İçeriğe atla

Asker YÖK ve Cumhuriyet

Türkiye’yi kurtarıcam ya artık hergün siyaset, politika gibi bizi yıllardır meşgul eden ama bir yere ulaştırmayan konularda yazılar yazıyorum. Bugün de kendimi tutamayıp bişeyler yazacağım. Bugün çok değerli bir arkadaşımla ‘Hadi Bakalım Asker’ yazısında bahsettiğim konuları değerlendiriyorduk. Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan kaos ortamı… Ülkenin istikrarına güvenerek gelen yatırımcılar üzerinde bırakılan ‘bu ülkede asker her an bişeyler yapabilir’ izlenimi ve dahası… Ama kendisi çok güzel bir noktayı belirtti. Şöyle ki; Tayyip Erdoğan başbakanlık binasında yada mecliste ‘parti olarak şunu şu şekilde yapmayı kararlaştırdık’ yada ‘şöyle bir icraat yapmayı düşünüyoruz’ diye bir açıklama yapıyor. Gazeteciler bu haberi kaydettikten hemen sonra Genel Kurmay başkanına yada askeri yetkilere sahip kurmaylara gidip yada bir şekilde denk getirip, ‘Başbakan böyle böyle dedi, nasıl yorumluyorsunuz efendim?’ diye sorular yönetiyor. İnanın şu anda geçici olarak yurtdışında yaşayan bir milletdaşınız olarak bana şaka gibi geliyor. Amerikadaki ve yurtdışındaki devlet yönetimi ve uygulamaları gördükten sonra bu durum gerçekten inanılmaz. Amerika, Irak savaşında başarılı olamadığını geçtiğimiz aylarda Bush tarafından dile getirdi. Yaklaşık bundan 4-5 ay evvel Bush ne yaptı? Amerikanın Irak savaşını yöneten komutanı işten attı. Evet Türkiye’ye dönüp baktığınız zaman inanılmaz gibi geliyor, televizyonlar aynen bu tabiri kullandı: fired (işten kovuldu) Askeri heyetten bir kişi bile gıkını çıkarmadı yada çıkaramadı çünkü gerçek demokrasilerde ülkeyi, elinde silah ve cephane gücünü tutan asker değil, millet yönetir. Çağlayanda toplanacakların bilgisi olması için buna ‘CUMHURİYET‘ denir. Sizin yaptığınız gibi emekli bir askerin organize ettiği ve kimsenin telaffuz edemediği görünmeyen kışla desteğiyle yapılan mitinglerle Türkiye Cumhuriyetinin temeli dinamitleniyor.

Şu anda asker, emri altında bulunduğu Başbakana ve dolayısıyla millete rest çekti ve biz tarafız dedi. Bunu bir kenara bırakın, YÖK ve üniversitedeki bilim adamları (!!) askerin yönetimi eline almasını talep etti. Ankaradaki bir grup, askerin yönetimi almasını istiyor, yarın Çağlayanda bu yönde sloganlar atılacak, medyada sanki orada toplanan 100.000 kişi 70 milyonu temsil ediyormuş, bunu gibi manşet manşet gündeme taşıyacak. Buna inanmak mümkün değil. Kendince çoğunluk olduğunu düşünen bir topluluk, askeri güç kullanarak toplumu dikte etmeye çalışıyor. Neymiş laiklik tehlikedeymiş, neymiş 10 tane başörtülü kız 23 nisan kutlamalarında şarkı ve şiir okumuş. Bu insanların gericilikleri, örümcek kafalılıkları damdan aşmış, dağları geçmiş, inanamıyorsunuz. 5-6 yaşındaki kız çocuklar rejim mi değiştirecek? Ayrıca bu rejim dediğiniz şey sizin menfaatler ağı içine aldığınız bir güç manzumesi olmasın sakın!… Vatanseverlik dediğiniz şey balolarda tükettiğiniz millet vergileri olmasın sakın? Türk Hava Yollarının kurban derilerini toplaması kampanyaları için yapılan baskıları hatırlıyor musunuz? Kurban derisi toplayan camileri ‘basmak’ suretiyle ellerinden alınan kurban derilerini ve bunların nerede kullanıldığı bilinmeyen para havuzlarına aktarıldığını hatırlıyor musunuz? Hayatında kurban kesmemiş kimselerin basbas bağırıp kurban derilerini THY için toplatmaya çalışmasını hatırlıyor musunuz? Aczimendi diye mağarada yaşayıp yaşamadığı belli olmayan bir grubun, 1-2 hafta gibi bir süre içinde İstanbulun bütün camilerinde hu-hu çekip, ondan sonra bu grubun liderinin Fadime Şahin diye bir isimle bir ilişkisi ortaya çıkması Ali bilmem ne diye bir şeyh bozuntusunun bişeylerinin ortaya çıkması, ve bunların bir senaryo gibi ard arda gelişmesi, bunların arkasında dönen dolapları, düzmece olduğunu ve hepsinin bir kaynakdan yönlendirildiğini göremiyor musunuz?

Burada yani Amerikada üniversitelere gittiğiniz zaman; kampüslerde, koridorlarda, öğretim görevlisi odalarında, kütüphanelerde, yemekhanelerde ne kokuyor biliyor musunuz? BİLİM! Buraya ilk geldiğim sıralarda üniversitelerde olan işleyişi 1-2 hafta aradan sonra USA’dan devam başlıklı yazımda anlatmıştım. YÖK başkanı Profesörün (Tez…) kendi alanında ortaya koyduğu kayda değer bilimsel doğru dürüst bir tane makale yok. Hakeza devamlı konuşup gündem kaplayan profesör kalıplı kimselerinde içinde hava gazından başka bişey yok. Az çok üniversite tedrisatı görmüş birisi olarak, amacım hocalarıma saygısızlık etmek değil. Ama Türkiye’de Profesörlük ünvanı o kadar basit ki, onu buraya geldiğinizde anlıyorsunuz. Bunu Türkiye’deki profesörlerde çok iyi biliyor ama siyasetten, devletten konuşmak çok daha kolay geliyor. Hadi git laboratuara, biraz araştırma yap be adam diyince bi bakıyorsunuz hayıflanmaya başlıyorlar. Cem Yılmaz tabiriyle, ‘ne oldu bilim adamı kurudun kaldın’ derler adama.

YÖK, üst düzey öğretim üyeleri ve mason locaları arasındaki gizli üçgen ilişkilerine hiç girmeyelim bile. Türkiye’de önünü kestiremeyen bütün komplo yazarları söyledikleri sözleri bir yere vardıramamayı gururlarına yediremedikleri için, komplo teorilerinin vazgeçilmezi olan, X bilinmeyeni ‘Masonları’ hedef alırlar. Ama ben üniversite öğretim üyeleri ve mason locaları arasında birebire yakın ilişkiler var dediğimde, bir yerimden element uydurmadığımı bu yazıyı okuyup o noktalardan geçen, asistanlık almak için, doçentlik almak için, profesörlük almak için mason localarının aktivitelerine katılmaları şart koşulan değerli beyinler çok iyi anlayacaklardır. ‘Asistanlık almak istiyorsan Lionsun düzenlidiği şu baloya gelmelisin, orada sizin departmandan bir sürü öğretim üyesi de olacak’, ‘Doçentlik almak istiyorsan Rotary klubünün düzenlidiği şu etkinliğe gelmelisin, yoksa alman biraz zor olabilir’. YÖK’ün, en çok oyu aldığı halde rektörlüğüne veya dekanlığına onay vermediği üyelerin sahip olmadığı özellikleri ve ilişkileri ve onların bu noktalara atanmamasının nedenini şimdi daha rahat anlıyabiliyor musunuz?

YÖK ve hükümet arasında, hükümetin açmaya çalıştığı üniversitelerle ilgili restleşmenin sebebi ne acaba? YÖK’ün o üniversitelere yukarıda belirttiğim ilişkilere sahip öğretim üyeleri yerleştirememe durumu bunun arkasında yatan neden olabilir mi? YÖK’ün tüzel kişiliğinin arkasında yatan daha bir sürü nokta da var ama onları da kendime saklıyım.
Velhasıl, TV’ye çıkıp maval okuyan sayın birşeyler, siz kime ne anlatıyorsunuz? Diğer bir velhasıl, vatanını gerçekten seven vatansever arkadaşlar: Kimlerin düzenine alet oluyorsunuz sorusunu cevaplamadan, etraflıca değerlendirmeden birilerinin yanında yer almayın… Safiyane ve tertemiz düşüncülerinizle hemen her gördüğünüze kapılıp gitmeyin… Her sakallıyı dedeniz sanmayın, pusular var, kurtlar çok…

Asker YÖK ve Cumhuriyet” üzerine bir yorum

  1. Ali der ki:

    Sevgili Mehmet,

    Bizim ülkemizde özellikle son on yilda insanları hakkettiklerinin tam tersiyle sifatlandirmak çok moda oldu. Mesela, hic bilimsel yayini olmayan profesorlerimizi rektor yapmak, adi her turlu yolsuzluga hatta terore karismis kimseleri partilerimize genel baskan yapmak, türk toplumunu anlamak dan fersah fersah uzak insanları aydinimiz olarak degerlendirmek, surekli vatan elden gidiyor, cumhuriyetimiz batti batiyor diye bagiranları en vatansever ilan etmek, tek gorevleri vatani korumak olanları ama onun yerine makamlarini kotuye kullanip milletin en hassas oldugu meselelerde en zamansiz ve yersiz yerlerde demecler verenleri demokrasinin savunucusu ilan edip, bosalma hakkini kullandi diyi vermek, ama bunun yerine gerçekten de vatanini seven bu ülkenin insanininda azicik insan gibi yasamasini arzu edenleri vatan haini ilan edip ülkeden gitmelerine vesile olmak, milletin yuzde 40 a yakin oyla sectiklerini gerici bagnaz ilan etmekler ve daha neler neler. Ben çok utaniyorum ve ayipliyorum bu olup bitenden, ve bunu yapanlara yuh oglu yuh olsun size demek istiyorum!!!

    Saygilar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

css.php