İçeriğe atla

Musul bölünürse bize hak doğar

Alta eklediğim yazıya sonuna kadar katılıyorum. Oralarda yüzyıl yaşadılar diye sahiplik iddiası güdenler, 300-400 yıl hükmümüz altında huzur ile yaşayan Musul ve Kerkük’teki en doğal hakkımıza karşı çıkamazlar. Yurtta sulh cihanda sulh sözüyle kendimizi avutuyoruz, Amerika medyasını açın dinleyin. Savaşmak, yeni yerler almak ve bu yerlere hükmetmek, birilerini düşman ilan etmek günlük konuşmalarının çok doğal bir parçası. Osmanlıyla bıraktığımız fetih düşüncesi ve peşine düştüğümüz modernizm rüyası, şu anki dünya gerçekleriyle ve yürütülen politikalarla hiçbirşekilde örtüşmüyor. Türkiye gerekirse İran gibi nükleer silah çalışmaları yapmalı gerekirse Musul’a ve Kerkük’e girip hakkı olanı almalıdır. Ağlamayana meme vermiyorlar. (tonumdan provake olmuş olduğum veya provokasyon yapmaya çalıştığım sanılmasın, bu konuyla ve Amerika’nın dünya üzerinde takındığı genel tavırla ilgili uzunca bir yazı yazmak istiyorum, o zaman nelerin bunları söylettiğini daha rahat görebilirsiniz)

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türkiye’nin Musul ve Kerkük anlaşmalarını birleşik Irak’ın bütünlüğü için imzaladığını belirterek, “Eğer bu bölgede parçalanmalar olursa, bölünme yaşanırsa Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerinde uluslararası hakkı gündeme gelir ve bunu kullanması gerekir” dedi.Çorum Valiliği, Belediye Başkanlığı ve Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyete Çorum Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr Halaçoğlu, tarihçilerin sorumluluğunun büyük olduğunu belirterek, tarihçinin geçmiş bir olayı objektif bir değerlendirme ile günümüze yansıttığını kaydetti.

Tarihçinin olayları doğru olarak yansıtmak zorunda olduğunu belirten Prof. Dr. Halaçoğlu, tarihçinin olayları yansıtırken kişileri töhmet altında bırakmaması gerektiğini vurguladı. Tarihin canlı bir varlık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Halaçoğlu, “Tarihi geçmişte kalmış bir olay gibi değerlendiremezsiniz. Önümüze her defasında farklı bir şekilde çıkmaktadır. Tarihi o dönem ile değerlendirirsek bilimsel olmaz” dedi.

Türkiye’de bugün aydın olarak değerlendirilen kişilerin bazı olayları günümüze göre değerlendirdiğini vurgulayan Halaçoğlu, bu kişilerin acımasız eleştiriler yaptığını öne sürerek, konunun uzmanı olmadan, eleştiri yapmanın doğru olmadığını kaydetti.

“IRAK TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR”

Prof. Dr. Halaçoğlu, Irak’ta yaşanan olaylara da değinerek, bu bölgenin Türkiye açısından çok önemli olduğunu kaydetti. Musul ve Kerkük’ün 1926 yılında uluslararası bir anlaşmayla birleşik Irak devletinin bütünlüğünü sağlamak amacıyla verildiğini belirten Prof. Dr. Halaçoğlu, şunları söyledi:

“Türkiye, Musul ve Kerkük anlaşmalarını birleşik Irak’ın bütünlüğü için imzalamıştır. Eğer bu bölgede parçalanmalar olursa, bölünme yaşanırsa Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerinde uluslararası hakkı gündeme gelir ve bunu kullanması gerekir. Eğer bölünme tehlikesini görmezlikten gelir ve gerekli tedbirleri alamazsa Musul ve Kerkük’te söz sahibi olamayız. Irak meselesinin sadece günümüze göre değerlendirilmesi yanlıştır. Geçmişten gelen tarihsel süreç ve günümüzdeki olaylarla birlikte değerlendirilerek, ortak bir çözüm noktası bulunmalıdır.”

Prof. Dr. Halaçoğlu, “günümüzde sömürge sisteminin demokrasi ve insan haklarına dayandırılarak gerçekleştirildiğini” belirterek, ABD’nin Irak’ı işgalinden bugüne kadar 1 milyon 200 bin insanın öldüğünü bildirdi.
Halaçoğlu, “Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler nerede? İnsan hakları diyoruz, demokrasi diyoruz. Bunlar adına sömürge düzeni devam ettiriliyor.

Türkiye Cumhuriyeti üzerinde de bugün aynı oyunlar oynanıyor. Kürt-Türk ayrımı yapılarak bu oyun körükleniyor. Ama bu oyunlara gelmememiz gerekiyor. Bugün aydın diye geçinenler ve demokrasi söylemleri yapanlar 301. maddenin mutlaka kaldırılması gerektiğini söylerken, hemen yanı başındaki insanlık faciasını görmezlikten geliyorlar. Bu çifte standarttır” diye konuştu.

“ERMENİ SOYKIRIMI SÖYLEMLERİ TARİHİ DEÄžİL SİYASİ”

Ermeni lobisinin 1915 olaylarına ilişkin iddialarının sıklıkla gündeme gelmesinin amacının, Türkiye’ye baskı kurmak olduğunu belirten Prof. Dr. Halaçoğlu, “Aslında Batı, konunun gerçeklerini araştırma arzusunda değil. Amaç bunu Türkiye’ye baskı aracı olarak kullanmak. Biz bildiklerimizi bal gibi anlatıyoruz ama karşıdakinin ne kadar anlamak istediği önemli” dedi.

1915 olaylarının tarihi değil, siyasi bir düşünce olduğunu ifade eden Halaçoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Tarihi olaylar günümüzde meydana gelen olaylarla anlatılmaz. Sadece tek yönlü olarak değerlendirilmez, komşu ülkelerin bilgi ve dokümanları, Türkiye ve Ermenistan ile o dönemde Türkiye’nin yanında olan Almanya ve Avusturya, karşıtı olan ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin bilgi ve dokümanları ile kayıtları birlikte değerlendirilmeli ve ona göre bir sonuç çıkarmalıdır. Aksi halde sadece söylemlerle ve tek taraflı bir düşünce anlayışı tarihsel bir gerçek değil sadece siyesi bir gerçek olur.”

Prof. Dr. Halaçoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1915 yılında üç cephede birden savaştığını ve o dönemde bazı Ermeni gruplar tarafından Osmanlılara sabotaj yapılarak başarı sağlanmasının engellemeye çalışıldığını dile getirerek, “Savaşta her devlet kendi çıkarları içinde hareket eder. Kendi içinizde vatandaşınız bunu yapmışsa, işin rengi değişir. Dolayısıyla Osmanlı’nın bu tür hareketlere karşı tedbir almaması mümkün değildir” dedi.

“DÜNYANIN EN RAHAT ÇALIŞILACAK ARŞİVİ BİZDE”

Prof. Dr. Halaçoğlu, dünyanın en rahat çalışabilecek arşivinin Türkiye’de olduğunu belirterek, Osmanlı arşivinde şu ana kadar 60 milyon civarında belgenin araştırmacılara sunulduğunu, bunun zamanla 100 milyonu geçeceğini kaydetti.
Arşivin internete de verildiğini ifade eden Halaçoğlu, arşivden en fazla ABD, Japonya ve Almanya’nın araştırma yaptığını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tüm arşivlerin açık olduğunu sözlerine ekledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

css.php