallı yapısının çözümlenerek anlaşılması veya yeniden üretilmesi amacını taşır.Bu çözümlemenin insana getireceği kolaylıklar, yazılı dokümanların otomatik çevrilmesi, soru-cevap makineleri, otomatik konuşma ve komut anlama, konuşma sentezi, konuşma üretme, otomatik metin özetleme, bilgi sağlama gibi birçok başlıkla özetlenebilir.

NLP’nin ne olduğuyla ve amacıyla ilgili kısa bir özet geçmek gerekirse, “insanların konuştuğu dilleri bilgisayar ortamına aktarmak ve bilgisayarlar tarafından dilin morfolojisinin tanınabilmesi ve diller arasında otomatik olarak dönüşümler yapılmasını sağlamak.”

Bildiğim kadarıyla, Zemberek projesine kadar Microsoft Office ürün ailesiyle gelen türkçe denetim aracından başka yazılmış türkçe dil denetim veya türkçe kelimeleri tanıma projesi bulunmuyordu. Zemberek projesi, hem açık kodlu olması hem de bu alanda bir ilke imza atması yönüyle bence çok güzel bir çalışma olmuş ve daha sevindiri olanı ise üzerinde halen çalışma yapılıp mesafe katediliyor.

NLP alanında bilimsel bir deneyimim olmasa da php’de kendi çapımda birşeyler kodlamaya çalışmıştım birkaç ay evvel. Başlangıçta kolay gibi gözüken eklere ayırma yada ismin hallerini tanıma işlemi bile işin içine girdikten sonra ne kadar dallanıp budaklanıyor, türkçeye sonradan giren yabancı kelimelerdir, a ile başlayıp e ile biten kelimelerdir derken işin içinden çıkamadım. Bu projeyi bulmama vesile olan “Sözlük ve Kök ağacı” ile ilgili yazıyı okuyunca, benim yaptığım gibi kelimeleri ekleriyle ele almak değil kökten başlamak gerektiğini de anlamış oldum 🙂 Zemberek projesi şu anda Pardusta aktif olarak kullanılıyor, NZemberek versiyonuyla da Windows ortamına aktarılmaya çalışılıyor.

Zemberek projesinin Türkiye ve Türkçe için önemi
Zemberk’in öneminden bahsetmeden edemeyeceğim. Bu proje bana göre çok önemli çünkü şu anda google’ın translation servisinden tutun, altavista’nın babelfishine kadar otomatik dil çevirisi yapan dil araçları türkçeyi tanımıyor. Yahudilerin konuştuğu hibru (hebrew)’dan tutun rumcaya danimarkalıların ve finlandiyalıların dillerine kadar çeviriler yapılırken, dünya üzerinde 200-300 milyon insanın konuştuğunu söylediğimiz Türkçeyi başka dillere çevirme seçeneği bulunmuyor. Bunun uzaylılar tarafından bizim için yapılmasını beklemek hüsrandan başka bişey olmayacaktır 🙂 Bu noktada Zemberek çok önemli bir adım. Bu proje gelişip bu noktalara ulaşırsa, Türkçe gerçekten dünya dilleri arasına girmiş olacaktır. İngilizceden türkçeye, türkçeden ingilizceye çeviriler otomatik olarak google translation veya altavista babelfish tarafından gerçekleştirilecektir. Hatta bu konuda bu sitelere alternatif bir türk sitesi çıkması çok daha güzel olur. Bu sayede örneğin, okuduğunuz bu yazı İngilizceye çevrilmek suretiyle milyonlar tarafından okunabilir. Aynı şekilde, ingilizce bilmeyen birçok kimse, bir tuş ile ingilizce siteleri türkçeye çevirerek orada bahsi geçen konuları birebir okuyabilecektir. Şahsi düşüncem, bunu gerçekleştirecek bir proje Tübitak veya Kültür bakanlığı tarafından desteklenmek suretiyle gündeme alınmalı ve en kısa sürede tamamlanıp tanıtılmaya başlanmalıdır. Milyonlarca doları Türkiye’nin tanıtımına ayırmak yerine, milyonlarca insanın kullandığı interneti araç olarak kullanmak çok daha efektif olacaktır. Türkiye’nin dünyayla daha iyi entegre olmasına çok büyük katkı sağlayacaktır.

Son söz olarak, proje geliştiricilerine canı gönülden teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum. Katkımız olacak bir konu olursa gönüllü olduğumuzu da buradan dile getirmek istiyorum.

Bloglar Alemi

Bloglar alemi başlığından kasıt, türkçe blogların olduğu bir alem değil bloglaralemi.com websitesi. Adı üstünde bir alemi kapsaması nedeniyle, tüm türkçe bloglara açık olmaları ve SSS kısmında belirttikleri kriterlere göre de,

  • özgün bir içerik
  • kurallı türkçe kullanımı ve reklam mevzuları

şartlarını sağlayan blogları kabul etmeleri gerekiyor.

Peki uygulamada ne yapıyorlar? Bloglar alemi sitesine eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, farklı zamanlarda 3 veya 4 defa başvuruda bulundum. İstedikleri şartlar açısından sonofnights.com’u değerlendirmek gerekirse;

  • bu sitede şu ana kadar başka siteden çalıntı bir yazı yayınlamadım
  • türkçe dil kurallarına elimden geldiğince riayet ediyorum ve yazıları yazarken bütün günüm ingilizce kavramlarla geçmesine rağmen türkçeye çevirip öyle yazmaya gayret ediyorum
  • sitede şu ana kadar 1 ay adsense reklamı yayınladım ondan başka da bir reklam yayınlanmadım diyebilirim

Bu kriterleri sağlamanın yanında, sonofnights.com blogu dmoz.org sitesinde listelenmektedir ki bu dizinde yer almak bloglar aleminden kat kat daha önemli bir konu bence.

Peki; bloglaralemi.com’da listelenmek çok matah bişey midir? Kesinlikle değildir. Bloglar alemi sitesi sonofnights.com’u kabul etse, sonofnights’ın başı göğe erer mi? Kesinlikle ermez. Hiçbir açıklama yapma gereği hissetmeyen, kendilerine email atıldığı halde ona bile cevap verme adamlığını gösteremeyen böyle bir site, ‘bloglar alemi’ adını hak ediyor mu? Bence kesinlikle hak etmiyor. Bu saatten sonra listeseler bi önemi var mı? Elbette yok.

Bu yazı, sonofnights.com’un kabul edilmediğini belirtince kuyruk acısının intikamı olarak algılanacak ki kesinlikle değil. Bundan önce ilgilendiğim başka siteler için sayını bile hatırlamadığım kadar siteden red cevabı aldım. Ama bu şekilde, kendilerine atılan emaillere bile cevap vermeyen, ne idüğü belirsiz bir kriter tanımlaması içinde hareket eden türkçe blog dizini ile ilk defa karşılaşıyorum. Kendilerine atılan emaile cevap vermeyenlerin bu yazıya da birşeyler yazacağını sanmıyorum ama başka bloggerlar okursa bu yazdıklarımı göz önünde bulundurabilirler.

Meebo ve online chat

Bu yazıyı okuyorsanız, sayfanın sağ alt tarafına doğru birkez daha dikkatlice bakın.

meebo chat penceresi

kısmını göreceksiniz. Bence harika birşey. Siteyi o anda ziyaret eden herkes bu arayüz sayesinde benimle irtibat kurabilir ama sadece bununla sınırlı değil. Ben de mesaj yazabilirim 🙂 Siz bir yazıyı okuyorken, ‘kapat bu sayfayı’, ‘git işine’ filan 🙂 Şakası bir yana, çok güzel bir kavram ve kalitesi ile beni gerçekten şaşırttı. ‘Meebo widget’ olarak isimlendirilen bu uygulama, meebo.com sitesinde iki adımlık üye kaydıyla size verilen bir kod parçası (flash tabanlı). Sitenizde görünmesini istediğiniz yere kodu ekledikten sonra, ayrı bir browser açıp meebo.com sitesinden giriş yaptığınız zaman ziyaretçilerinizle online chat yapma imkanı buluyorsunuz. Bilgisayarınızdaki msn, yahoo ve diğer IM’lerden farkı yok fazlası var. t anında sitenizde kaç ziyaretçinin olduğunu gözlerinizle görebiliyorsunuz ve real time. 2-3 sn. gibi bir süre içinde güncelleniyor. Yani bir ziyaretçi siteden ayrıldıysa siz hala onu o listede görmeye devam etmiyorsunuz. Bunun yanında meebo’yu sadece site ziyaretçileriyle görüşmek için kullanıyorsanız, sayaç görevi de görüyor. Kendi ekranınızda ziyaretçilerin listesi aşağıdaki gibi oluyor:

meebo online chat

Eğer bloglarda kullanımı yaygınlaşırsa, blogların anlamına farklı sosyal bir boyut kazandırmış olacak. Günlüğünü okuduğunuz blogglerla birebir görüşme, tanışma ve fikir paylaşma imkanı bulacaksınız. Bence çok güzel buyrun tanışalım 🙂

Remote Desktop – Kopyala Yapıştır Problemi

Günümün büyük çoğunluğu uzak masa üstü bağlantısıyla bağlı olduğum serverla kendi makinam arasındaki remote desktop penceresinde geçiyor. Windows’un, uzaktaki bilgisayarınız dünyanın öbür ucunda da olsa sanki yan masadaymış gibi kullanmanıza imkan sağlayan bu özelliği gerçekten çok kullanışlı ve çok hoşuma gidiyor. Tek bir sıkıntı haricinde: Kopyala-yapıştır problemi! Bağlı olduğum esnada, bir şekilde bağlantı gidip gelirse ve kendisi arka tarafta bana farkettirmeden bağlantıyı yenilerse, benim makinamdan uzaktaki makinaya kopyala-yapıştır imkanı gidiyor. Nedir ne değildir diye düşünürken, görev yöneticinde rdpclip.exe dosyası gözüme takıldı. rdp (Remote desktop protocol) clip(clipboard). Kendi bilgisayarınızda çalışırken arka tarafta çalışan clipboard.exe dosyası vardır, kopyala yaptığınız zaman ilgili bilgi o program tarafından belleğe yerleştirilir, yapıştır dediğiniz zamanda sistem o programa başvurur ve hafızada kalan son kopyayı okuyup basmasını sağlar. Mantıken düşündüğümüz zaman, uzak masa üstü bağlantılarında da buna benzer ara geçiş programı çalışmalı ki, yapılan kopyalar tutulabilsin. Kısa bir beyin çalkalamasından sonra, olayın bu dosyayla bir bağlantısı bulunduğuna kanaat getirdim.
Sonuca gelmek gerekirse, uzak masa üstü bağlantısında, bir şekilde kopyala-yapıştır yetisini kaybederseniz yapacağınız;

  • bağlandığınız bilgisayarda, görev yöneticisini açıp rdpclip.exe programını bulup durdurmak,
  • başlat veya görev yöneticindeki çalıştır kısmında, rdpclip.exe diyerek tekrar başlatmak.

Benim bundan önce yaptığım gibi, bağlantıyı tamamen durdurup yeniden bağlanmayla filan uğraşmanıza gerek yok 🙂

İnternetin temel direklerine saldırı

İddialı bir başlık ama internetin üstüne kurulu olduğu en büyük temel: ‘isimlendirme hizmeti’ (domain name services). Domain name, url olarak bildiğimiz sonofnights.com, google.com v.s. gibi içinde isim (sonofnights, google) ve uzantı (.com, .edu, .gov) olan internetteki isimlerdir.
İsimlendirme (DNS) servisi farklı katmanlardan oluşuyor. Biyoloji dersinde ekolojik sistemi anlattıkları besin zinciri piramidini andıran bir sistem üzerine kurulu bu hizmet, en üst seviyede ‘Root Server’ la temsil ediliyor. Aşağıda en son kullanıcıdan, en üstte root serverlara kadar giden hiyerarşiyi görebilirsiniz.
dns domain nama services hiyerarsi
Bugün sabah saatlerinde, DNS (domain name services) katmanlarının en üstünde bulunan ve dünya üzerinde 13 tane olan root serverlardan iki tanesine DoS (denial of service) atak yapılarak internetin genel olarak yavaşlatılmaya çalışıldı haberi SecurityFocus‘da yayınlandı. Bu serverlar bir firma veya organizasyon tarafından kontrol edilmiyor. Amerika topraklarında olanları, Amerikan Savunma Bakanlığının koruması altında bulunuyor. Habere göre; G ve L sunucularına yapılan bu ataklardan dolayı, yapılan sorgulardan yaklaşık olarak %90’ına cevap verilemez hale geldi. Haberde, iki tane sunucunun haricinde üçüncü bir sunucudan da bahsediliyor ve bu atakların o sunucuyu da ciddi şekilde etkilediğinden ifade ediliyor.

Aşağıda küçük halini verdiğim resime tıklayak, root serverların dünya üzerinde dağılımlarını görebilirsiniz.
Root servers

Hakkımda Bilmediğiniz 5 şey

Hakkımda bilmediğiniz 5 şey rüzgarına ben de Sinan kardeşim sayesinde cebren ama hilesiz katılmış oldum 🙂 Başlayalım…

  1. Bilg. Müh. olmanın belki doğal bir sonucu olarak, günümün tamamını internette harcasam ve internetten tanıştığım kimselerle herşeyi, herşekilde, çok açık ve dürüstçe tartışsam da, bloga gündelik hayatımdan kişisel bişeyler yazmaya geldiği zaman, çoğu blog yazarı gibi “bugün şöyle oldu” diyerek başlayıp bişeyler yazmayı beceremiyorum.
  2. Antalyada yaşarken, Ankaralıyım demeyi (ankara doğumluyum aslında) İstanbulda yaşamaya başladığım zaman Antalyalıyım (aslen antalyalıyım) demeyi, Ankaraya gittiğim zaman ‘ben burda doğdum, hemşo’ demeyi daha karizmatik bulurdum. İstanbullular yazın yaşadıkları Antalya rüyasını yeniden yaşamanın hayaliyle yanıp tüttükleri, Antalyalılar İstanbulu dizilerden gördükleri gibi zannetikleri, Ankaralılar da belki de biraz İstanbul’un karizmasının etkisinden kendi aralarında sıkı bir muhabbet kurdukları için, bu formülle bu üçlü arasında hızlı bir sinerji kurulumu oluyordu. Bu üçlü grubu bırakıp, kovboylar diyarı Texas’a gelmek, buradakilerin kendi kültürleriyle bambaşka bir dünyanın içine girmek tabi garip oldu. Dolayısıyla son ikametgahım yaklaşık 2 yıldır, Dallas / Texas.
  3. Nisan’da 25 yaşına giriyorum, herkesi beklerim:)
  4. Sigaram, içkim, kumarım, gece hayatı v.s. gibi alışkanlıklarım yoktur, olmamıştır inşallah olmayacaktır. 🙂
  5. Şu aralar en çok rahatsız olduğum konu, kilom. 1.82cm / 89 kg. arkadaşlarım hiç göstermiyosun filan dese de, 20-21 yaşlarındaki kiloma (81kg.) geri dönmek istiyorum ama günleri oturmakla geçirirken bir de çikolataya ve tatlıya karşı büyük bir zaafım varken bunun önünü alamıyorum. Ha bi de, ‘kilo alamıyorum’ diye şikayet edenler var, üstlerine alınmasınlar ama onlara da kıl oluyorum.

Bloglar alemini, bu blogu açtığım ilk zamanlarda çok yakından takip ediyordum ama her geçen gün internete açılan blog sayısı arttığı için benim de zamanım o oranda azaldığı için çok takip edemiyorum. Blog yazılarını beğenerek okuduğum, Ufuk Polat , Sinan, Wolkanca; (Wolkanca hariç yazmıştım ama onu da mimlemişler) zaten bi mim yazısı yazmış bulunuyorlar. Ben de bu durumda bi tek Wolkanca’yı mimleyebiliyorum zannımca. 🙂

Yapı Kredi Bankası ve Hırsızlık

Yapı kredi bankası (YKB) internet bankaciligiyla ilgili ABD’ye dönmeden 1 gün evvel gercekten yuh dedirtecek bir sahtekarlığa şahit oldum. Yapı Kredi bankasının çok eksiği olduğunu düşündüğüm bu konuyu buradan yazmak ve bankanın diğer müşterilerini uyarmak istedim.

Bu sahtekarlığa maruz kalan ve mağdur olan kimseler firma sahipleri ve kullandıkları internet hesabı da firma hesabı, kişisel hesap değil. Olay şu şekilde gelişiyor. Kurban bayram ertesi, hafta sonu cumartesi (6 ocak) günü akşam saatlerinde ilgili firmanın internet bankacılığı hesabına kullanıcı adı ve şifre girilmek suretiyle giriş yapılıyor. Kullanıcı adı ve şifre hırsızların eline nasıl geçti bilinmiyor. Bu hesaptan 18 defa 6 kişinin hesabına 950 YTL aktarılıyor. Toplam hasar 18.000 YTL (eski birimle 18 milyar). Bu paralar aktarıldıktan sonra tahminimiz muhtelif ATM’lerden paraların transfer edildiği kişiler tarafından bir güzel çekilip, ortadan kayboluyorlar. Firma sahipleri bu durumun farkına pazartesi varıyorlar ve hemen Yapi Kredi ATMYapı Kredi bankasını arıyorlar. İlgili departman konuyla ilgili rapor hazırlıyor, bu raporda

-Hırsızlığı yapanların IP adresi
-Bağlanma tarihleri
-Para aktarılan kişiler

gibi bilgiler bulunuyor. Yapı Kredi bankası verilen bu bilgilerle, savcılığa gidip IP adresi ve bağlantı zamanını eşleştirerek Türk Telekomdan telefon numarasının tespitini ve telefonun üstüne olduğu kişiden bu hırsızlığın hesabını sormaları gerektiğini söylüyorlar.

Bunu söylerken göz önünde bulundurmadıkları noktalar:

-İnternet cafeler: Önüne ilk gelen internet cafeden bağlanıp bu işlemi gerçekleştirebilir
-Kablosuz ağlar (wireless): Artık çok yaygın. Bilinçsiz kullanımdan dolayı maalesef şifresiz birçok access point ve router bulunuyor. Herhangi birisinden bağlanıp, bu işlemi gerçekleştirmiş olabilir.
-Proxy, IP hider v.s. araçlar kullanarak ta Tanzanyadaki bir bilgisayar kullanıcısın interneti kullanarak bu bağlantıyı kurmuş olabilir.

Bunun yanında, mağdur olan firma sahipleri Yapı Kredi bankasından haklı olarak şu bilgileri talep ediyor:

-Paraların aktarıldığı hesaplar gerçek kişiler mi? (Çalıntı kimliklerle hesap açılma ihtimali)
-Bu hesaplardan bundan önce veya sonra para akışı olmuş mu? (Hırsızlık ve sahtekarlık amacıyla mı kullanılıyor, yoksa normal bir vatandaşın hesabı mı?)
-İrtibat bilgileri? (Namuslu vatandaşlar olma ihtimali ve paraların geriye alınabilmesi durumu için)
-Aktarılan paraların en son hangi ATM’den çekildiği? Parayı çekerlerken ATM’lerde bulunan güvenlik kameraları tarafından kişilerin fotoğraflarının çekilip çekilmediği?

Bu talepler Yapı Kredi bankasına iletiliyor ama irtibatta oldukları müdür raporda verdikleri bilgilerden öte hiçbir bilgi veremeyeceklerini ayrıca paranın tazmininin Yapı Kredi bankası tarafından mümkün olmayacağını belirtiliyor. Paranın tazminini yapmadıkları halde istenilen bilgileri vermemeleri en azından paraların aktarıldığı kişilerle ilgili araştırma yapmaya yanaşmamaları çok rahatsız edici. Bu yaklaşımla internet bankacılığını kullanan müşterilerin banka tarafından hiçbir güvencesi bulunmuyor demektir. Örneğin bilgisayarınızdan yanlışlıkla yüklediğiniz bir program nedeniyle yada başında bulunmadığınız 5dk. bir sürede bilgisayarınıza yüklenmeden bile çalıştırılabilecek programlarla şifrelerinizin çalınması halinde, Yapı Kredi bankasının size vereceği tekşey 1 sayfalık IP adresi raporudur.

18 milyar gibi bir meblağ, paranın kimin tarafından alındığının bile bilgisi verilmeden toz olup uçuyor ve Yapı Kredi bankası bununla ilgili ne bir araştırma yapmaya yanaşıyor ne de tazminat vermeyi kabul ediyor.

Bir başka yazıda Yapı Kredinin ve Türkiye’de internet bankacılığının eksiklerinden bahsetmeyi düşünüyorum ama Yapı Kredi bankası – firma – hırsızlar arasında cereyan eden olay bu bankanın müşterileri için çok kötü bir örnek teşkil ediyor.

Saçmalığın dev atlası

Bugün hürriyet gazetesinde bir anket var. “Hrant Dink’in cenazesinde hepimiz ermeniyiz denmesi doğru mu?” , “Hrant Dink’in ardından fatiha okunur mu?” diye…

Biz ermeni olabilir miyiz? Ermeniler türk olabilir mi? Hayatı boyunca hristiyan yaşamış bir insana fatiha okunur mu? Atla-deve, sütle-şıra karıştırılır mı bu kadar? Hadi “hepimiz Hrant Dinkiz” diyin, ona katılalım. Kendisi ermeni milletinin haklarını savunmak için, en azından bu uğurda canını feda etmiş bir kişi olarak, hem türk milletinin hem de ermeni milletinin kalbinde bir yer edindi. Ama sen tutup, ermenilikle türklüğü karıştırırsan, hele hele olayı bi de naaşı kilisede törenle uğurlanmış birisi için “fatiha okunur mu” tartışması çıkartırsan nereye varırsın? Kavramların bu kadar karıştırılması, bilhassa medya diye ortaya çıkan bir avuç insanın böyle yapay ve gereksiz gündemler oluşturması ve bizim bunlara artık müsade ediyor olmamız bence Türkiye için hem büyük kayıp hem de büyük ayıp…

Milliyet Gazetesi Yakın Takipde

Milliyet gazetesinin internet haber manşetlerini uzun süredir takip ediyorum. Provokatif ve haddi aşan kelimelerin çok sıklıkla kullanılmasının yanında, abartıdan ve üstün körü ifadelerden neredeyse hiç kaçınılmıyor. Gazetecilerin değer taşıyan haberi tanımlamak için kullandıkları, “köpek insanı ısırınca haber olmaz ama insan köpeği ısırırsa haber olur” şiarını neredeyse hergün internet sitelerinden gözler önüne seriyorlar. Benim bu kişisel hezeyanlarımın yanında, hürriyet ve milliyet gazeteleri gibi doğan grubuna ait olan medya organlarının haricindekilerin dillendirdiği “kartel medya” kavramı da var. Türkiye’de medyanın yönetimde, politikada ve birçok alanda nasıl kontrolu elinde tuttuğu sanırım herkes tarafından bilinen bir gerçek. Çıkar ilişkileri, güç kavgaları, oyunlar entrikalar…

28 şubat sonrasında çok lafı edilen bir konu: “düğme”. Düğmeye basılması, afarozun 20. ve 21. yüzyıldaki yeni adı oldu. Düğmeye basıldığı zaman, bir kişi hakkında gün yüzü görmemiş kasetlerin çıkması, sadece polisin ve mahkemenin elinde bulunması gereken “çok gizli” dökümanların ifşa edilmesi, hatta hatta genelkurmaydan, mit’e kadar Türkiye’nin olmazsa olmazlarının iç yazışmalarının ortalığa dökülmesi Türkiye için sıradan bir konu oldu. Düğmenin bu yönlerini düşününcen, kontrol edilen şey her neyse, bence düğmeden daha büyük mesela bir kontrol panel. Üstünde onlarca düğmenin ve kontrol aygıtının bulunduğu bir düzenek…

Konuyu daha da derinleştirip, komplo teorileri yazmak istemiyorum. Türkiye’nin önünde cumhurbaşkanlığı seçimleri bulunuyor. Benim kişisel tahminim, medya ve varolduğu varsayılan kontrol panelin öbür ucundaki kimseler, şubat ayının ikinci yarısından itibaren bilhassa medyayı kullanarak büyük yaygaralar kopartmaya hazırlanıyor. Şu anki durgunluk bir nevi “kuzuların sessizliği” modunda, içten içe yapılan pazarlıklar… Tabi bu olayın “bencesi”. Türkiye böyle bir toz ve sis bulutu içine sokulmaya çalışılmadan evvel öncü bir hazırlık olması amacıyla, Milliyet gazetesinin gün içinde internet sitesinde devamlı değişip duran ve gündemi belirleyen haber manşetlerini takip edecek bir yazılım hazırladım.

Bu yazılımda, 1 ocak 2007’den itibaren millliyet gazetesi web sitesinde değişen bütün ana haber manşetleri bulunuyor. Haber manşetleri; siyaset, türkiye, dünya, yaşam, magazin, spor gibi alt kategoriler altında bulunuyor. Böylelikle örneğin, siyaset kategorisine baktığınız zaman, Türkiye’de gündem oluşturan konulara milliyet gazetesinin dolayısıyla hürriyetin ve dolayısıyla Doğan grubunun nasıl yaklaştığını gözlemleyebilirsiniz. Bunun yanında, günlük yönü olması nedeniyle, kısmet olur da 2008’e ulaşırsak, 2007’de neler olmuştunun kronolojik sanal bir şahiti olmuş olacak. Bir diğer yönü de, Türkiye gündemini kategoriler altında haber başlıkları olarak görüntüleme imkanımız olacak.

Yorum ve düşüncelerinizi iletirseniz memnun olurum.

Yazılara gelen yorumlar

Siteye en son yazdığım yazının üstünden bir buçuk ay geçmiş. Bazen zamansızlık, bazen de bişeyler yazmak istemeyişimden günler aralı aralı geçti. Bu arada siteyi tamamen yüz üstü bırakmadım. Günlük 4500’ü aşkın tekil ziyaretçinin siteyi ziyaret etmesini sağlayan avrupa yakası bölümlerini güncellemeye devam ediyorum. Avrupa yakası bölümleri internete yayıldıkça hem kendim indirip hem de Avrupa Yakası Bölümleri yazısından sizlerle paylaşıyorum.

Siteyi ziyaret eden webmaster arkadaşlar, yazılarla ilgili sorular yöneltiyor. Örneğin google sitemaps ve arama motoru optimizasyonu ile ilgili gelen yorum şeklinde sorular var. Bunları okuduğum esnada muhtemelen iş yerinde oluyorum ve sorulara cevap veremeden, benden başka birileri cevap verir diyerek yayınlamakla yetiniyorum. Maalesef şu ana kadar bir ziyaretçinin sorduğu soruya, başka bir ziyaretçinin cevap vermesi gibi bir durum gerçekleşmedi. Yazılara yorum yapmayı düşünüp vazgeçen arkadaşlar varsa diye, yorum yazmak için siteye kayıt olmadığını tekrar duyurmak istiyorum. Yorumunuz küfür, hakaret ve reklam içermediği müddetçe sitede yayınlanıyor.

Bu durumun yanında, avrupa yakasını takip eden bayanlardan gelen ‘Tanrıverdi sana ailecek hastayız’, ‘beni lütfen ara’, ‘bana ulaş’ şeklinde gelen mesajlara gülümsemeden edemiyorum 🙂 Bu site avrupa yakası resmi sitesi değil. Resmi sitesini de zaten sessizce kapattılar. Bu sezon son olur düşüncesi içindeler de sanırım. 100. bölümden sonra, halktan aldıkları ilgiden sonra devam etme kararı aldılar. Ondan sonra da avrupayakasi.com sitesini forum şeklinde açmaya karar verdiler.

Peki bu yazı da ne oluyor derseniz 🙂 Uzun zamandır siteye bir yazı ekleyemediğim için, hem ‘buradayım’ demek, hem de site ile ilgili neler oluyor kısaca bişeyler not düşmek istedim. Herkesin Kurban bayramını şimdiden tebrik ediyorum.

css.php