Sn. Mehmet Büyüközer
25 Mayıs 2007 tarihinden itibaren sitenizde yayınlanmakta olan Müvekkil Emre Kızılkaya ile ilgili tüm içeriğin, 5651 sayılı kanunun “İçeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı” başlıklı 9.madde hükmü uyarınca, talebimizin size ulaştığı tarihten itibaren 2 (iki) gün içerisinde çıkarılmasını ve takip eden 1 (bir) hafta süreyle yazımızın ekinde bulunan cevap ve düzeltme metninin yayınlanmasını talep ederiz.
Saygılarımızla,
Av.Erem Yücel-Av.Başak Doker
hukuk@dmg.com.tr
Cevap ve düzeltme
25 Mayıs 2007 tarihinde http://www.amerikadabirgun.com adresli kişisel sitenizde yayınladığınız “En Müslüman Teksas ve Emre Kızılkaya” başlıklı yazınızda yer alan, şahsımı ve bağlı bulunduğum kurumu hedef alan iddialar, tamamen kasıtlı ve gerçek dışıdır. Mesnetsiz iddialarınızı şahsıma yönelik ağır hakaret ifadeleriyle destekleyerek, mesleki saygınlığımın yanında, kişisel haklarıma da tecavüzde bulunduğunuz bir gerçektir.
Söz konusu yazınıza konu alan ve 24 Mayıs 2007 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nin internet sitesinde yayınlanan “En Müslüman Teksas” başlıklı haberimin tüm unsurları maddi gerçeklere dayanmakta, haberde sadece tarafsız kaynaklardan yararlanılmakta ve yayın ilkelerimizden olan “çifte kontrol” bu haberde de uygulanmaktadır. Yazının “Dallas’ta birileri tarafından yazılıp uçurulduğu” yönündeki ağır ithamınız, hiçbir delile dayanmamasının yanında, komik olmaktan öteye gidememektedir.
Yazınız, mantık silsilesi açısından çelişkili olmakla kalmayıp, ciddi bilgi eksikleriyle de doludur. Örneğin “Kara çarşaflı kısmı başlı başına bir yalan. Tabi bu ifade de özenle seçilmiş” diyerek şahsımı bir kez daha kasıtlı olmakla suçladığınız ifadenin ardından, “Hicab dedikleri kapanma yoluna gittiklerini gözlemledim” cümlesiyle de az önce yalandığınız şahsımı, bu kez tasdik ederek çelişkili tutumunuz ve ciddi bilgi eksikliğinizi aynı anda ortaya koymaktasınız. Nitekim kara çarşaf anlamına gelen “burka”, bir “hicab” türüdür.
Haberimde, Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’dan bahsederken, kızı Merve Kavakçı’yı hatırlatmamı eleştirip beni gericilikle suçlamanız da, iz’an sınırlarını aşmakta ve gazetecilik mesleği konusundaki bilgi fakirliğinizi gözler önüne sermektedir. Nitekim haberde Yusuf Ziya Kavakçı’nın mevcut görevleri de sıralanmakta, fakat Türk kamuoyu açısından son yıllarda çevresinde vuku bulan hadiselerden en önemlisi olan Merve Kavakçı olayı da evrensel habercilik normları dahilinde kısaca hatırlatılmaktadır. Bu haberin hatırlatılması değil, hatırlatılmaması bir mesleki hata olabilirdi.
İddialarınızın aksine, Hürriyet Gazetesi’nde ve özellikle de Dış Haberler Servisi’nde, sadece Türk basınında değil, dünya basınınında da sık rastlanmayacak ölçüde geniş bir editöryel özgürlük vardır. Kişisel bir araştırmamın sonucu olan söz konusu haberin de, hoşunuza gitsin veya gitmesin, her kelimesiyle gerçekleri yansıtmakta olduğu sabittir.
Eleştiri sınırlarını aşıp şahsi linç kampanyasına dönüşen yazınızın, yapıcı bir amaca hizmet etmekten çok, sitenizin diğer üyeleriyle birlikte şahsımı ve kurumumu halkın gözünde küçük düşürmeyi hedefleyen, tek taraflı, kasıtlı ve gerçek dışı ifadelerden oluştuğu, yazının altında yayınlanan ve şahsınız tarafından onaylanan haksız eleştiri ve ağır ithamlardan da bir kez daha anlaşılmaktadır.
Söz konusu yazının ve altındaki yorumların tümü kaldırılarak, bu cevap ve düzeltme yazısının, yasalarda öngörülen süre boyunca aynı yerde yayınlanmasını talep ederim.
Emre Kızılkaya
Dış Haberler Servisi
Hürriyet Gazetesi
Geri izleme: Cevap Hakkı : www.edebiyatevi.com
Heartsmagic adlı kardeşime %100 katılıyorum.
Fikir olarak ayrı koseleri aydinlatiyor olsanizda, Emre beyin copy paste seklinde, internet üzerine egitim almis (!) avukatlar tarafindan DMG için hazirlanmis uyarisi, gereken sekilde tartisilamamistir. Internet ortaminin bile, gerektiginde sansur edilebilecegi gerceginin bir kez daha belgelenmis olmasi acidir. Emre ve Mehmet’in sanal ortamda birbirini kirmadan, nezaket cercevesinde bu olayi tartismalarini tercih ederdim. Emre Bey malesef kisa yolu secmis.
Mehmet Büyüközer’in orijinal yazısına ulaşamadım. Sanırım sansürlenmesi zorunda bırakılmış olan yazı google cache’lerinde mevcut. Zira gördüğüm kadarıyla şahsa yöneltilen hakaret mevzu bahis değil ya da hiç olmamış. Bugün gördüğüm düzeltme metninde ise biraz laf cambazlığı yapılmış ve Mehmet’in yazısının çelişkilerle dolu olduğu söylenmiş,izahat sunulmaya çalışılmış. İzahata cevap ise yine Mehmet tarafından yukarıdaki yorumda verilmiş ve de çok güzel verilmiş. Nitekim düzeltme metni elbette kendi istedikleri gibi olacaktı. Kızılkaya’nın yazısı ise tamamen habercilik ilkeleriyle uyuştuğu! için hala yerli yerinde durmakta. Neden çünkü o şahsi bir yazı, sadece yazarın şahsını bağlar. Okuyan ve rencide olan müslümanları elbette bağlamaz!. Neden? Yazısından cevap verelim:
“Bir anda tenlerini artık kimseye göstermeme kararı alan Amerikalı beyaz kadınların kara çarşaflı görüntüleri, birkaç yıl önce Amerikan futbolu oynayan erkeklerin şalvar ve takunyaları, insana, “burası Suudi Arabistan mıâ€? diye sorduruyor.â€?
Nedeni işte burada yatıyor. Çünkü, sanki yazara göre müslümanlık sadece Suudi Arabistan’da yaşanıyor, tek müslüman orada mevcut. Çünkü Müslümanlık sadece “kara çarşafla,takunyaylaâ€? yaşanıyor ancak takım elbiseli müslüman yok. Düşünsesim geldi yazıyı okuyunca, müslüman kaba olur, naziği yok, gerici olur moderni yok, cahil olur, okuyanı yok, Nedense böyle bir hisse kapıldım.
Şimdi ben şöyle söylesem ne kadar doğru olur?
Dışarıda istediği gibi giyinen insanları görüyoruz, sanırsınız Türkiye değil Thailand!
Ne kadar rencide olduğumuzu anlayabiliyor musunuz?
siz niye emre kızılkaya hakkında dava açmıyorsunuz?
gerçi bizim Yargının tarafsızlığı konusunda şüphelerim var.. pardon şüphem yok kesin eminim 🙂
kardesim mehmet.. sen calis olmassa alem SIKILSIN yardim etmeyen kalem SIKILSIN ..
Emre Kızılkayanın avukatları kanalı ile gönderdiği “açıklama ve düzeltme(!)” yazısı gazetesinin ve kendisinin kimlikleri ile tam üst üste oturmuş. Fazla söze hacet bırakmamış. Mehmet Büyüközer, bu olayla tarihe yeni bir not düşülmesine vesile olmuştur. Yorumlara bile tahammül gösteremeyen bu zihniyeti suç üstü yapmak için arşivimde de sakladığım bir bilgiyi aktarmak istiyorum. Olay, 20 Ocak 2006 tarihli Hürrüyet gazetesine üniversitelerimizden birinde saygın bir öğretim üyesi Doç. Dr. un tamamen mesleği ve branşı içerisine giren bir konuda yaptığı bir açıklama ile başlıyor. Gazete bu haberi geçiyor. internet sitesinde tam 148 adet yoruma izin veriliyor. Bu yorumlarda Doç. Dr mesleğinden, insanlığına kadar yerin dibine batırılıyor ve İslam dinine her türlü hakaretler yapılıyor. Adeta yorumcular vasıtası ile bir infaz girişimi yürütülüyor. Bu çirkinliği protesto eden maillerimin hiçbirine yayın izin verilmiyor. Halen bu yazı ve yorumları gazetenin arşivinde bulunmaktadır. Merak edenler bakabilirler.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=3815746&tarih=2006-01-20
Görüleceği gibi insan haysiyetine ve İslam inancına saygıda, garp cephesinde bir değişiklik yok…
Sn. Mehmet Büyüközer,
Sitenizi ilgiyle takip ediyorum. Bu düzeltme metnini yayınlamanız sizin ve sitenizin kıymetini bir kat daha arttırdı. Emre Kızılkaya’nın göndermiş olduğu metinde şahsınıza hakaret ifadesi taşıyan bariz ifadeler var. Acaba Sn. Emre Kızılkaya bu ifadeleri için de bir “cevap ve düzeltme” gönderecek mi? Bu veya benzeri ifadeleri bir başka kişi kendisi hakkında kullansa, o kişiyi de sitesini kapatmakla tehdit edecek mi?
Saygılarımla,
Sn. Av. Yücel ve Av. Doker;
25 Mayıs tarihinde diye bahsedilen yazı o tarihten itibaren 3-4 kez Emre Kızılkaya’nın isteği ve kendisinin kişisel haklarına saygı çerçevesinde tarafımca değiştirilmiştir. Bu değişiklikler yapıldığı halde, yazının ve altına bırakılan yorumların kaldırılmasının istenmesi evrensel düşünce ve fikir haklarına büyük bir saygısızlıktır. Emre Kızılkaya’nın kendisi de yazının değil içindeki ifadelerin kaldırılmasını talep ettiğini belirtmiştir.
Bunun yanında kendi yazısında belirttiği tarafsızlık ilkesinin yazısıyla uzaktan yakından alakası bulunmadığı, burada yaşayan müslümanları küçümser ve toplum gözünde alçaltır ifadeler olduğu, yazısını okuyan vicdan sahibi kişilerce tespit edilmiş nitekim bu kişiler durumla ilgili tepkilerini yorum olarak olsun, kendi sitelerinde özgür iradeleriyle yazı yazmak suretiyle dile getirmişler ve tepkilerini dile getirmişlerdir. Benim bu kişilerin vicdanları ve özgür iradeleri üstünde hiçbir etkim olmamıştır.
Benim yazım da kendisinin yazısı da internette halen erişilebilir durumdadır. Kimin evrensel gazetecilik kuramlarına uyduğu, kimin gerçekleri yazma çabasında olduğu ve ilgililerle irtibat kurup fikirlerini aldığı, iki yazının da okunmasıyla gayet güzel ortaya çıkacaktır. Bu noktayı milletin vicdanına havale ediyorum.
Kendisinin gericilikle itham ettiğim yorumum tepkisi üzerine yazıdan kaldırılmıştır.
Kara çarşaf ve hicab konusunun nüansı kitaplarda değil gerçek yaşamda gözlemlemek doğru olacaktır. Hicab genel manada örtüdür, İstanbul’da fatihe giderseniz ‘çarşaf’, üsküdara giderseniz ‘pardesü’, anadoluda bir köye giderseniz ‘tülbent’ dir.
Kendisinin şahsına yönelik hiçbir linç girişimi gerçekleştirilmemiştir. Bu ifadeler yazının kaldırılması halinde, o yorumları yazanlara hakaret niteliği taşıyacaktır çünkü kendisiyle ilgili hiçbir linç girişimi yapılmamıştır ve yazı kaldırıldığı takdirde onların yorumlarına haksız ithamda bulunulmuş olacaktır.
Velhasıl, sanırım hukuki prosedür tarafınızdan başlatıldı. Ben de konuyla ilgili avukat arkadaşlarımla görüşüyorum. Onların tavsiyelerine göre bana tanıdığınız süre içerisinde konuyla ilgili gerekli tedbirleri alacağım.
Saygılar